

Değerli Dostlar, yazımın
başlığını koymak için epeyce zorlandım. Kürt sorunu diye düşündüm ama Kürtler
ve sorun kelimelerini yan yana koymak beni rahatsız etti.
Aslında bir sorun var ama
bu sorunu sadece Kürtlere aitmiş gibi göstermeye içim elvermedi.
Bu sorun bizim (Türkler
ve Kürtler) sorunumuzdu. Sorunu böyle görünce çözümü için iyi bir zemin
olabilir umudu beni motive etti.
Bu sorun hakkında özellikle son
otuz yılda yazılmayan ne kaldı ki diye bir cümle kurduğumda beni haksız
bulacaklar bir elin parmağını geçmeyecektir.
Çok iyi yazılar okuduk ama bir o
kadar da kin ve nefreti çoğaltan yazılarda okuduk.
Sütre gerisinden
birbirine düzeyli düzeysiz saldıranlar kadar vicdanı ve insanlığı ile yazanları
da gördük.
Son yıllarda yüzlerce kitap
yazıldı. Okundu.
Televizyon tartışmaları, konferanslar
ve söyleşilerde sözler tüketildi.
İstisnaları dışında çoğunun ortak amacı, barış olsundu.
Okuduğum yazılar içinde bir
Kürt siyasetçinin, Van bağımsız milletvekili Sayın Aysel Tuğluk’un 12 Şubat
2012 tarihinde Radikal İki’de yazdığı “sis ve gece” başlıklı yazı çok
yalın ve insani idi.
Aysel Tuğluk soruyordu.
“Kürtler
nedir sahiden? Biz neyiz, kimiz? Bazen kaçakçı, çoğu zaman terörist miyiz? Ya
tutuklu ya ölü müyüz? Bazen kaçak sigara işini masaya yatırmak için vesile
midir 34 canımız? Kürtlerle nasıl yaşanacaktır? Bir cevabınız var mı? Hakları
neden verilmez? Dili neden yasak? Kimliği neden tanınmaz? Nedir bu cehennem
sessizliği böyle?”
Değerli dostlar, bu
sorulara vicdanlarımızın yanıt vermesini isterim.
Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları olarak hepimizin bu sorulara bir yanıtımızın mutlaka olması
gerekir.
Bu bizim, ülkemize,
kendimize, çocuklarımıza ve geleceğimize olan sorumluluğumuzdur. Bu sorumluluktan
kaçamayız.
İnsanı savunarak işe başlamak bunu biteviye yazacağım dostlar.
İnsan olmaktan doğan temel haklarımızı evrensel metinlerde yazıldığı
gibi, amasız lakinsiz tüm insanlar için talep etmediğimiz sürece eksik ve
ayıplı kalacağız.
Geçen hafta içinde PKK
militanlarının
bir köyü basıp köyün öğretmenlerini kaçırması ve buna karşı direnip
arkadaşlarını vermeyen yiğit kadın öğretmenler, öğretmenlerini vermeyen
öğrenciler ve köylüler hepimizin umudu oluverdiler.
Birçok yazar, barışı bu direnen
insanlar getirecek diye yazdı.
Bazılarının, öğrencilerin
ve köylülerin direnişini PKK’nin taleplerinin reddi olarak vaaz etme
çabalarının hiçbir önemi yok. Velev ki öyle olsun.
Bu o öğrencilerin ve köylülerin vicdanlarının ve
insanlıklarının yüceliğini göz ardı edemez.
Kaçırılan öğretmenlerin
başına gelecekleri çok iyi bilen köylüler ve öğrenciler onların öldürülmelerine
engel olmak için direndiler.
Öğretmenlerin yaşam
hakkı için kendi hayatlarının ortaya koydular.
Hayatımızı ablukaya alan bu
sorunun çözümünde o köylüler ve öğrenciler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
asgari cesaret düzeyini tayin etmiştir.
Bu düzeyin altında bir cesaret artık
hepimizi mahcup etmeye yetecektir.
Bu ülkenin neresinde yaşarsak yaşayalım, hangi etnik kimliğe sahip
olursak olalım en temel insan hakkı olan yaşam hakkını ödünsüz savunmadan başka
cümleler kurmaya hakkımızın olmadığını düşünüyorum.
Bu noktada duracağım ve temel kabulümü
yazacağım.
Meşru ve demokratik bir devlette, hak arama yöntemi olarak silahlı
ayaklanma, silahlı direniş ve silahlı kalkışma kabul edilemez.
Hak aramanın yolları içinde
silah kullanılamaz.
Bu kabulüm insan hakları evrensel
bildirgesiyle uyumludur.
Şimdi Sayın Tuğluk’un
sorularını bir kere daha düşünebiliriz.
Sayın Tuğluk’un, meşru ve
demokratik bir devlette hak aramak için silahlı ayaklanma, direniş ve terörü
kabul edip etmediğini bilmek bu ülkenin vatandaşları için bir hak olduğunu
düşünüyorum.
Silahı, hak aramanın
yöntemlerinden vareste tutarsak, Sayın Aysel Tuğluk’un sorularına vicdani
yanıtlar kolayca bulunacaktır. Bugün buna en yakın olduğumuz günlerdir.
Bu topraklarda
asimilasyon ve inkârı savunacak kimsenin kalmadığını düşünüyorum. Bu iyimser bir tahmin
değil. Biraz yaşadığımız toplumu gözlemleyen ve analiz edebilen herkesin
ulaşabileceği veridir artık.
Siyasi mücadele, daha çok
demokrasi, daha çok özgürlük ve hak eksenine oturtulmalıdır.
Türkiye’nin doğusunda batısında,
kuzeyinde güneyinde vatandaşlarımızın oyları ile seçilmiş temsilcilerinin
oluşturacağı parlamento siyasi mücadelemizin en kutsal arenası olmalıdır.
Siyasi partilerimiz
Türkiye’nin partileri olmalıdırlar.
Siyasi partiler, tüm
vatandaşlarımızdan oy talep etmeli ve o oyları alabilmelidir.
Elbette seçim kanunu değişmeli ve baraj
düşmelidir. Bunu talep etmeyen bir siyasi partinin demokrasiyi ağzına almasına
kimse izin vermemelidir.
Vatandaşlarımız, o
partiyi ellerinin tersiyle itmeli ve o partiye katiyen oy vermemelidir.
Değerli dostlar, hak aramanın yollarından silahı söküp
attığımızda siyaset, söz, diyalog devreye girecektir.
Türkiye bugün bu siyasi
olgunluğa
ulaşmıştır.
Siyasi Partiler,
Türkiye’nin parlamentosunda, meydanlarında, gazetelerinde, televizyonlarında her şeyi
konuşabiliyor, yazabiliyor ve taleplerini, şikâyetlerini halka
ulaştırabiliyorlar.
Demokrasimiz çok eksik.
Özgürlüklerimizi daha çok
genişletmeliyiz.
Ve daha fazla hakka
ihtiyacımız
var.
Kesinlikle bunlar doğru. Ama tüm
eksiklikleri, sakatlıkları ve garabetleri ile yinede demokrasimiz var ve
işliyor.
Siyasete bugün şans vermeliyiz.
Türkiye’nin bu şansa her zamankinden daha fazla ihtiyacı ve hakkı var.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: