Seferihisar’daki 9 köyün muhtarları ve köylüler, yeni
Büyükşehir Yasası ile köylerin tüzel kişiliklerin kaldırılmasına karşı
tepkilerini dile getirmek üzere İzmir Konak Meydanı’nda bir basın açıklaması
gerçekleştirdi. Geleneksel yazmalarıyla İzmir Konak Meydanı’na gelen 300
Seferihisarlı köylü, kendi ilçeleriyle aynı kaderi paylaşan büyükşehirlerdeki
toplam 16 bin köyü oluşturdukları Geleceğin Köyleri Hareketi’ne katılmaya davet
etti. Köylüler, Büyükşehir Yasası’ndaki ilgili maddelerin iptali için Anayasa
Mahkemesi’ne başvuracaklarını dile getirdi.
İzmir Seferihisar köylüleri adına Geleceğin Köyleri
Manifestosu’nu okuyan Turgut Köyü’nden Aylin Bostan, “Büyükşehirlerdeki 16 bin
köyün tüzel kişiliği tek bir cümleyle kaldırıldı. Yeryüzünün ilk köyünün
kurulduğu bir coğrafyada binlerce köyün üzerini tek bir cümleyle çizmek mümkün
mü? Değil elbette. Biz, geleceğin köyleri, köy olma hakkımızı anayasal düzeyde
savunmak için bir araya geldik. Daha da önemlisi, yasaların hiç düşünmediği bir
görevi sürdürmek, geçmişle gelecek arasında köprü olmak için bir araya geldik.
Bizlerle aynı kaderi paylaşan 16 bin köyü, Geleceğin Köyleri Hareketi’ne
katılmaya davet ediyoruz. Köy yoksa geleceğimiz de yok!” dedi.
Geleceğin Köyleri Hareketi’ne www.geleceginkoyleri.net
adresi üzerinden katılmak ve destek vermek mümkün.
KÖYLER
SADECE KÖKLERİMİZ DEĞİL AYNI ZAMANDA GELECEĞİMİZDİR
Seferihisar köylülerini bu mücadelede baştan beri
destekleyen Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ise şunları ifade etti;
“Hepimizin
geçmişi, babası, dedesi , atasıyla bir köye uzanır. Hepimizin mutlaka bir köyle
bağlantısı vardır. Bu bağları yok ederseniz, kimliğinizin de önemli bir
parçasını kaybedersiniz. Tarihin ilk yerleşimlerinin hayat bulduğu
Anadolu’da köyler aynı zamanda doğadaki çok kültürlülüğün en somut
şekilde tezahür ettiği yerlerdir. Ne kadar küçük olursa olsun her köyün kendine
özgü lezzetleri lehçesi, yaşam tarzı vardır ve her köy
eşsizdir. Bir zamanlar dünyanın tahıl ambarı olan Anadolu’da artık ne
yazık ki saman ithal edilen bir döneme girilmiştir. Ancak biz bir nostaljik
bir hareket peşinde değiliz. Çünkü köyler sadece köklerimiz değil aynı
zamanda geleceğimizdir. Geleceğimizdir, çünkü köylerin yok olduğu bir Türkiye,
kısırlaşmış, çoraklaşmış ve umudu tükenmiş bir yurt demektir. Küçük üreticinin
yok edileceği bir yurttaysa sadece endüstriyel tarım ve hayvancılık
yapılabilir, bu, yerel lezzetlerin kaybolması, tohum çeşitliliğinin yok
edilmesi, GDO’lu ürünlerden başka seçenek kalmaması ve kentler için yeni bir
potansiyel gecekondu nüfusu yaratmak demektir. Çağdaş batı “üretici
birlikleriyle” küçük ve yerli üreticiyi yaşatmanın ve böylece geleceğini
kurtarmanın yolunu bulmuştur. Bu yol Batı kadar Anadolu için de
açıktır. Çünkü Anadolu insanı, toprağın ne düşmanı ne sahibi ne patronu
olmuş, onun evladı olmayı başarmış ve binlerce yıldır barış içinde
birbirlerini beslemiş, zenginleştirmişlerdir. Buna son vermeye kimsenin gücü
yetmeyecek, haklı mücadelemizde tüm kapatılan köylerle kol kola yürüyeceğiz. Kapatılmalarını
engelleyeceğiz ama dahası onların yaşamlarını sürdürülebilir kılmanın yollarını
da açacağız.
KÖYÜN KAPATILMASINI DÜZENLEYEN YASA ANAYASA’YA AYKIRIDIR
Köylülerin avukatlığını üstlenen İzmir Barosu adına konuşan
Baro Başkanı Sema Pekdaş ise konu hakkında şu değerlendirmelerde bulundu: “Anayasamızda devletimizin niteliği
demokratik bir hukuk devleti olarak belirtilmiştir. Bu temel nitelik
gereği millet adına egemenliği kullanan yetkili organlar hukuka uygun davranmak
zorunda oldukları gibi demokratik ilke ve teamüllere de uygun davranmak
zorundadırlar. 16.000 bin köyün bir kalemde kapatılması ne hukukun evrensel
ilkelerine, ne Anayasa’ya ne de demokratik kurallara uygundur. Anayasamızın
Toprak Mülkiyeti ile ilgili 44. Maddesinde;
“Devlet,
toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla
kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan
çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır.”
Düzenlemesi yer almaktadır.
Anayasamızın
45. Maddesi, Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların
korunması ile ilgilidir. 45. maddede “Devlet, tarım arazileri ile çayır ve
meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim
planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak
maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve
diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.
Devlet,
bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin
üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır” denmektedir.
Devlet yeni
yasa ile Anayasa’nın kendisine yüklediği tüm bu görevlerden köyleri
kapatarak kurtulmak istiyorsa bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu bir kez daha
vurgulamak isteriz.
16.000 köy
kapatılınca ne tarım arazisi kalacak, ne çayır, ne mera; ne de
yapılabilecek bitkisel ve hayvansal üretim. Çiftçilikle uğraşan
köylüyü yok etmek olan 16.000 köyün kapatılması hakkındaki yeni yasa,
Anayasamızın 44. Ve 45. Maddelerine aykırıdır.
Dolayısıyla
köyünde üretimin içinde olan ve köyünde kültürü yaşayan/yaşatan köylünün maddi
ve manevi varlığını geliştirmek hak ve yetkisinin Anayasaya göre
esas olması gerektiği açıktır. Köyü ve köylüyü yok etmek Anayasa’ya aykırıdır.
Diğer
taraftan Türkiye tarafından imzalanmış ve onaylanmış bulunan Avrupa
Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı , uygulanması gereken bir mevzuat
niteliğindedir ve bu sözleşmenin yerel yönetimlerin korunması başlıklı 5.
Maddesi;
“Yerel
yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir
referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik
yapılamaz” şeklindedir. Ayrıca Anayasamızın Mahalli idareler başlıklı 127.
Maddesinde ; Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar
organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan
kamu tüzelkişileri olarak tanımlanmıştır. Anayasa’da düzenlenmiş en küçük kamu
tüzel kişiliği niteliğindeki köyler, referandum yapılmaksızın veya en
azından onlara danışılmadan kapatılamaz. Sonuç olarak; 16.000 köyün
kapatılmasını düzenleyen yasanın açıkça Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle
buradan Cumhurbaşkanına, Ana muhalefet partisine ve milletvekillerine
sesleniyor, bu kanunun iptali
için Anayasa Mahkemesine dava açmalarını talep ediyoruz. Bunun için her kurum,
kuruluş ve kişi ile dayanışmaya, bilgi paylaşımına hazır olduğumuzu
belirtiyoruz. Geçmişimize ve geleceğimize sahip çıkmak hem bir insan hakkı
mücadelesidir, hem de yurttaşlık görevi. Baro olarak biz bu mücadelede varız,
bu mücadeleyi verenlerle ve köylülerimizle birlikteyiz, yan yanayız.”
Yorumlar
Kalan Karakter: