Sıla ARABACIOĞLU-GERÇEK HABERCİ-İzmir Ticaret Odası Ekim ayı Olağan Meclis Toplantısı meclis salonunda gerçekleştirildi. Seçimden sonraki ilk toplantıda açılış konuşmasını yapan İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, ekonomi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Özgener, Türk Lirası’nın değer kaybına dikkat çekerek, “Başta Avrupa Birliği olmak üzere bütün dünya ekonomisi yavaşlarken, artan ihracat rekabetine sürekli değerini kaybeden Türk Lirası ile cevap vermek mümkün değil” dedi.
“Sektörel üretim verileri düşüşte”
Dünyada ekonomik göstergelerde keskin revizyonların yapıldığı bir dönemden geçildiğini dile getiren Özgener, “Tüketici güveninde bir süredir düşüş yaşandığını görüyorduk, ayrıca reel sektör güven endekslerinde de bazı sektörel üretim verilerinde de aşağı doğru bir gidişatın olduğunu gözlemlemeye başladık. Dünya ekonomisine ilişkin 2023 tahminlerinde aşağı yönlü revizyonlar dikkat çekiyor. IMF’nin tahminlerine göre, 2021 yılında yüzde 6 olan dünya ekonomik büyümesi 2023 yılında yüzde 2,7’ye inecek. IMF, gelişmiş ekonomilerde bu sürecin daha hızlı olacağını tahmin ediyor. Yine 2021’den 2023’e yüzde 5,2’den yüzde 1,1’lere doğru keskin bir düşüş söz konusu. Elbette, gelişmekte olan ekonomiler de bu süreçten payını alacak ve büyüme oranları aynı dönemde yüzde 6,6’dan yüzde 3,7’ye, yani neredeyse yarı yarıya aşağı inecek” diye konuştu.
“FED’in kararları, 2023 yılında tüm ekonomiler açısından önemli”
Özgener, yüksek petrol fiyatları, Çin’de emlak piyasasında düşüşlerin devam etmesi, işgücü piyasası ve daha sıkı para politikası, bizi de etkileyebilecek aşağı yönlü riskler olarak karşımıza çıktığına dikkat çekerek, “Diğer yandan, FED’in faiz artışına devam edeceği öngörülüyor. Eğer faiz artışları şu anda tahmin edilenden daha fazla ve daha uzun sürerse, dolar endeksindeki yükseliş devam edebilir. Ekonomik ve finansal verilerdeki oynaklığın arttığı bu dönemde, FED’e uluslararası kuruluşlardan sadece Amerika Birleşik Devletleri ekonomisini değil, dünya ekonomisini de dikkate alması gerektiğine dair uyarılar geliyor. FED’in daha ne kadar faiz arttıracağı ve olası bir resesyonun ülke ekonomilerini ne yönde etkileyeceği, 2023 yılında tüm ekonomiler açısından önemli olacak” ifadelerini kullandı.
“Faiz politikası sorun yaratmaya devam edecek”
2022’de enflasyonda tepe noktasını görüleceği noktasında görüşlerini paylaşan Özgener, şunları söyledi:
“Büyümede dip olmayabilir. Tipik bir stagflasyon hikayesi karşımızda duruyor. Dünya ekonomisi tahminlerden daha fazla yavaşlıyor. Enflasyon 2023’te düşecek ama pandemi öncesi döneme göre yüksek kalacak beklentisi hakim. Bütün ülkelerin ortak derdi enflasyonu daha fazla hasar yaratmadan ve kalıcı olmadan düşürmek; fakat bunu yaparken büyümeyi çok fazla yavaşlatmamak. Bütün bu çalkantılı global ekonomik ortamda, Türkiye’nin kendi ürettiği politikaların önemi daha da artıyor. Yaklaşık son bir yıldır, yani enflasyondan bağımsız para politikası izlemeye başladığımızdan beri sıklıkla tekrarladığımız bazı konulara dikkat çekiyoruz. Geçtiğimiz bir yıldaki Meclis konuşmalarımın neredeyse hepsinde enflasyonun şirket ve hane halkları bilançolarında ve ülkemizin ekonomik istikrarında yarattığı tahribattan bahsediyorum, önerilerimizi sıralıyorum. En son Ekim ayında faiz indirimlerinin devam etmesi ve devam edeceğinin sinyalinin verilmesi, bu Meclis konuşmamda da enflasyon ve ekonomi politikalarının yaratacağı sorunlara değinmemi zorunlu kılıyor.”
“Reel faiz TL’nin avantajına çalışmıyor”
Özgener, Türkiye’nin bir yıldır enflasyon seviyesinden bağımsız bir para politikası uyguladığını vurgulayarak, “Bunun sonucunda bir yıldır yükselen enflasyon ve hızla değer kaybeden bir TL ile karşı karşıyayız. Bu enflasyon seviyesine rağmen, Merkez Bankası Nisan ayından beri faizleri 350 baz puan indirirken, bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülkelerdeki ortalama faiz artışı 150 puanın üstünde. Reel faizlerin Türk Lirası’nın avantajına çalışmadığı çok net. Nitekim Türk Lirasının, tüm zamanların en değerli olduğu 2013’ten beri en düşük seviyede olması ve enflasyonun yükselmesi, hane halkının alım gücünü önemli ölçüde düşürmeye devam ediyor. Türk Lirasının değer kaybetmesinin ilk bakışta ihracat üzerinden bir avantaj yaratacağı düşünülebilir; fakat aynı süreçte cari açığın azalmasına bir katkı sağlamadığını gözlemliyoruz. Artan ihracat ve turizm gelirine rağmen, sene sonunda cari açık 2022 başında tahmin edilen 10 milyar doların yaklaşık 5 katı yüksek bir seviyede olacak” açıklamasını yapı.
“Belirsiz döviz girişine daha bağımlı hale geliyoruz”
Cari açığın yükselmesi, rezerv seviyesi ve bütün dünyada uygulanan para politikası uygulamalarının tersine bir uygulama yürüttüğümüz için ülke risk primimiz yüksek seyrettiğini hatırlatan Özgener, “Cari açığın finansmanında eskiden çok önemsemediğimiz ve sıcak para dediğimiz kısa vadeli yatırımların bile payı azalırken, rezerv kullanımına ve net hata ve noksan denilen kaynağı belirsiz döviz girişine daha bağımlı hale geliyoruz. Net hata ve noksan ile finanse edilen bir cari açık ne Türk Lirası’nın istikrarı ne de ekonomik büyümenin sürekliliği ile ilgili olarak yatırımcılara ihtiyaç duyulan öngörülebilirliği sağlamıyor. Nitekim, Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Nureddin Nebati, İngiliz Gazetesi Financial Times’a verdiği demeçte; net hata noksan ile ilgili bir açıklama yaptı. Ülkemize para girişinin, artan turizm gelirleri ile Irak, Rusya ve Ukrayna’daki yaşanan durumla ilişkilendirerek, bu konuda çok hassas ve dikkatli olduklarını ifade etti” dedi.
“Her müdahale, bir başka müdahaleyi zorunlu hale getiriyor”
Özgener, BDDK’nın geçtiğimiz Cuma günü bankaların kredi verme koşullarını sıkılaştıracak kararlar aldığının altını çizerek şunları söyledi:
“Evet, kağıt üstünde kredi faizleri yüzde 18-19 aralığına inmiş gözüküyor; ancak kredi alma koşulları gittikçe fazlalaşıyor ve ağırlaşıyor. Çoğumuzun bizzat tecrübe ettiği gibi, yüzde 35-36 civarındaki faiz oranlarıyla bile krediye ulaşamıyoruz. Şu anda piyasada yaşadığımız en ciddi sorun, finansmana ulaşılamaması. Bu durum; öz sermayesi kısıtlı olan, ölçeğini büyütmek için krediye ve diğer finansman araçlarına ihtiyaç duyan KOBİ’lerimiz için büyük sıkıntı yaratıyor. Piyasa faizlerine ve reel sektörün işleyişine yapılan müdahaleler, fiyatlama davranışlarının daha da bozulmasına sebep oluyor. Fiyatlama mekanizmasının yanlış politikalar sonucunda bozulması karşısında, daha fazla makro ihtiyati tedbirlerle karşılaşıyoruz. Her müdahale, ertesi hafta bir başka müdahaleyi zorunlu hale getirmeye başladı.”
“Bu tablo ortak gündemimiz olmalı”
Faizler ne kadar düşerse düşsün eğer risk primleri yüksek ise, fiyatlamalar daha fazla müdahale ile düzeltilemeyeceğini belirten Özgener, “Ancak, arz ve talep dengesini doğru anlayan, global ekonomik ve finans sisteminin mantığını kendi lehine kullanabilen politikalarla düzeltilebilir. Bir başka tekrarı da dış ticaret ve ihracatımızla ilgili olarak ifade etme gereği duyuyorum: Başta Avrupa Birliği olmak üzere bütün dünya ekonomisi yavaşlarken, artan ihracat rekabetine sürekli değerini kaybeden Türk Lirası ile cevap vermek mümkün değil. 2023 yılında enflasyonla mücadelede önemli kazanımlar elde edilmesi ve finansal istikrarın sürdürülebilir kılınması için planlamaların mutlaka şimdiden yapılması ve paylaşılması gerektiğine inanıyoruz. Enflasyonist sürecin firmalarımız ve hane halkları üzerinde yarattığı olumsuz tabloyu en aza indirmek, ortak gündemimiz olmalı. Her alanda atılacak normalleşme politikaları ile iç piyasalarda ve dış piyasalarda ekonomimize duyulan güvenin artması, şirketlerin birçok alanda artan problemlerinin azalmasına da katkı sağlayacaktır” diye konuştu.
“Yeni pazarlar ile portföyümüzü çeşitlendirmeliyiz”
Özgener, dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler dış ticaret üzerinde de etkili olduğunu söyleyerek, “Gelişmiş ülkeler ve özellikle Avrupa Birliği pazarında sinyalleri alınan durağanlaşma bizleri yeni pazarlara girmeye ve genel olarak pazar portföyümüzü çeşitlendirmeye yöneltiyor. İhracatta pazar değişimi ve çeşitliliğini sağlamak elbette zaman ve emek isteyen yoğun bir süreç. Bunu başarmak için elimizdeki en önemli araçlardan birinin Ticaret Bakanlığı tarafından sağlanan destekler olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede Odamız; Ticaret Bakanlığı desteğiyle çeşitli sektörlerde UR-GE projeleri yürütüyor. Amacımız önümüzdeki dönemdeki projelerimizi artırmak ve pek çok sektörümüzde yaygınlaşmasını sağlamak. Projelerimiz kapsamında üyelerimize yeni yollar açacak yurtdışı pazarlama organizasyonları düzenlemeye de devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Özgener’den ‘ihracat’ vurgusu: “Rekabete TL ile cevap vermek mümkün değil”
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, ihracata işaret ederek rekabete TL ile cevap vermenin mümkün olmadığını söyledi.
Yayınlanma :
26.10.2022 18:07


Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: