MUHALİF DEĞİLİZ, GÜÇ VERMEK İÇİN VARIZ!
Yayınlanma :
27.05.2014 13:24


dumanının yeni yeni tütmeye başladığı bir ortamda konuşmuştuk. Sinan, o
zamanlar Karabağlar ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi’ydi. 30 Mart
yerel seçimlerinden sonra bu görevi sonlanan Sinan, CHP’nin İzmir’de kendi
partisi dahil, siyasete dışarıdan bakabilen bir üyesi. Öyle ki, söyleşimizde,
Sinan’ın ‘CHP’cilik’ yapmadığını ve sorunlara bilimsel yaklaştığını siz,
değerli okuyucularımız görecektir.
Sinan, geçtiğimiz dönemde belediye meclislerinde yer alan
arkadaşlarıyla iki toplantı gerçekleştirdiklerini ve 30 Mart’ın sonuçlarını
tartışan noktada bir hareketi oluşturduklarını kaydetti. Sinan, kesinlikle bir
muhalefet odağı olmadıklarını ve partiye güç katacak çalışmalar yaptıklarının
altını çizdi. Tabii sadece bunları konuşmadık. Kadir Sinan ile 30 Mart’ın
sonuçlarını, Soma’daki faciayı ve İzmir siyasetini derinlemesine konuştuk.
30 Mart akşamı seçim
sonuçları üç aşağı beş yukarı netleştiğinde Kadir Sinan olarak neler
düşündünüz?
Kadir Sinan olarak, 30 Mart akşamı seçim sonuçlarını iki
aşamalı düşündüm. Bir, Türk siyasetinin geldiği nokta, iki CHP açısından seçim
sonuçlarının değerlendirilmesi. CHP açısından sonuçların değerlendirilmesi,
açıkçası, meseleyi sadece başarı ve başarısızlık çizgisi üzerinden açıklamanın
yetmeyeceği ve bunun çok kısır bir tartışma olduğunu ilk anda düşündüm. CHP’nin
bu noktada başarıyı bence başka noktada araması gerektiğini düşündüm. Seçim
sonuçları yüzde 30’un üzerinde olsa ne olacaktı? Ya da yüzde 28 oldu, ne
olacaktı? Hatta yüzde 20’nin altına düşse ne olacak? Ama bir gerçeklik var ki,
bütün çabalara rağmen CHP, bir muhalefet partisi olarak toplumsal muhalefetin
önderi olamıyor. Olamamasının nedeninin çeşitli parametreleri var. Tabii
onların açmak lazım.
O parametrelere
geçmeden önce oradan bir İzmir’e doğru gelirseniz…İzmir’deki sonucu nasıl
bekliyordunuz ve hali hazırdaki tablo hakkında ne düşünüyorsunuz?
İzmir ile ilgili şunu söylemek istiyorum. İzmir’de 29 belediye
ile seçime girdik; ama seçim sonucu itibariyle kucağımızda 22 belediye
başkanlığını bulduk. Bu belki, çıtanın çok yüksek olduğunun hesap edilememesi
ile ilgili bir durumdu. Hem genel merkez hem İzmir’de seçimi yönlendiren
yöneticilerimizin, seçime başlarken, çıtanın çok yüksek olması ile ilgili en
azından bu çıtayı korumakla ilgili bir yapılanmanın gereğini icra etmeleri
gerekirdi. Neydi bu? İzmir’de 29 tane belediye başkanı var ve kahir ekseriyetli
meclis üyen var. Yine, bütünşehir yasası ile kaldırılmış olmasına rağmen, kahir
ekseriyetli oluşturduğun il genel meclisi var. Dolayısıyla, buradaki sayısal
güç, analiz edilerek, bizim İzmir’de
böyle bir sayısal gücü hem nitelik hem nicelik açısından koruma gerekliliği
gibi bir temel hedefle seçime başlamamız gerekti. Anlaşılıyor ve görülüyor ki,
hem almış olduğumuz belediye başkanlığı sayısı hem almış olduğumuz belediye
meclis üyesi sayısı itibariyle beklentiyi karşılamaktan uzak. Dolayısıyla CHP
açısında 30 Mart seçimlerinin bana aksettirdiği bu seçimden başarısız
çıkıldığıdır.
CHP’nin büyükşehir
belediye oylarında yüzde 50’nin altına kıl payı bile düşmesi AK Parti’li bazı
kimseler tarafından adeta psikolojik bir eşik olarak değerlendirildi. Yüzde
50’nin altına düşmek sizin için neyi ifade ediyor? Bu soruya ek olarak yerel
basınımızın bazı sesleri, sonucu peşinen bir başarısızlık olarak değerlendirdi
ve kendilerince Aziz Kocaoğlu, Alaattin Yüksel, Mustafa Moroğlu ve Ali Engin’i
sorumlu tuttu. Buna ne dersiniz?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki İzmir’e haksızlık ediliyor.
Daha doğrusu İzmir merkezli bu karşı duruşa haksızlık ediliyor. Çok uzun
süredir İzmir’in hatta egenin mevcut
paradigmaya karşı bir duruşu var. Bu duruş
üzerinden analiz yapmadan, başarı veya başarısızlığı ifade etmenin doğru
olmadığını düşünüyorum. Hepimiz biliyoruz ki, bu coğrafyada, üç temel yer var
ki, egemen güçlerin oluşturduğu paradigmaya sürekli karşı çıkmıştır: Selanik,
İskenderiye ve İzmir…Tabii İzmir’i Ege davranışı olarak ele almalıyız. Çünkü
Ege, bu özelliğini çok önceden Şeyh Bedreddin ile daha sonraları Hasan Tahsin
ile ortaya koymuştur. Selanik’e bakalım; Milli Mücadele’yi yürüten kadroların
Selanik’ten çıkması önemlidir. İskenderiye’de Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın
çıkışı da not edilmesi gereken bir diğer karşı duruştur. Dolayısıyla İzmir’in tarihsel bir çıkışı var ve bunu
anlamak lazım. İzmir aslında bir sosyal demokrat kent değil buna en önemli
kanıt Sn Burhan Özfatura’nın belediye başkanı seçilmesidir.Dolayısı ile İzmir
başka bir sosyolojik düzlemde siyaset yapan bir kent. Bunu bütün siyasal
yoğunlaşmalar iyi algılamak zorunda. Benimiz CHP’nin de bunu algılaması
gerektiğini düşünüyorum. Çok uzun zamandır CHP yöneticilerinin, özellikle İzmir yöneticilerinin bu refleksi bu karşı duruşu
çok hovardaca harcadıkları konusunda kanaatim var. Niye böyle bir refleks
vardır? Bakın bu refleks bir etnisite üzerinden yürümüyor. İzmir’de yaşayan Laz
da, Kürt de, Türk de yani bütün kimlikler bu refleksi gösteriyor. Bu, çok
önemli bir duruştur. Bu neden algılayamıyor ve neden hovardaca harcanır?
İzmir’i algılamadan dışarıdan aday getirerek hatta dayatarak uzunca süredir
yanlış yapıyoruz. CHP veya benzeri
yapıların dört gözle bu refleksi algılayarak İzmir ile örtüşen bir temsil
mantığı ile aday çıkartmak zorundadır.
Sorununuzun ikinci kısmıyla ilgili söyleyeceklerim, kişi
merkezli olursa bir yanılgıya düşmüş oluruz. Mesele sadece örgütsel değil, aynı
zamanda örgütümüzün entelektüel yoğunlaşma eksiğidir. Bu sonucu
değerlendirmek gerekir.
AKP’nin yüzde 50’nin aşağısına sevinmiş olmasının veya
büyükşehirde yüzde 50’den aşağı oy almamızın az önce belirttiklerimizle bağı
olduğunu düşünüyorum. Bu kentin sosyolojik yapısının, üstyapı kurumu olan
siyasette nasıl karşılık bulduğunun ifadesidir. Umarım bu değerlendirmeyi bütün
siyaset yoldaşlarımız dikkate alır.
Sosyal demokrat
siyasetin temsilcisi olarak kabul edilen CHP, bu cümleyi kurmak istemesem de,
kıyıların dışında neredeyse hiçbir yerde başarı sağlamış değil. CHP içinden de
bazı çevrelerin, İzmir ve kıyılar uğruna tüm Türkiye’nin kaybedildiğini
dinledim. Bana göre de, İzmir’le ilgili yaratılan yüksek beklenti Ardahan CHP
örgütünün bile gözünü buraya çevirmesine neden oluyor. Bu benim şahsi kanaatim.
Siz ne dersiniz? CHP İzmir uğruna bütün memleket sathında başarısız mı oldu?
Yani sonuç itibariyle öyle görünüyor. Ama CHP’nin bu durumu
kırması gerekiyor. CHP, tarihsel birikimi ve deneyimleriyle bunu aşabilecek
durumdadır. CHP’nin, bir diğer taraftan
geleceğe yönelik üstlendiği misyon bu zinciri kırmayı dayatıyor ve başarmak
zorunda. Ardahan’daki partilimizin, oradaki bir başarıyı yakalamak konusunda
gözünü Ardahan’dan ayırıp İzmir’e bakmasının yaratacağı sonuç ancak ve ancak
başarısızlık olur. Ama böyle bir şaşılığın olmaması konusunda oradaki
partililerimizi koruyup kollayacak yapının bizatihi kendisi CHP’dir. Yani bunu
CHP’nin yapması gerekir. Şimdi bakınız..Çok önemi bir çelişkiden söz edeceğim
size. Bugün Doğu-Güneydoğu Anadolu’da çok önemli bir süreç yaşanıyor. Bir
sosyolojik süreç var ve bunun üzerine siyasallaşan bir durum var. Orada
insanların tavrı bir başka alanda yürürken, İzmir’de İstanbul’da aynı kimlikli
insanlar başka bir tavır ve eylemlilik süreciyle yürüyor.
Örneğin BDP bütün girdiği seçimlerde, aşağı yukarı aynı oyu alıyor.
Arttıramıyor. İzmir, Kürt göçünü almaya ve Kürt kimliğini içinde yaşatmaya
devam ediyor. Oradan gelip, İzmir’de başka bir siyasal yaklaşım göstermesi
sözünü ettiğimiz İzmir refleksi ile ilgilidir. Bu, Kürt siyaseti yapanları da aşan bir durumdur.
Bu, sosyal demokrasiyi iddia edenleri de aşan bir durumdur ve herkesin bunu
analiz etmesi gerekiyor. Şimdi benim partim de, böyle bir sosyolojik süreci
görmek durumunda. Niye, Güneydoğu’da farklı davranan adam İzmir’e veya
İstanbul’a gidince farklı bir davranış içine giriyor. Bu zor değil. Bu Amerika’yı
yeniden keşfetmek filan da değil. Biz buralıyız. Bunu çözümleyebiliriz.
Bakınız, eğer Diyarbakır’dan birisi gelip oradaki siyasal eğilimini burada
farklılaştırıyorsa, bu pratik süreci bütün ayrılıkçı davranışlara rağmen
sergiliyorsa, oturup herkesin bunu düşünmesi lazım. Dolayısıyla 30 Mart
seçimlerinin ve ondan önceki seçimlerin, bir sosyal demokrat duruş iddiası olan
CHP’nin aslında böylesi bir durumu algılaması gerekir. Ben, açıkçası, CHP’nin
tarihsel birikiminin ve yaşadığı pratik süreçlerin bu durumu algılamaya ve
bunun karşılığını ortaya koymaya yettiğini düşünürüm ve bu tarihsel pratiğin
içinde Kürt’ü de var, Türk’ü de var, Ermeni’si de var, Süryani’si de var ve CHP
buradan bir güven mekanizmasını bütün Türkiye’ye sunmak zorunda.
Geçtiğimiz mayıs
ayının tam da bugünlerinde Gezi Direnişi başlamıştı ve biz tam da o günlerde
söyleşi için sizinle yan yana gelmiştik. Aradan bir yıl geçti, ki bana göre 17
Aralık sürecini ve 30 Mart seçimlerini dahil ettiğimizde Türkiye uzun bir yıl
yaşadı. 30 Mart seçimleri, bu uzun yılın karşılığını bize siyasal bir çıktı
olarak sunacakken, ben sözünü ettiğimiz sürecin muhalefetten yana bir sonuç
vermediğini düşünüyorum. Peki siz bu toplumsal itiraza rağmen bu sonucu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bakın…Bu çok zor bir iş değil. Bir, bu soruna bakarken, bu
sorununun neresinde duruyorsun? İçindekilerle hemhal oluyor musun? Onlarla
beraber misin? İki, bu bulunmaz süreç içinde onları algılamak için kulakları
açmış mısın? Şimdi, ben, Türkiye’deki hiçbir siyasal yapının bu anlama ve
değerlendirme sürecini sağlıklı yaptığını düşünmüyorum. Olsa, bu toplumsal
destek olarak yansır. Görülüyor ki, AKP’nin bugün içine düştüğü süreç,
faşizmdir. Diktatörlüğün tuğlaları parça parça örülerek, diktatörlüğe doğru bir
gidiş var. Bu gidişi, bu toplumsal muhalefetin önünde en yoğun ve güçlü
siyasallaşmış yapı olarak kılmak zorundayız. CHP’nin böyle tarihsel bir görevi
var.
Partimizin Uludere katliamı ile ilgili çok anlamlı, çok
kıymetli bir çabası var. O kadar kıymetli bir süreç var; ama CHP, bu süreci
anlatma ve geri bildirimini toplama konusunda tam bir basiretsizlik yaşıyor.
Ama CHP, kurumsal yapı itibariyle bunu hak etmiyor. Demek ki bizim, toplumsal
muhalefetin önderi olduğunu iddia ettiğimiz partimiz, bir büyük cambaza bak
oyununun tutsağı halinde.
30 Mart’ın
sonuçlarından şahsınızı ne kadar sorumlu tuttunuz?
Çooook. Çok sorumlu tuttum. İçim yandı. Bir yurttaş olarak
topyekun Anadolu coğrafyasının bunu hak etmediğini düşündüm. Böyle bir sonucun
olmaması konusunda, gerek aydın kimliğiyle gerek siyasallaşmış bir insan
kimliği ve gerek İzmir’de yaşayan bir insan olarak kendimi de bu sorumluluğun
içinde görüyorum. Türkiye siyasetinin içine düşmüş olduğu çok tehlikeli bir
hastalık var. O hastalık şudur: Türkiye siyaseti çok uzun süredir yalan
söylemeyi siyasetin en önemli enstrümanı
olarak kullanmaya başladı. Bugün Türkiye’de siyasetin figürü olarak görünen
herkes, Başbakan’dan , bakanına, milletvekiline bürokratına onun altında
çalışan yöneticilerine varıncaya kadar yalan söylemeyi bir enstrüman olarak
kullanıyor ve dönüyor o yalana kendisi de inanıyor. Bu fasit çember maalesef
Türkiye’nin siyasi anlamda, özgür ülkelerden uzaklaşmasına yalnızlaşmasına
parçalanmasına ve ekonomik olarak ta yoksullaşmasına neden oluyor.
Dolayısıyla CHP, siyasetin dili olan yalan söylemeyi
reddetmeli. Çünkü yalan siyaset kurumunu kemiren en büyük kurttur ve onun
yerlerde sürünmesinin temel nedenidir güvensizliğin temel nedenidir ve
nihayetinde güven problemi varise destekte bulamazsın.
Hali hazırda içinde
olduğunuz bir hareket var. CHP İzmir örgütünde hizmet etmiş arkadaşlarınız da
var. Bize bu hareketin çıkış noktasını ve hali hazırdaki durumunu anlatır
mısınız?
Öncelikle buradan şu mesajı vermek istiyorum. Biz CHP’nin ve
Türkiye’nin içinden geçtiği süreci çok iyi biliyoruz ve biz kesinlikle
muhalefet odağı oluşturmuyoruz,oluşturmayız hele hele partimize asla muhalefet
etmeyiz. Biz CHP’liyiz. Partimizin programına, tarihsel mirasına ve bu ülkenin
kuruluşundan bu yana gelen bütün sürecine, CHP’nin o alanda verdiği bütün
mücadeleye saygı duyarak ve sahip çıkarak şunu söylüyoruz: Asla muhalif bir
odak değiliz. Bizim çıkışımızın esası, bugün geldiğimiz noktada partili
arkadaşlarımın ve benim taşıdığım kaygı, kendimizle ilgili bir kaygı değildir.
Bizim çıkışımızın temeli, partimizin geleceği ile ilgili duyduğumuz kaygıdır.
Partiyi en besleyici durum farklılıklardır, kanatlardır. Bu kanatlar, geçmişte,
her zaman CHP’nin daha dinamik olmasını sağlıyordu. Biz öyle yapıyoruz. Biz
tercihleri ne olursa olsun, ama CHP’liliğinden şüphe etmediğimiz, CHP’nin
Türkiye’nin batısına sıkışmış olmasından rahatsız olan bütün arkadaşlarla bir
araya geliyoruz. Bu, İzmir’den başladı. İzmir’den başlaması son derece
doğrudur. Yani İzmir tarihsel refleksini göstermeye devam ediyor. Bizler, bu
süreçten sonra neler olmalıdır, sorusunu tartışıyoruz.
Peki, neler olmalı?
Neler olmalı? Öncelikle süreci analiz ediyoruz. Neden 29
belediyeden 22 belediyeye düştük? Bunu tartışıyoruz. Arkadaşlarımızın çoğu,
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan, il genel meclisinde görev yapan,
ilçe meclislerinde görev yapan arkadaşlarımızın tamamı bu kentin yönetilmesi
ile ilgili karar sürecinde, iktidarın bütün saldırılarına rağmen, bırakın taşın
altına el koymayı, bütün gövdelerini koydular. Karar verme sürecinde kentimize
katkı koydular. Mülkiye müfettişleri bazı konularda hala bizim ifademizi
istiyor. Belgesini de size göstereyim. Ben bugün meclis üyesi değilim. Ama geçmiş dönemde yaptığımız bir uygulama ile
ilgili mülkiye müfettişi ifademizi istiyor. Bütün arkadaşlarımız, iktidarın
saldırılarına rağmen, bu karar sürecinin içinde bulundular. Bu karar sürecinde
de meclislerde halkın yararına olan her çalışmaya el kaldırdılar. Dolayısıyla,
ne oldu? Bugün il yönetiminde bulunan arkadaşlarımız, farklı bir anlayış
sergilediler. Dediler ki, ‘biz değişimi gerçekleştirelim’. Buna bir itirazımız
olmaz, çünkü hayatın kendisi bizatihi değişimi dayatıyor. Ama insanların
gönlüne, aklına bir tasfiye kuşkusu düşürüyorsa, burada biraz durup bir kez
daha değerlendirmek gerekir. Ki öyle olduğunu arkadaşlarımızın çoğu düşünüyor.
Niye öyledir? İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde geçmiş dönemde görev alan 100
arkadaşımızın yüzde 90’ının tekrar değerlendirilmediği, il genel meclisinde
görev yapan arkadaşımızın en az 80-90 tanesinin değerlendirilmediği ve ilçe
meclisinde görev alan arkadaşlarımızın yüzde 90’ının değerlendirilmediği bir
sonuç olunca, tasfiye fikri kafada ister istemez oluşuyor ki sevgili il
başkanımızın da bu yönde beyanatları oldu ve biz iktidarı aldık
Bizim dediklerimiz olur gibi .
Bu değerlendirmeme
halinin seçim sonuçlarına olumsuz yansıdığını söyleyebilir miyiz?
Onun da etkisinin olduğunu düşünüyoruz. Sonuçta hepimiz
insansız, etten kemikteniz. Neden değerlendirilmediği konusunda kimseye bir
izahat yapmazsan ikna etmezsen olmaz. Hatta bırakın izahatı, itiraz olursa
disiplini gösteriyorsun. Bu çok doğru değil.
Siz muhalif bir odak olmadığınızı söylediniz; ama dışarıdan
ilk algı da, sizin kongreler sürecinde etkin ve yönetimler düzeyinde
belirleyici olma hedefiniz olma hedefiniz olduğu yönünde….
Bakınız, açık konuşmakta fayda var. Elbette ki bu hareketin
temel sonuçlarından bir tanesi, örgütün ana gövdesindeki arkadaşlarımızın
örgütü yönetmek üzere faaliyette bulunmalarıdır. Bu, kıran döken bir tarzda
değil, tüzüğün öngördüğü gibi, kongrelerde müdahil olmak, bu iddialarımızı
kongrelerde sergileyerek güçlü çıkmak ve partinin ana gövdesinde olan bu
arkadaşlarımıza partiyi yönetmek üzere bu fırsatı onlara sunabilmek şeklinde
olması hedefleniyor. Bu, yadsınacak ve gizlenecek bir şey de değil. Partiye güç
katma hedefinde olan ve ötekileştirmeyi reddeden bir tarzda çalışıyoruz.
Biraz işleyişinizden
söz eder misiniz? Söz konusu oluşum nasıl çalışır? Siz dönem sözcüsü olarak
gündemdesiniz…
Bizim çıkış noktamız, büyükşehir belediye meclisinde yer
alan arkadaşlarımızın bazı konularda gösterdiği kararlılık idi.
Arkadaşlarımızla dedik ki, atansın atanmasın, seçim bitinceye kadar partimizin
öngördüğü ne varsa destekleyeceğiz, yardımcı olacağız. İstendiği kadar, kim
hangi yardımı istiyorsa, partimizin başarısı için katkımızı koyacağız. Ama
ondan sonra biz oturup değerlendireceğiz. Nitekim değerlendirilecek sonuçlar
var. Bu sonuçlar ortada. Biz bu tartışmaların tamamını basına kapalı yapıyoruz.
İçeride arkadaşlarımızın her biri, bir demokratik anlayışla kendi bölgelerine,
kendi ilçelerine kendi bulundukları mahalleye dönük olduğu gibi İzmir’e ve
partinin genel yapısına dönük, bütün görüşlerini sergiliyor. Bunların hepsini
not ediyoruz. İçimizden bir sekretarya seçildi. Arkadaşlarımız bu sekretaryada
öncelikle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden dört arkadaşı görevlendirdi. İkinci
toplantımıza il genel meclisinde görev alan arkadaşlarımızı davet ettik. Çok
büyük bir katılım oldu. Onlardan da sekretarya için arkadaş istedik. Onlar da
kendi içinden birilerini seçti. Üçüncü hamlemiz de, ilçe belediye meclislerinde
geçmiş dönemde karar mekanizmalarında yer alan arkadaşlarımıza çağrıda bulunarak daha kalabalık bir çalışma yapacağız.
Biz kendi işleyişimizi ve araştırmalarımızı basın kuruluşlarını teker teker
gezip anlatmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Arkadaşlarımızın bana verdiği
bir görev var. Onların adına açıklamaları ben yapıyorum. Oradan ne çıkarsa
kamuoyu ile onları paylaşıyorum.
Son sorulara doğru giderken, Soma faciası ile ilgili
görüşlerinizi ve İzmir kamuoyuna ve belki yoldaşlarınıza bir mesajını almak
istiyorum.
Soma, mevcut iktidarın bilerek, isteyerek ve taammüden
işlediği cinayetten başka bir şey
değildir. Vahşi kapitalizmin dayatmış olduğu sonuçları, ne Soma’daki
kardeşlerimiz, ne doğudaki kardeşlerimiz ne Karadenizli kardeşlerimiz hak
etmiyor. Dolayısıyla bugün kamuya ait malların bir takım dayatmalar sonucunda
ona buna peşkeş çekilmesi bu cinayetleri oluşturuyor. Vahşi kapitalizmin,
insanı yok sayan, insanı insan olmaktan çıkaran ekonomik faaliyetlerini
reddetmek zorunda olduğumuzu bir kez daha gördük.
CHP bu konuda doğru işler yapıyor. Parti olarak genel
başkanımızdan vekillerimize kadar, orada yaşanan facianın Başbakan’ın
belirttiği gibi ‘fıtrat’tan gelmediğini vurguluyoruz. Genel başkanımızın
Soma’daki duruşu ile Başbakan’ın duruşu arasında uzak ara fark var. Genel
başkanımız orada vakur saygılı ve acı paylaşan bir pozisyon alırken Başbakan’ın
ve etrafındakilerinin insani olmayan davranışlarını hepimiz gördük CHP bunu hayatın her alanında anlatmalı.
Son olarak şunu ifade etmek isterim. Başta da söylediğim
gibi, biz muhalif bir hareket değiliz. Geçmişte partimize güç katan, sorumluluk
alan tüm arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz. Tüzükten dolayı farklı
çalışmalar içinde olan arkadaşlar var.
Kendi ilçelerinde imza toplayanlar gibi. Biz bunlara saygı duyuyoruz.
Hatta, içimizde kendi ilçesinde imza toplayan arkadaşlar da var. Ama bizim
hareketimiz bütün bunları aşan, tüm İzmir’i kucaklayan ve belki İzmir’den tüm
Türkiye’ye bir İzmir yaklaşımı gösterebilecek bir yapılanmadır.
Biz seçilen arkadaşları eleştirmiyoruz. Onlar adayımız
olmuşlardır ve bugün onların meşruluğunu tartışmıyoruz. Tartıştırmayız da…Ancak
pratik olarak öngördüğümüz bazı şeyler var. Geçmişte belediye- örgüt ilişkisi
bizim istediğimiz noktada değildi. Bazı belediye başkanlarımızın örgütle çok iç
içe olması, örgütlerin belediye ile çok girişik ilişkiler içinde olmasını doğru
bulmuyoruz. Belediye kamu hizmeti verir, örgüt ise parti adına kentte siyaset
yapar. Bunların doğru ele almak ve mecrasına oturtmak gerek.
Şunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Bizim
arkadaşlarımızın toplam aklı, bugün kenti yöneten arkadaşların toplam aklından
daha az değildir. Bizim arkadaşlarımızın partiyi sevme duygusu hem partiyi hem
belediyeleri yöneten arkadaşlarımızın partiyi sevme duygusundan daha az değildir. Bugün partiyi yöneten
arkadaşların da bizi bu gözle değerlendirmesini isterim.(Mazlum VESEK)
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: