

Cumhuriyet
Halk Partisi Belediye başkan adaylarını belirleme sürecini dokuz ay önce, kendi
belirlediği ilkelerine aykırı bir şekilde, arkasında binlerce soru işaretleri,
bırakarak, belirledi. Yine öyle bir süreç yaşandı ki; belirlenen bazı
büyükşehir başkanlarının tüm istekleri genel başkana rağmen belirlenmiş gibi
bir izlenim yaratıldı. Hem İstanbul hem de İzmir adayları birer kahraman gibi
genel başkan üstü ya da hiçbir istekleri genel başkan tarafından reddedilemez
gibi yansıdı kamuoyuna. Yaratılan algı, genel başkanın zaafı gibi oldu. Çoğu
yorumcu, Genel Başkanın dirayetsiz, yumruğunu masaya vuramayan pasif bir
yönetici olarak gördü ve değerlendirdi.
Olay
gerçekten böylemiydi? Yoksa böyle mi yansıtıldı hususunu çok merak
ediyordum. Tanıdığım kadarıyla Sayın Genel Başkan öyle yumruğunu masaya vuracak
sertlikte(kabalıkta) biri değildi. Ancak yönetim tekniklerini bilen, aykırı
gurupları çatıştırmadan, bir arada tutmayı başaran, kendi planlarını uygulamaya
koyacak etkinlikte ve donanımda biridir. İzmir’de en az oyu Kocaoğlu ile
alacağını bile bile aday göstermesinin, şifreleri yeni yeni çözülüyor. İstanbul
adayının “cemaatçilik” yaftasına
rağmen, çoğumuz, partinin en yüksek oyu alacak aday, olarak gördüğümüzden,
tepkilerimizi içimize atarak kabullenmiştik. İzmir ve İstanbul adaylarının
siyasi yaklaşımlarına pek uymayan, Ankara adayının belirlenmesini de yukarda
dile getirdiğim gibi, “aykırı grupları
bir arada tutma” becerisinin bir gerekçesi ve sonucu olduğunu düşünüyorum.
Yani cemaatçilik eleştirisine karşı, hem kazanacak adayın olmaması, hem de,
milliyetçi birini aday yaparak, partide farklı görüşte insanların olduğu
gerçeği ile “cemaatçilik” eleştirisini
örtmeyi başarmıştır. Özellikle İzmir adayının partide eski olması nedeniyle “cemaatçilik” eleştirisiyle bir
ilgisinin olamayacağı sanılıyordu.
İzmir ve İstanbul adaylarının kazanılacak ilçelerin tümünde
ilçe belediye başkanlarını ve belediye meclis üyeliklerinin tümünü istedikleri
kişileri, istisnasız atadılar. Ankara adayının ise öğrenebildiğimiz kadarıyla 4
ya da 5 belediye meclis üyeliği talebi kabul edilmiştir.
CHP İzmir
İl Başkanının son zamanlardaki “cemaatsever”
tavırları ile Aziz Kocaoğlu’nun geçen yıl “Gülen Cemaati’nin” en önemli etkinliği olan “Türkçe Olimpiyatları”na katılması Belediye olarak destekçi olması,
basında eleştirildiğinde de “Belediyenin
tüm olanakları halkın emrindedir” gibi bir cevapla konuyu basite
indirgemiştir.
Oysa son
zamanlarda cemaat AKP tartışmalarının açığa çıkardığı pisliklerin
ülkemizi nasıl bir çıkmaza sürükledikleri ayan beyan ortadadır. Ergenekon ve
orduya kumpas tartışmalarının ülkemizi getirdiği vahim durum, “darbe” söylemiyle perdelenecek kadar
basit değildir. Bu güçlerden medet umarak, konuyu yalnız Başbakanın gayri meşru
ilişkileri ile AKP’nin yıpranması olarak sevinç ve memnuniyet duyarak fayda
ummak etik hiçbir değerle bağdaşmaz.
“F Tipi” cemaate sempatisini gizlemeyen CHP İstanbul
Milletvekili Faik Tunay’la Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in ABD’de “cemaatin” bir törenine katılmaları
parti cemaat ilişkilerini açıklamaya yetiyor sanırım. Özellikle Aykan Erdemir’in
katılmasını önemsiyorum. Çünkü kendisi partinin siyasi işlerden sorumlu genel
başkan yardımcısının asistanı sıfatıyla milletvekili yapıldı. Görevli olduğunu
düşünüyorum.
Partide yaratılan durumun, bir eksen
kayması olamayacağı, süreç içersinde daha iyi anlaşılacaktır. Ancak olanı bir
siyasi savrulma diyerek te hafife almamalıyız. Sorun bu ittifaklardan medet
uman CHP’nin de bilim kurulunda yer alan bazı öğretim görevlilerinin,
“özgürlük” söyleminin arkasına sakladıkları “cemaat” sempatisini partide, yeni keşfedilmiş bir
maden gibi sunmaktadırlar.
Her
nedense, yeni liberal propagandanın boy hedefinde sürekli CHP olmuştur. Türkiye’de AKP’nin 12 yıllık geçmişini
istisna olarak kabul edersek 90 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi’nin dışında,
Ülkeyi yönetmiş partilerin, tümünün, ömrü 10 yılla sınırlıdır. Bu nedenle de
ister istemez, siyasi tartışmanın
merkezinin, en fazla yoğunlaştığı siyasi oluşum
Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur/ olmaktadır. Türkiye’de egemen
güçler, iş çevreleri, CHP’yi görmezden gelerek, bu gün “eski solcu” olarak tanınan, günümüzün yeni liberalleri, “Amerikancı sosyalistleri” CHP’yi
çekmek istedikleri siyasi boyuta iki
kez parti kurarak ulaşmayı denediler.
İkisi de hüsranla sonuçlandı. Birincisi zamanın TÜSİAD Başkanı Cem Boyner’in
kurduğu, kendini ilerici, sosyalist, demokrat, Kürt kökenli sosyalist olarak
gören, tüm unsurların yer aldığı Yeni Demokrasi Partisi.
Bu siyasi
oluşum diyanet işleri başkanlığının kapatılmasını savunuyor ve camilerin
cemaatler eliyle yönetilmesini istiyordu. Aynı liberal düşüncelerini “kürt sorunu” içinde dile getiriyorlardı.
Ancak bu parti İlk seçimlerde çok iddialı olduğu Doğu ve Güney doğu Anadolu’dan
binde iki oy alınca kapanmak zorunda kaldı.
Dile
getirdiğim yeni liberal propaganda ikinci hamlesini 2001 yılında Bülent
Ecevit’in başında olduğu hükümeti yıkarak, ayrılıp başlarında, Kemal Derviş, İsmail
Cem ve Hüsamettin Özkan gibi bakanların kurduğu parti olmuştur. Bunlarda
hayatın her alanında “özgürlük” söylemleriyle
siyasi arenaya çıktılar ancak boylarını dahi ölçtüremeden siyasetten
ayrıldılar. Aslında Mustafa Sarıgül’ün kurduğu oluşumu da bu söylemde
sayabiliriz. Şimdi de bunların önemli bir kesimi, CHP’ye Beykoz Konakları’ndan
akıl vererek uzaktan kumandalı politika yapmaktadırlar.
Partinin temel sorunu; Sayın Kılıçdaroğlu’nun
da ıskaladığı parti içi demokrasinin olmayışı, ile halka dayanmayan, halkçı devrimci
politikalardan habersiz, üretim ilişkilerinden uzak, neo-liberal politikaların
tutsağı olmuş emek esaslı taban örgütlenmesini küçümseyen “partili elit”lerden
kurtulmasıdır. Partinin iktidar olmasının yolu sağcılaşarak değil,
halkçılaşarak elde edilir.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: