DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, CHP'nin İmralı ziyaretine katılmama kararını eleştirdi. Bir soru üzerine Bakırhan, "Maalesef kimi siyasi partiler, iktidar karşıtlığını çözüm karşıtlığına dönüştürmeye çalışıyorlar. CHP Kürt meselesini doğru okumalıdır. Bizim beklentimiz CHP’den budur" dedi.
Tuncer Bakırhan, Bingöl’de gerçekleştirilen halk buluşmasına katıldı. Burada konuşan Bakırhan, süreç ve komisyon ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Bingöl'de Pervin Buldan ile sürece ilişkin bilgi vereceklerini ifade eden Bakırhan, "Çok önemli, çok tarihi bir süreçten geçiyoruz. Yani öyle bir meseleyi konuşuyoruz ki, yüz yıldır bu ülkede isyanlara sebep olan, kanla bastırılmaya sebebiyet veren, bu ülkenin ekonomisini emmiş, bu ülkenin enerjisini tüketmiş bir meseleyi konuşuyoruz. Cumhuriyet kurulurken bu toprakların en asli unsuru olan Kürtlerin meselesini konuşuyoruz" dedi.
"O MASA O HUKUKU OLUŞTURMANIN MASASIDIR"
Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sizler bütün zulüm politikalarına rağmen durdunuz, direndiniz ve masayı kurdurttunuz. Şimdi bizler de o masada sizin onurlu mücadelenize layık demokratik haklarımızın tanınması için birlikte mücadele edeceğiz. Bilinmeyen dil dedikleri dilimizin özgürleşmesini sağlamak için mücadele edeceğiz. Gençlerin, kadınların bu kadar bereketli bir coğrafyada yaşamalarına rağmen işsizliğini, yoksulluğunu çözmek için masada konuşacağız. Yüz yıldır inkar edilen, reddedilen bir halkın kimliğinin bir hukuka kavuşmasının mücadelesini o masada vereceğiz. Kürt var. Şu ana kadar yok deniliyordu. Ama hukuku yok. İşte Kürt varsa Cumhuriyet Kürdün hukukunu tanıyarak artık demokratikleşmeli. Kürt kimliği artık bir hukuka kavuşmalı. Hukuksuz bir tanınma olur mu? Hukuk olmadan iyi niyetle yüz yıllık bir mesele çözülebilir mi? İşte o masa o hukuku oluşturmanın masasıdır.
Yeter diyoruz. Kars'tan Edirne'ye kadar her karış toprağa kan düştü. Her yürekte sızı var. Yeterince acı biriktirdik. Yeterince gözyaşı biriktirdik. Mahpusların kapısında yeterince sevdiğimiz evlatlarımızın, kardeşlerimizin ne zaman geleceğini beklemek için hasret biriktirdik. Şimdi artık acı biriktirme zamanı değil. Gözyaşı biriktirme zamanı değil. Şimdi hasretleri bitirme, kavuşma, birlikte bu Cumhuriyeti demokratikleştirerek eşit yurttaş olma zamanıdır. Bu sadece Kürtler için değil, Türkiye için de gereklidir. Türkiye Kürt meselesini çözmediği için Ortadoğu'da denklem dışında kaldı. Türkiye Kürt meselesini çözmediği için Batıdaki demokratik değerlere sırtını dövdü. Türkiye bu meseleyi çözmediği için 3 milyar dolara yakın bizim, sizin vergilerinizden oluşan Türkiye'nin bütçe açığının 6 katı bir para harcadı. Sadece Kürt anadilini konuşmasın diye."
"BU SÜREÇ BUNLARI SAĞLAMANIN SÜRECİDİR"
Kürt sorununun çözülmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakırhan, şu ifadeleri kullandı:
"Çözülürse asgari ücretle geçinen yurttaşlarımızın alınterinin karşılığını daha fazla almasını sağlayacağız. Bu mesele çözülürse bugün geçim derdi çeken emeklilerin insanca yaşayacakları, torunlarına hediye de alabilecekleri, çoluk çocuğunun eline bakmadan kendi aile ekonomisini çevirecekleri bir ücret almalarını da sağlayacağız. Bu mesele çözülürse çatışmaya, şiddete, silahlanmaya giden Türkiye'nin milyar dolarlarını bu halkın sofrasına akıtacağız. Bu mesele çözülürse en önemlisi annelerin gözyaşı duracak. Sırtımızda tabut yerine belki demokrasi büyüterek yürüyeceğiz. Bu mesele çözülürse bu ülkedeki tekçilik, ırkçılık, yok sayan politikalar bitecek. Bu mesele çözülürse gençlerimiz uyuşturucu batağından kurtulacak. Okuyabileceği, iş bulabileceği, umutlarını büyüten bir zemini birlikte yaratmış olacağız. Bu mesele çözülürse ötekileştirme bitecek. Kürdün artık ötekileştirilmesi bitecek.
Kürt bu topraklarda kimseden hakkı olmayan bir şey istemiyor. Bizim dinimizde de insanlık tarihinde de dil ana sütü kadar helaldir. Biz anne sütümüz kadar helal olan dilimizi istiyoruz. Em zimanê xwe dixwazin. Yani bizim kimsenin anadiliyle bir sorunumuz yok. Türkiye'nin resmi diliyle de bir sorunumuz yok. Biz yok sayılan dilimizin özgürleşmesini istiyoruz. Türkiye'de diğer dillerin özgürleşmesini istiyoruz. İşte bu süreç tam da bunları sağlamanın sürecidir. Eğer bugün Bingöl'de olduğu gibi yüzlerle, binlerle partimize ve bu sürece sahip çıkabilirsek güzel günlere ulaşmak, güzel günlerde birlikte acısız, sızısız, gözyaşısız, ekonomik kaygılar yaşamadan yaşayabileceğimiz bir Türkiye mümkündür."
"CİDDİ BİR ÇÜRÜME VE YOZLAŞMA VAR"
Kürt sorunun çözülmemesi nedeniyle "Türkiye'de ciddi bir çürüme var" diyen Bakırhan, "Türkiye'de ciddi bir rant ekonomisi var. Türkiye'nin bütçesi bir avuç sermayedara ve bir avuç iktidar partisi yandaşına gidiyor. Bu mesele çözülmediği için yerel yönetimler yeterince denetlenmiyor. Bizim yerel yönetimlerimize kayyım atanıyor. Çünkü bizim yerel yönetimlerimiz iyi örnektir. Bingöl'deki gibi Sayıştay'ın ortaya çıkardığı 100 tane usulsüzlük, rantçılık yapmaz, yolsuzluk yapmaz. Yolsuzluk yapanı da biz içimizde barındırmayız. Emin olun bu iktidar, bu devlet bunu bizden daha iyi biliyor. Dolayısıyla bu mesele çözülmediği için ciddi bir çürüme ve yozlaşma var" diye konuştu.
Uyuşturucuya değinen Bakırhan'ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
"Neredeyse en kırsal ilçelerimizde bile uyuşturucu, kriminal işler almış başını gidiyor. Devletimiz maşallah twit atanla uğraşıyor, hemen buluyor. Koluna kelepçe vuruyor. Düşüncesini açıklayanı hemen buluyor. Muhalifi hemen buluyor, eleştireni hemen buluyor. Ama Bingöl'ün caddelerinde, Amed’de ya da diğer kentlerimizin sokaklarında açık aleni uyuşturucu pazarlayan, uyuşturucu satan, uyuşturucuyu bu coğrafyaya, bu sokaklara bulaştıranları bir türlü bulamıyor. İşte bu sorun çözülürse artık kimsenin düşüncesinden dolayı yargılanmayacağı, içeri atılmayacağı bir zemin olacağı için inşallah o zaman uyuşturucuyla birlikte mücadele edeceğiz. O zaman bu Sayıştay raporlarını alıp önümüze koyacağız. Bingöllüler olarak belediyeye diyeceğiz ki, "bu usulsüzlük niye yapıldı, bu halkın parası niye çarçur edildi, bu halk yıllardır suya niye kavuşmadı, ya da Kürt illeri yeterince hizmete niye kavuşmadı". Bu soruları hep beraber soracağız.
Çok tarihi günlerden geçiyoruz. 100 yıl önce bu tarihi günleri ıskaladığımız için 100 yıl boyunca acı çektik. 100 yıl boyunca biz direndik. Onlar bizi içeri attı. Faili meçhul cinayetlere uğrattı. Başımıza gelmeyen kalmadı. Şimdi 100 yıl sonra ilk defa yeniden elimize bir fırsat geçmiş. Bir müzakere ve diyalog süreci başlamış. Bu süreci başarıya ulaştırmanın dışında başka bir şansımız yok. Bu süreci sadece benle Pervin Başkan, parlamentodaki grubumuz ve birkaç arkadaşımız götüremeyiz. Bu süreç sizin sürecinizdir. "Anadilimi istiyorum" derseniz masada onun karşılığı olur. "Yolsuzluklara hayır" derseniz yolsuzluklarla mücadele olur. "Çeteleşmeye, uyuşturucuya hayır" diyebilirsek durdurabiliriz. Onun için kıymetli ve değerlisiniz. Burada olmanız bizi umutlandırdı. Bingöl'deki bu tabloyu gördükten sonra biraz daha bilendik. Bu tabloyu yaratan, her şeye rağmen bugün bu salonu dolduran halkımıza layık olmak için 7-24 saat durmadan çalışma sorumluluğunun altına girdik.
"HALA SÜRECE KARŞI OLANLAR VAR"
Bu süreci beraber yürüteceğiz. Ama hala bu süreç barışla sonuçlanmasın diyenler de var. Hala bu sürece karşı olanlar da var. Hala dökülen kan yetmemiş gibi bu çatışmalar, bu şiddet ortamı devam etsin diyenler de var. Kanla beslenenler var. Bizim çocuklarımızın bedenleriyle beslenenler var. Hala doymayanlar var. Barışın nesi kötüdür Allah aşkına? Barış ne zaman kötü sonuçlar ortaya çıkarmış? Utanmadan kendisine "siyasetçiyim” diyenler, parti yönetenler bu sürecin karşısında duruyorlar. İşte bunları iyi tanımak lazım. Bunlar karşısında barış zeminini büyütmek hepimizin boynunun borcudur. Yeter dememiz gerekiyor.
"ÖCALAN’LA GÖRÜŞME ZAMANIDIR"
Şimdi Meclis’te bir Komisyon kuruldu. Önemlidir, tarihidir. Şu ana kadar da çalışmalarını biraz evet, uzattı ama layıkıyla yerine getirdi. Kürdün de anasını dinledi. Çocuğunu kaybeden Türkün de anasını dinledi. Alevi yurttaşlarımızı da dinledi. Diğer milliyetlerden, inançlardan insanlarımızı da dinledi. Meclis komisyonu dinlemeler konusunda başarılı bir sınav da verdi. Ama artık dinlemeleri bırakıp meselenin özüne, kendisine gelmelidir. Bu meselenin en önemli aktörü olan Sayın Öcalan'la görüşmeye gitme zamanıdır. Sayın Öcalan'ın kendisi öyle önemli bir kapı araladı ki, öyle bir umut yarattı ki biraz buna layık olup Sayın Öcalan'ın yapmaya çalıştığını anlatabilirsek, arkasındaki gücü büyütebilirsek barışa ulaşmamak elde değil. Barışa ulaşmak mümkündür, yakındır. Sayın Öcalan ne diyor? Biz de gittik görüştük. Sayın Öcalan diyor ki: "Biz bu ülkede yaşayan milyonlarca Kürt olarak varız. Bizim hukukumuzu tanıyın. Kardeşse kardeşlik hukuku." Biz farklı bir dil kullanıyoruz. Diller özgür olsun. Yerel demokrasi olsun.
Siirt'te üç dönemdir yerel yönetimleri kazanıyoruz. Beyefendiler yerine kayyım atıyor. Böyle hukuksuzluk, adaletsizlik olmasın. Varsa Siirt Belediyesi'nin bir yolsuzluğu, usulsüzlüğü ki diğer belediyelerin dünya kadar var, Sayıştay raporlarını da anlattım. Tamam haklısınız ama yoksa yolsuzlukla, usulsüzlükle uğraşın ya. Kürt halkının iradesiyle uğraşmayın. Sandıkla insanlar gelsin, sandıkla gitsin diyor. Kürt illerinde neredeyse sanayinin sesi yok. Var mı Bingöl'de? Siz söyleyin. Türkiye'nin bütçesi her yere adil dağılsın. Kocaeli'deki fabrikaların, orada kurulan işletmelerin bir bölümü de Bingöl'de olsun, Genç'te olsun. Burada çocuklarımız, gençlerimiz, kadın arkadaşlarımız da iş bulabilsin. Aile ekonomisine katkı sunsun. Bingöllü İstanbul'a göç etmesin. Bingöllü yurtdışına giderken Karadeniz'lerde, Akdeniz'lerde, Ege Denizi'nde boğulmasın. Bingöl yaşadığı yerde iş bulsun, aş bulsun. İnsanca bir yaklaşım olsun. "Kendi iradesini özgürce seçebilsin." diyor. Şimdi bunun neresi kötü? Buna katılmadığımız tek bir nokta var mı?
"CEZAEVLERİ BOŞALSIN ARTIK"
Cezaevleri boşalsın artık. Selahattinler, Figenler, Leylalar, Ayşe Gökkan'lar, Nazmi Gürler, Ali Ürkütler… Artık Kürdü cezaevine atmakla yok edemiyorsun, yenemiyorsun, alt edemiyorsun. Artık bunu öğren, bundan dersler çıkarın. Ekonomide adalet olsun. Türkiye'nin bütçesinin neredeyse yarısı bir avuç firmaya, şirkete ve yandaşlara çalışıyor. Ekonomi adil bir şekilde 86 milyon insana işlesin diyoruz. Bunun neresi kötüdür? Dolayısıyla bu süreç sadece Kürtlerin değil 86 milyonun olur. Bu süreç sadece Kürtleri rahatlatmayacak, 86 milyonu rahatlatacak. Bu süreç sadece bir avuç insanı değil umudunu yitiren gençlere yeniden bir umut olacak. Bu süreç bu ülkede aidiyet bağlarının güçleneceği, Kürdün de kendisini eşit yurttaş olarak göreceği, Alevinin inancını özgürce yapabileceği, hiçbir milliyetin ve inancın dışlanmadığı bir süreç olsun diyoruz. Bunlar iyi şeylerdir. Kötü olan, bunlara karşı çıkmaktır. Biz de bu kötülere karşı çıkacağız. Biz de bu kötüleri unutmayacağız. Yeni zamanın sandığı kurulduğunda oyumuzla bu kötülerden inşallah bir gün hesap soracağız.
"ÖCALAN’A GİTMEK MEŞRUDUR"
Halk barış diye bağırıyor. Emin olun 2 binin üzerinde toplantı yaptık. Sadece Kürt illerinde değil. Her yerde herkes "barış olsun" diyor. "Ölümler olmasın” diye yakarıyor. Barış Anneleri feryat ediyor. Meclise kadar geldiler. Ama siyaset meşruluk tartışması yapıyor. Neyin meşru, neyin meşru olmadığını yalan yanlış bir şekilde tartışıyor. Barış en meşru şeydir. Barıştan daha meşru bir şey yoktur. 86 milyonu ilgilendiren bir mesele vicdan ile bürokratik protokoller arasındaki bir çekişmeye indirgenemez. Bu mesajı alanlar alır. Biz halkın vicdanından yanayız. Çünkü halkın vicdanı diyor ki "barış meşrudur, barışı sağlayacaksak Sayın Öcalan'a gitmek meşrudur" diyor. Biz işte o halkın vicdanından yanayız. Barışın bir an önce olması için meclisteki Komisyon artık süreleri oynamamalı. Maçın 90. dakikasına geldik. Yeterince uzatmalar da oldu. Artık bir an önce kararını vermeli. Bugün de bir oylama yapılacak. İnşallah oradan da gitme yönünde bir karar çıkacağını bekliyoruz. Artık gidip Sayın Öcalan ile görüşmeli. Bu süreci hızlandırmalıdır. Bingöl'de mücadele eden, emek veren, bedel ödeyen İdris Baluken gibi sürgünde olan insanlarımızın, sürgündeki kardeşlerimizin, yol arkadaşlarımızın tekrar kendi topraklarına, ailelerinin yanına dönmelerini sağlayacak bir geçiş yasası dahil olmak üzere demokratik yasaların da artık çıkması gerektiğini belirtmek istiyorum.
"BÜTÜN ÇABAYI ORTAYA KOYACAĞIZ"
Biz bir taraftan ateş sönsün diyoruz. Ateşi söndüren itfaiye gibi bu ateşi söndürmek için 7-24 saat uğraşırken birileri "niye ateşi söndürüyorsunuz" diyor. Bu doğru değil. Biz ateşi söndürmek için, büyütmemek için elimizden gelen bütün çabayı layıkıyla ortaya koyacağız. Sağduyu ve vicdanları bu süreçte kaybetmemek gerekiyor. Uzun vadede bu ülkenin geleceğini düşünen herkes bu ateşi söndürmek için, dindirmek için elindeki suyla birlikte bu ateşe doğru koşmalıdır. Koşmayanlara da bu ülke yeri ve zamanı geldiği zaman oyuyla gereken cevabı verecektir.
Biz umutluyuz. 100 yıldır her şeye rağmen ayaktayız. Bu coğrafyada gerçekten çok isyanlar oldu. Çok acılar yaşandı. Bingöl'e de bu büyük acılardan büyük paylar düştü. Artık bunun bitmesini istiyoruz. İnkarın da isyanın da artık bu topraklardan uzaklaşmasını istiyoruz. Bir daha olmamasını istiyoruz. İnkar yerine bir halkın kimliğini, dilini kabul etmek, onun eşit ve özgürce yaşamasını sağlayacak demokratik açılımların ve demokratik altyapının oluşturulması gerektiğini söylüyoruz. Türkiye hiçbir dönem olmadığı kadar buna müsaittir. Parlamentoda grubu bulunan bütün partileri de biraz önce söylediğim gibi bu ateşi söndürmeye, halkın vicdanından çıkan bu sese kulak vermeye, halkın vicdanına göre davranmaya davet ediyorum. Aksi halde kaybettiğimiz zamanı tekrar kaybedeceğiz. Tekrar bu ülkenin ekonomisi, enerjisi boşa akacak. Gittikçe yoksullaşacağız. Gençlerimizi uyuşturucu belasından kurtaramayacağız. Daha da yoksullaşan bir bölge ve Türkiye ile karşı karşıya kalacağız. Hepinizi bu karşılamadan dolayı, Sayın Öcalan'ın mimarı olduğu, baş aktörü olduğu bu süreci böylesine desteklediğiniz için tekrar kutluyorum."
CHP'NİN İMRALI KARARINA İLK TEPKİ
Buluşmanın ardından Tuncer Bakırhan, "CHP’nin İmralı’ya gitmeme yönünde aldığı kararı nasıl değerlendirirsiniz" sorusuna şöyle yantı verdi:
"Türkiye’nin demokrasisini konuştuğumuz bir süreçteyiz. Ama maalesef kimi siyasi partiler, iktidar karşıtlığını çözüm karşıtlığına dönüştürmeye çalışıyorlar. Kürt sorunu çok uzun süreli bir meseledir. Bunu iktidar karşıtlığına dönüştürmemek gerekiyor. CHP Kürt meselesini doğru okumalıdır. Bizim beklentimiz CHP’den budur."
Yorumlar
Kalan Karakter: