

Kriptoloji
kısacası şifre bilimi… Tarihsel aşamalarıyla önemli devlet kademelerinde
devamlı kullanılan hep merak konusu olan teknolojinin ilerlemesiyle PARALEL
olarak gelişen, kompleksleşen, cümlelerin ve kelimelerin sembollere, dijital
verilere, birlere sıfırlara dönüşüp, çözümlendiği, sözlerin sırlandığı,
bilgilerin güvenceye alındığı(?) İmparatorlukların, devletlerin, orduların,
istihbarat teşkilatlarının, suç örgütlerinin, küresel şirketlerin,
padişahların, kralların, siyasetçilerin, bürokratların, mafya babalarının,
diktatörlerin, papaların, hocaların, ajanların babaların, oğulların… Gizli
kalması gerektiğine inandıkları ve muhatap oldukları insanların dışında
kimsenin anlamasını istemedikleri ŞEY’leri anlatmanın şifreleştirilmiş bir
yöntemidir.
Kriptolaştırılmış
bilgi yazıyla, sembolle, şekille aktarılabilir. Dijital donanımlı haberleşme
cihazlarına yüklenebilir. Ki bilgi gizli kalsın. Kimseler duymasın!
Kim inkâr
edebilir ki elbette ‘O TELEFON’ kriptoludur. İnsan ise düşünmeye vakit
buldukça septik davranmaya yatkındır. Bizi şifreler dünyasından acabalar
dünyasına taşıyan kuşkularımızdır. Kuşkucu insan teknolojinin handikaplarının
farkındadır. Bu sebep itibariyle bilmeyenlere söyleyelim haberleşme
cihazlarındaki kriptolar periyodik olarak yenilenir. Yeni kripto şifreleri
yüklenir ve çözümlenmesi imkansız hale getirilip farklı bir formata taşınır.
Bilginin güvenliği ve gizliliği bu şekilde sürekli hale getirilir(?) Hangi
bilgi? İddia ediliyor denilen ŞEY’lerin bilgisi.
Ama insanız
nihayetinde… Telefonun kriptolu olduğunu bilip de yine de sessizce
fısıldıyorsak ve konuşmamıza ŞEY’ler ekleyerek daha da çözümsüz yapmaya
çalışıyorsak kriptolu telefona güvenmediğimizden değildir.(Kriptolu telefona güvenmesek gider bizzat kulağına FISILDARIZ)
O halde
gerçek şu ki ya ortamın dinlenmesinden çekiniyoruz. Ya da suçluluk duygusunun dış
sesimize tahakküm kurduğunun psikolojik yansımasını yaşıyoruz. Ki ikinci
durumda gizli kalması gerektiğine inandığımız ŞEY suçumuzu kendimize bile
itiraf edemediğimizde ortaya çıkar ve mezara kadar aklımızı ve vicdanımızı
kemirir durur. Ya da kemirmez göbeğimizi kaşıya kaşıya ŞEY’lerimizle yaşayıp
gideriz öte dünyaya…
Ama öte
dünyaya hiçbir ŞEY götüremeyiz…
Yine de
söze başlarken “Selamün aleyküm”
deyip bitirirken “Selamün aleyküm”
demek ilahi bir kripto aramanın farklı bir yöntemidir. Nihayetinde İNDİRAGANDİ
SİYASETİNİ Allah adına yaptığını halka inandırmanın ve vatandaşın gözünün içine
baka baka inkâr etmenin maskesi olur “Selamün
Aleyküm”… Bu durumda mebus haklı çıkar.
“Bu iddia edilen telefon konuşması velev ki yapılmış
olsun. Kimse İnanmaz!” Zira Allahın Selamıyla başlayan sözde yalan olmaz. Ama yine de
şifrelerin itibarı bozulduğundan mütevellit TÜBİTAK’tan 5 kişi görevden alınır.(Şifreler bu kadar ayağa düşmemeliydi ve
çözülmemeliydi. Yani ayak takımı olarak görülenlere, yani halka… Halk kim mi?
Demosdur. O yüzden ne demiştik bu demokrasiyle olmaz… İleri demokrasi bizi ihya
eder. Ama ileri demokrasiyi ŞEY’lerle GÖTÜRMELİYİZ Pardon ŞEY(İM)OKRASİYİ
getirmeliyiz!)
Aslında
TÜBİTAK’taki MUHTEREM PARALELLER görevden alınmasa da olurdu nitekim olayları
böylesine çarpıtan ve halka doğruyu yansıtmayan bir medya ordusu üstüne düşen
vazifeyi canını dişine takarak icra ediyorsa…
Cezayirli
düşünür Louis Althusser’in bahsettiği ve medyayı bir şırınga iğnesine benzettiği
devletin ideolojik aygıtları sınıfına soktuğu MEDYA görevini burada tam olarak
yapmaktadır. Bu durumda insanlar gerçeği nasıl öğrenecektir.
Fransız
sosyolog Jean Baudrıllard’ın ‘Biz
hayatın Tv içinde ve Tv’nin hayat içinde kaybolduğu bir çağda yaşıyoruz’
fikri önem taşımaktadır. Medyanın istediği gerçekliği yaratılan simülasyonlar
içerisinde sunması ve vatandaşı uyutmaya yönlendiren dezenformasyonu oldukça
iyi yapması tabi ki bu toplumu uyutmaya devam eder ve mebus doğru söyler. Buna
kim inanır!
Bizim
toplumumuzda bu kadar ŞEY varken…
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: