SOSYAL DEMOKRATLAR VE 30 MART
Yayınlanma :
17.04.2014 00:25


gelişmelerle çalkalanıyor. Gezi direnişi ile başlayan hareketlenme 17 Aralık'ta
yolsuzluk, rüşvet iddialarının ortaya açılmasıyla devam etti, ediyor. Bunda on
yıllardır baskı altında yaşayan ve doğal tepkilerini ortaya çıkartamayan bir
toplumda biriken tepkilerin spontane bir şekilde, yüksek sesle dile
getirilmesinin payı büyüktü. Bu durum ister istemez, yerel seçimlerde kamuoyunun
beklentisine yansıdı. Kamuoyu, seçim sonuçlarının çok ciddi değişim yaratacağı
beklentisine girdi. Dağ fare doğurdu. Karamsarlık olur ama beklenti de maalesef
karşılık bulamadı. Sonuçlar AKP'nin oy kaybına uğramasına rağmen büyük ölçüde
gücünü koruduğunu gösteriyor. En azından RTE ve AKP'sinin bir anda yok olup
gitmeyeceği açığa çıktı.
RTE beklenenin üzerinde bir performans sergiledi. Evet,
meşru olandan en gayri meşrusuna kadar iktidarda bulunmanın bütün avantajları
kullanıldı. Türkiye tarihinde bu kadar şaibeli bir seçim yaşanmadı. Sandık
kirletildi. Her ilde, ilçede hile, hırsızlık iddiaları var... Yine de 30 Mart
yerel seçim sonuçları tek başına seçim hileleriyle, oy hırsızlığıyla
açıklanamaz.
Türkiye, demokratik hak ve özgürlükler bakımından, 12 Eylül
darbe süreci ile karşılaştırır hale gelmesine rağmen halkın önemli bir bölümü
hala AKP'yi destekliyor olmasının nedenleri bir bütün olarak incelenmeli,
araştırılmalı ve tartışılmalıdır. Duygusal tepkiler, halkın geriliğiyle alay
eden, halkı hakir gören aristokrat yaklaşımlar sorunu çözmez, kimseye bir arpa
boyu yol da aldırmaz.
30 Mart seçimlerinde sosyal demokratlar iyi bir sınav
vermediler. Bir yıl öncesine kadar CHP' nin parlamento içerisinde olsun,
dışında olsun etkin bir muhalefet sergilediğini kim iddia edebilir? Yaptıkları
politika RTE' nin belirlediği gündemler üzerinden görüş açıklamanın ötesine
geçmemiştir. Son bir yılda ise, gündem yaratıcıları yine sosyal demokratlar
değildi. Muhalefet hareketinin başını çeken, Gezi direnişiyle muhalefet
hareketine ciddi bir ivme kazandıran RTE'yi köşeye sıkıştıran , onun yıkılmaz olmadığını
kitlelere gösteren gençlik hareketiydi. 17Aralık'tan sonrasında ise iktidar
ortaklarının kendi aralarındaki iç çekişmelerin yansımalarıydı. Gezi direnişi
ve 17 Aralık,CHP'ye can simidi oldu.Sosyal demokratlar gökte aradıklarını
önlerinde buldular. CHP bu gündemler üzerinden söylem geliştirmeye çalışmıştır.
CHP'nin örgütsüzlüğü, sürece müdahale edebilecek mücadele araçlarından, somut
ve açık bir demokrasi programından yoksun olduğunu bir kez daha tescil edildi.
Kendi demokratik tabanının taleplerini omuzlayarak, başta
Kürt halkı olmak üzere muhalefet hareketinin diğer dinamikleri, sendikaları,
kadınları, gençliği, demokratik kitle örgütleri ve sosyalist sol' u yanına
alarak yeni bir mücadele anlayışıyla örgütlenmek yerine, günü kurtarma, hatta
oyların sağ' da istiflendiğine bakarak dümeni sancağa kıran bir politika çıkmaz
sokaktır. Giderek muhafazakar duruşu yaygın bir şekilde taklit etmek, sağ parti
ve çevrelerle ittifak arayışları CHP'yi ileri götürmez. İlkeli olacaksın,
doğruluğuna inandığın ilkelerin her koşulda savunucusu olacaksın. İlkelerinden
tavizler verin mi, halk bizi anlamaz tepki gösterir diye düşünmeye başlayıp
yalpaladın mı o yapı örgüt olmaktan çıkar.
Adayların belirlenmesi sürecinde yaşanılanları bir göz önüne
getirin: Aday adaylarının birbirlerine karşı bel altı vuruşları mı dersiniz,
küskünler, düşmanlaşanlar, ertesi gün gidip başka partiden aday olanlar mı
dersiniz? Yok yoktu. Her türlü olumsuzluğun, sorumsuzluğun sahnesi CHP idi.
Adaylar belirlendi yine sular durulamadı. Seçim bölgesine
çalışmaya değil tatile gelmiş milletvekilleri gördük.Rakip adaylara açık açık
destek demeçleri veren, onlarla kameralar karşısında poz verip övgülerle başarı
dileklerinde bulunan milletvekilleri gördük. CHP Genel Başkanı İstanbul
Büyükşehir adayını açıklarken Gürsel Tekin (Genel Başkan Yardımcısı) "Ben de adayım" dediğini
gördük... Tembelliğe, yeteneksizliğe, kolaycılığa, inançsızlığa ve ilkesizliğe
tanık olduk. Tüm bunların kaynağında örgütsüzlük, örgüt olamama var.
Kılıçdaroğlu' nun seçim performansına bakın... Canını dişine
takıp il,il; meydan meydan dolaştı. Çalışkanlık bakımından herkesten tam puan almıştır.
Bizim izlenimimiz de aynıdır. Peki nerede hasat? Hasat yoksa -ki yok- o zaman
Kılıçdaroğlu bal yapmayan arı gibi çalıştı.
Elde oldukça fazla malzeme vardı. Ortaya dökülen tapeler
adeta baş döndürdü. Bırakın sıradan yurttaşları, siyasetle şu ya da bu düzeyde
ilgili insanlar dahi tape takip etmekte zorlandılar. Bunların sunumu daha
anlaşılır ve etkili yapılabilirdi. Oysa Kılıçdaroğlu' nun konuşmalarını
toplayıp üst üste koyduğunuzda,birbirinin kopyası gibidir. Bir tek Dersim
mitingindeki konuşması ayrı tutulabilir. Oradaki konuşmasında "çözüm
süreci kimsenin tekelinde değildir" demişti. Ne var ki, bir cümle ile
geçiştirilecek bir konu olmadığından ve altı doldurulamadığı için Kürt Halkı bu
yaklaşımdan etkilenmedi.
Rakibinize "Hırsız" diyorsanız yapmanız gereken
sadece bunu halka duyurmak, kitleleri ajite etmek ve son günde sandıklara sahip
çıkalım açıklamaları yapmak olamaz. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
CHP, kendine verilen oylara sahip çıkamadı. Çünkü örgütsüzdü.
Sosyal demokratların en rahat oldukları illerin başında
İzmir geliyor. İzmir' deki manzara bize örgütsüzlüğün boyutunu fazlasıyla
açıklıyor. İzmir'de 10 bin 296 sandıkta oy kullanıldı. AKP 41 bin 184 kişiyi
görevlendirdi ve neyi nasıl yapacakları konusunda günler öncesinden eğitti. Her
sandıkta biz gözlemci, bir yardımcı, bir kadın ve bir genç modeliyle
örgütlendi. Önceki seçimlerde kullandığı klasik seçim izleme yöntemine ek
olarak akıllı telefonlarla tutanakların fotoğraflarını çekip sisteme
yüklediler. Peki ya CHP? Binlerce sandıkta görevlendirme yapamadı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu CHP' li bir
milletvekilinin seçim değerlendirmesine "Tarlada izi olmayanın, harmanda
sözü olmaz." atasözü ile haklı bir karşılık verdi.
Ancak eksiktir. Çünkü tarladaki çalışmanın bir sistemi, bir
düzeni, prensipleri, disiplini kısacası örgütlülüğü var. Milletvekili disiplin
suçu işleyerek, kafasına göre takılıp, sonradan da ahkam kesiyorsa; bulunduğu
ortam sorgulanmalıdır
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: