NE YAPMALI? NASIL YAPMALI?
Yayınlanma :
26.04.2014 20:41


yönetim seçimlerinden önce 25 martta bir yazı yazmıştım. O yazıda bazı
tespitlerde bulunmuştum. Bu tespitlerin hiç de anormal olmadığı, gerçekçi,
AKP’nin içine düştüğü durumdan azami derecede faydalanacağımız, elverişli bir
ortam olduğundan ötürü, gerçekleşme olasılığı yüksek tespitlerdi. Neydi bunlar?
30 Mart seçimlerinde, 2009 da, Büyükşehir Başkanının aldığı % 56 lık oy
oranının üstüne 5 puan koymak. Yani % 60-61 bir oy, Narlıdere ve Karşıyaka’da %
70 veya üstünde, ülkede olabilecek rekor bir oy, bir de Bayındırı CHP’ye ait 29
ilçe ye dahil edip bizzat Kocaoğlu’nun telaffuzuyla 30+1 i gerçekleştirmekti.
Narlıdere geçen seçimde % 72 oy aldığımız bir ilçemiz olması, Karşıyaka’da yine
geçen yerel seçimlerde % 62 CHP %
9,5 DSP’nin oy aldığı bir ilçemizdi. Bu mertebede bir başarı elde edemediğimiz
taktirde de “sol kulvarı” boşaltmalarını
önermiştim il yönetimine. Böyle
olamayacağını ben görebiliyordum. Çünkü halka
rağmen davranışların, halkın anlamayacağı şeklindeki kurnazlıkların, bunu
yapanların ayaklarına dolanacağını geçmiş politik yaşantımda görmüş, şahit
olmuş biriyim.
Parti
olarak bizim kongrelerimiz hep mücadeleli geçer. Bu, partililer, olarak
bizlerin kavgayı, gürültüyü sevdiğimizden değil. İddialarımızın ve
hedeflerimizin büyük olmasından kaynaklanıyor. Her CHP’linin ülke sorunlarının
çözümünde iddiası vardır. Biz başarılı olamamışsak/olamıyorsak elbette kendi
eksiklerimiz vardır. Asıl nedenin yalnız bizim beceriksizliğimiz değil, dış
güçlerin, onların içimizdeki eylemlileri, ellerindeki olanaklarla ülkemizdeki
çıkarlarına uygun siyasi yapılanmayı gerçekleştirmek için yürüttükleri
çabaların payı da vardır. Çünkü CHP tabanı toplumsal muhalefeti savunur. Yerli
ve yabancı egemen güçler açısından, bu arzu edilen bir şey değil.
Ancak biz CHP’liler yine de başarılı
olamadığımız durumlarda, görevde
olanlarımız, derhal istifa eder, yerimizi daha iyi yapacaklara bırakırız. Bu
bizim için hem bir yenilenme, hem bir eleştiri ve öz eleştiri ortamı yaratır,
hem de tabanımızın bir dahaki döneme yeni bir umutla hareket etmesine olanak
tanır. Bu partinin 90 yıllık geçmişinde böyle bir gerçeğin olduğunu, biz
partinin öz evlatları hiç unutmayız. Ayrıca bu hem geleneksel bir
davranışımızdır, hem de demokratik kültürümüzün bir gereğidir.
İzmir’deki yerel yönetim seçim sonuçları gerçekten tam bir
hezimettir. Sorumlular baş başa verip ne kadar başarılıyız deseler de başarı
adına tek bir kırıntıya rastlayamıyoruz. Üstelik ülkenin içinde bulunduğu
sosyokültürel durum, parti olarak CHP bir siyasi yenilenme ve örgüt olarak,
yeniden yapılanma sürecine giremezse, önümüzdeki genel seçimde bugünden akla
gelmeyen bir felaketin başlangıcı olacağı açıktır.
Peki ne
yapmalı, ya da nasıl yapmalı? Yazının başlığı çok eskilerde okuduğum iki
kitabı hatırlattı. Ne Yapmalı?
Lenin’in devrim sürecinde “öncü partinin
rolü” üzerindeki düşüncelerini anlatıyordu. Diğeri de yine Çernişevski’nin “Nasıl Yapmalı” adlı harika romanı
aklıma geldi. Hatta Çernişevski’nin “Durant
Bulvarında volta atmakla devrim yapılmaz” sözü de meşhurdur.
CHP İzmir İl Yönetimi vakit kaybetmeden
kitlelerin daha çok partiden soğumalarına neden olmadan istifa edip, partinin
olağan üstü kongreye gitmesine olanak sağlamalıdırlar. Bunun iki ana dayanağı vardır. Birincisi kendi kendilerine başarılıyız
tekerlemesini bırakıp başarılı olamadıklarını kabullenmeleri,
belirleyebildikleri gerekçeleri varsa bunu tabana anlatmaları, bir nebze de
olsa fayda yaratabilir. Sürekli partideki ayrışmaları gerekçe olarak
göstermeleri artık bir mazeret olmayıp, bir yönetim acizliği olduğunu, kabul
etmeliler.
İkincisi; siyasi
koşulları olumlu değerlendirdikleri günlerde, hizip olarak istediklerini elde
etme şişkinliğiyle, kahramanlık taslamaları, ekibimizle geldik diğerleri
beklesin söylemleri, partilileri incitecek düzeyde telaffuz etmeleri, siyasi
söylem olarak zaten çok hoyratçaydı ve çok çirkindi.
Bu kadar böbürlenmenin hiçbir nesnel dayanağı olmamasına
rağmen. Yaptıklarının toplumsal gerçeklere aykırı olduğu, kendilerine
söylenmesine rağmen, bir an durup etraflarına bakmadılar. Yaşantılarında, sahip
oldukları taşeron ve komisyoncu kültürünün gereği, AKP’ aleyhine esen 17 Aralık
rüzgarının kendilerini uçuracaklarına haddinden fazla inanmaları, hatta
hızlarını alamayıp İl Başkanı ve Büyükşehir Başkanının “cemaat sever” söylemleriyle Kadifekale burçlarına CHP bayrağını
dikeceklerini sanıyorlardı.
İzmir’deki başarısızlık, profesyonel araştırma şirketlerinin
raporlarıyla PM de tartışıldıktan sonra il başkanının artık o görevde durmaması
gerekir. Meydan okumalar yakışmıyor. “Bulun
300 imzayı olağanüstü kongreye gidelim”, demek, demokratik kültürle
bağdaşmaz. Çünkü aday olurken en iyisini
yapmak savıyla o makama delegeler seni oturttu. Ayrıca anti demokratik bir
müdahaleyle, Büyükşehir başkanının
himayesinde o koltuğa oturdun. İmza toplama süreci partide bir ayrışmanın yeni
bir gerekçesi olacağı nasıl aklınıza gelmiyor. Üç yüz imza değil 100 imza da
toplansa bunun partiye vereceği zarar nasıl dikkate alınmaz. Bunun
tartışılacak bir yönünü bulamıyorum.
Asıl sorun yeni yapılanmanın nasıl
olacağı konusu olmalı.
Marx’ın
“insanların bilinçlerini belirleyen üretim ilişkileridir” der. İşçi emeğiyle
geçindiğinden ötürü tükettiği emeğin karşılığını ve “hak ettiği” şeyin kıymetini en iyi bilendir. Aynı şekilde sanayici
bağladığı sermayeyi büyütemediği taktirde, ürettiği ürünün hem beğeni, hem
rekabet şansı olmadığı taktirde yok olup gideceğini bilmesidir. Köylü akıttığı
alın terinin değerini en iyi bilen bir kesimdir. Aracı katmanlar için bu temel
değerlendirmeyi elbette yapamayız. Halk arasında güzel bir tanımı vardır aracı
kesim için. “Derenin taşıyla havanın
kuşunu vurur tavada pişirir yer”
Bu kısa
alıntıyı şu nedenle aldım. CHP İzmir’de
nesnel bir sınıfsal yapıya dayanmayan aracı, komisyoncu ve taşeron kesiminin
elinde ve etkisindedir. Bu sınıfsal yapı partinin temel ilkeleriyle
bağdaşmayan, o an için faydalı bulduğu her türlü söylemi parti politikalarıyla
çelişse dahi, bir siyasi argüman olarak kullanmaktan çekinmemektedir. Nitekim
seçim öncesi pompalanan “cemaat
severlik” bunların da dillerine pelesenk olmuş olur olmaz yerlerde övgüler
diziyorlardı. Üstelik bu gerici söylemi bir açılım gibi ek müttefikler bulmuş
gibi sunmaya çalıştılar. Elbette CHP bir sınıf partisi olmayıp bir kitle
partisidir. Parti belirttiğim gibi aracı, komisyoncu bayi ve taşeron kesiminin
hegemonyasında olduğundan ideolojik savrulmalardan kolayca etkilenmektedir. Üstelik
İzmir’de geçmişte sağ olarak nitelediğimiz, bu gün CHP’ye oy veren,
cumhuriyetçi, laik çağdaş aydınlanmacı kesimin Partiyi dışlayacağını akıllarına
dahi getirmediler. Büyükşehir Başkanı “cemaatçilik”
bana yapışmaz diyor. Doğru ezanda kulağı olmadığı biliniyor, ancak toplum o
kadar ilgisiz değil, önder kadroların ne söylediğini dikkate alıyor.
Partinin
ideolojik savrulmalardan kurtulması için emeğin ve liyakatın değerinin
bilindiği ve önemsendiği, örgüt emekçilerinin yönetimlerde söz ve karar sahibi
oldukları bir yapılanmanın mutlaka sağlanması gerekir. Partinin içine düştüğü bu moralsizliği ilke ve programına karşı
yaratılan belirsizliği ve güvensizliği aşabilecek örgüt toplantılarına ihtiyaç
var. Bunun da İl Yönetiminde sağlanacak değişiklikle mümkündür. Mevcut yapı
istifa etmedikçe “başarılıyız” sarhoşluğundan kurtulamayacaktır.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: