Sen yok musun sen ey Derya…
Yayınlanma :
04.05.2013 14:29


Denizin ne kadar güzel bir şey olduğunu unutmuşum.
Öyle büyülü bir şey ki şu deniz.
İçinde yüzmek ayrı bir
keyif, bir tekneyle dolaşmak ayrı, kumsalında uzanıp şekerleme yapıp rüya
görmek bambaşka bir duygu. Hatta çook uzaklardan seyretmek bile ayrı bir keyif…
İyi ki varsın deniz. Sen
ne güzel bir şeysin.
12 yıllık Ankara maceramda,
sanki “kentin bittiği bir noktadan
sonra, ya da ufuk çizgisinin oralarda bir yerlerde deniz başlıyor”
sanırdım. Çünkü denizin olmaması fikrine hiç alışamadım.
“Bir kentte mutlaka deniz
olmalı”. Denizsiz bir kent –ne
desem- eksiktir hep…
“Eğer ben
bir psikolog olsam, hastalarıma mutlaka denizi ve sporu önerirdim” diye düşündüm dün kumsalda uyuklarken…
Denize gitmek için hazırlanmak,
çocukları toparlamak, eşyalar, geçen yazdan beri görmediğiniz deniz
malzemelerini bulmak gibi şeyler elbette yorucu, hatta can sıkıcı. Sahile vasıl olmak için gereken
yolu, trafiği filan konuşmuyorum bile. Ama oraya vardığınız ve de suya
girdiğiniz anda bütün o yorgunluklar uçup gidiyor.
Ne yazacağınız yazı, ne “akil adamlar bu gün neredeydi acaba?”
düşüncesi, ne de “kim ne dedi, kim kime
lafı kodu” merakı kalıyor.
Makam yok, mevki yok, unvan yok. Sadece sen ve deniz…
Hele bir de erkekseniz “nasıl
göründüğünüzün” de bir önemi yok.
Siz, şortunuz ve bol ve özgür
istenmeyen tüyleriniz!
Hadi size bir deniz fıkrası
anlatayım. Bu satırları yazarken aklıma geldi yıllar sonra…
Bir gün temel (zaten başkası
olsa şaşardım. İş güvencesi yok, sigorta yok, bütün fıkralarda da başrolde
garibim) kitapçıya gider ve der ki:
-“Ben 13*25 cm ebatlarında bir kitap istiyorum.”
Kitapçı biraz düşündükten
sonra,
-“Bana biraz zaman verin.
Yarına hazır olur.”
Ertesi gün Temel kitapçıya uğrar
ve kitapçı ona,
-“Buyrun. Kitabınız
hazır.” diyerek bir kitap uzatır.
Temel kitaba bakarak,
-“Nedir bu? “ diye sorar.
Kitapçı,
-“Mantık.” diye
yanıt verir.
-“Ne işe yarar ki mantık?” Kitapçı Temel’e sorar,
-“Senin evinde akvaryum var
mı?”
-“Var.” der Temel.
-“O halde sen denizi de
seviyorsun değil mi?”
-“Evet” der Temel
“severim.”
-“Denizde yüzmeyi, balık
tutmayı, tekneye binmeyi de seversin?”
-“Evet. Çok severim.” der
Temel.
-“O halde sen deniz kıyısında
yüzen, koşan güneşlenen bikinili kızları da seversin. Onları çaktırmadan
kesersin?”
-“Evet” der Temel “yaparım
bunları.”
-“Demek ki sen çapkın bir
erkeksin!
-“Evet, öyleyim evelallah.”
der Temel.
-“ İşte buna
mantık denir.” der kitapçı.
Temel bu açıklamayı
çok sever ve kitabı satın alır.
Eve doğru
giderken (yine bir klişe olduğu üzere) Dursun’a rastlar.
-“Naaber Temel” der Dursun,
“nerden böyle?”
-“Kitapçıdan
geliyorum.” der Temel.
-“Sebep?” diye sorar
Dursun.
-“Bu kitabı aldım
kitapçıdan.” der Temel.
-“Ne ki bu kitap?” der
Dursun. Temel cevap verir:
-“Mantık
kitabı.”
-“Ula neye yarıyor ki
bu mantık kitabı?” Temel,
-“Ula Dursun, şimdi senin evinde akvaryum var mı?
-“Yook.” der Dursun. Temel
biraz düşünür. Şaşkın ve biraz da üzgün,
-“Ula demek ki sen
ibnesun…”
HAYVANLAR HER YERDE…
Akil adamlara laf söylemek Barış’a
karşı olmak gibi algılanıyor. Açılımla ilgili bir şey desen Kürt düşmanlığı
olarak algılanıyor…
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Eğer bir şey hakkında bir nebze sorgulayıcı davranırsan, hemen diğer tarafa ait
olmakla yaftalanıyorsun.
Hayvan Hakları konusu da böyle.
Geçen yıl denize giriyoruz.
Genç bir beyefendi de şemsiyesini açmış, yönetmen koltuğu gibi de bir plaj
koltuğu koymuş, oturmuş, birasını yudumluyor.
Köpeğini de bağlamış koltuğuna…
Ancak köpek durmadan havlıyor
ve denize doğru gitmek istiyor. Yani deniz kıyısında olması gereken huzur çok
uzaklarda. Derken genç adam köpeğinin tasmasını çözüyor. Köpek denize dalıyor,
denizde yüzenleri kovalamaya başlıyor. Belli ki, oyun oynamak derdinde. Ama
denizde yüzenlerin böyle bir isteği olmadığı belli. İki bayan korkup denizden
çıkıyor, diğerleri uzaklaşıyor köpekten. Sessiz bir huzursuzluk hüküm sürüyor
sahilde. Benim çocuklara yaklaşsa köpek, kıyamet kopacak zaten. Gergin bir
halde izliyorum durumu. Sonra köpeğin sahibi de giriyor ve köpeğiyle kendisi
oynama lütfunda bulunuyor.
Sokağımızda bir ‘kedisever’
bayan var. Her gün onlarca kedi her yerde, bütün sokakta. Evinde değil,
sokakta, yani hepimize ait olan ortak mekânda besliyor kedileri. Örneğin o gün
bahşişle birlikte 20 TL verip, arabanızı yıkattınız, gelip sokağa park ettiniz.
On dakika içinde arabanın tavanında bile kediler ve pati izleri…
Etrafta birileri güvercinlere yem veriyor. O nedenle iki güvercin bizim
balkon penceresinin üzerindeki panjur kutusunu mekân seçtiler. Orada yatıp, orada kalkıyorlar. Panjurdan aşağıya güvercin
pisliği akıp, yerleri adeta gübreliğe çeviriyor. Ne yaptıysak ayrılmıyorlar
oradan. “Siyah poşet bağlayın,
kıpırdandıkça rüzgârdan, korkar güvercinler.” dediler. Onu da yaptık ama
hiçbir faydası olmadı…
“Hayvanları
sevmeyen insanları da sevmez” diye
bir sözü var hayvanseverlerin. Ben de tam tersi diyorum ki, “İnsanseven bir hayvansever görmedim ben.”
Siz hiçbir hasta insanla ilgilenen, bir öğrenciye burs veren hayvansever gördünüz mü?
Köyde doğmuş, ilkokulu köyde
okumuş bir köylü çocuğuyum. Bizim evimizde hiç kedi veya köpek olmadı. Annem
sevmezdi, midesi tutmazdı. Dolayısıyla biz de öyle yetiştik. Bir köpeğin denize
girmesi durumunda ben hemen denizden çıkıyorum. Çünkü midem kaldırmıyor. Hatta
hayvan besleyen bir evde bile bir şey yiyemiyorum.
Yani siz nasıl ki hayvanları
seviyorsanız, ben de sevmiyorum. Ve sanıyorum böyle milyonlarca insan var ve
onların da hayvanlarla iç içe yaşamamak gibi bir hakkı var. Ama seslerini
duyuramıyorlar.
Birçok eşimiz-dostumuz yakınımız sokak köpeklerinden korktuğu için
‘köpek kovucu’ elektronik dalga yayan aletlerle dolaşmaya başladı.
Hayvanınızı evinizde sevin ve ‘hayvansevmeyenlere’ de saygı gösterin
artık!
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: