

Dindarlaştı mı' Sorusuna Net Cevap
"Türkiye
dindarlaşıyor mu?" sorusuna cevap arayan Yeni Asya'dan Hüseyin Gültekin,
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yılmaz’ın ilgili
araştırmasını köşesine taşıdı. Buna göre, dindar kimlikli diye bilinen bu
iktidar döneminde Türkiye ve din ilişkisinde çarpıcı sonuçlar gözlendi:
-
2006-2012 yılları arasında beş vakit namazı kılanların oranında % 5,3 lük bir
düşüş olmuş. Ayrıca Cumaya gidenlerin oranında da önemli düşüşler var.
- Yine
kendisini çok dindar olarak görenlerde de % 7’lik bir azalma var.
- Bu
yıllar arasında oruç tutanların oranında da % 7,3 lük bir düşüş yaşanmış.
-
2003-2012 yılları arasında intihar olaylarındaki artış oranı % 36.
- 2011
yılında 67 bin 99 uyuşturucu vak’ası meydana gelmiş. Kokain miktarında % 572
oranında artış var.
- Esrarın
son beş yıldaki artış oranı da % 140.
-
İstanbul’daki liselerde yapılan anketlerde öğrencilerin % 32’si alkol, % 9’u da
uyuşturucu kullanıyor.
İşte, Gültekin'in yazısı:
Uzunca
zamandan bu yana Türkiye dindarlaşıyor mu sorusu soruluyor. Farklı kesimler
tarafından sorulan bu sual halen gündemdeki yerini muhafaza ediyor. Daha
doğrusu mevcut iktidar dönemiyle beraber bu ve benzeri sualler sıklıkla gündeme
taşındı.
Mevcut
iktidar mensuplarının sıkça dini argümanları istimal etmeleri, eşlerinin artık
başörtüleriyle vitrinlerde, protokollerde görünmeleri, halk nezdinde
Türkiye’nin artık nerede ise tamamen dindarlaştığı kanaatini uyandırıyor. Tabi
siyasî kadroların ötesinde bürokrasinin önemli kadrolarında da benzeri dindar
kimlikli kişilerin yer alması da bir çok insan tarafından ülkemizin
dindarlaştığına delil olarak gösteriliyor.
Her
şeyden önce dindarlığın ölçüsü nedir? Dindarlaşmanın bazı kaide ve kuralları
var mı? Burada bir bütün olarak bütün ülke insanlarının dinî yaşantılarını mı,
yoksa tavandaki makam mevki sahibi olan zevatın dinî yaşantılarını mı ölçü alıp
değerlendireceğiz? Tavandaki insanların, protokoldaki zevatın dindar olması
veya öyle görünmesi, taban dediğimiz sıradan dediğimiz halk tabakasının dindar
olması anlamına geliyor mu? Veya tavandaki dindarlık tabana ne derece yansıyor?
Bu veya benzeri suallere evet cevabını vermek her halde mümkün değil.
Ayrıca bu
konuda nerede ise insanlar sayısınca farklı ölçü ve kriterlere itibar
edildiğini de görüyoruz. Çoğu ehl-i din kendisine has ölçülerle kendisinin tam
da dindar olduğuna hükmediyor. Meselâ bir ayağı camide, bir ayağı bankada olan,
bütün alış verişini banka üzerinden yapan bir esnaf bu durumunu dine tamamen
uygun olduğunu ve kendisinin de müttaki bir dindar olduğunu farz edebiliyor.
Veya banka kredisiyle her sene umreye giden bir ehl-i din de böyle bir durumun
meşrûluğunu savunabiliyor. Keza dekolte kıyafetli olduğu halde namazını,
orucunu aksatmayan bir hanım efendi de kendisinin tam da bir dindar olduğunu
söyleyebiliyor. Oldukça müttaki bir gencin günah-ı kebire olduğunu bildiği
halde anne babasıyla tamamen irtibatını kesebiliyor, halen müttakiliğini iddia
edebiliyor. Hatta mânevî değerlere her zaman için mesafeli durmayı alışkanlık
haline getiren bir çok insanın da yeri geldiğinde kendisinin de samimî bir
dindar olduğuna inandığına şahit oluyoruz. Veya “annem baş örtülü idi, babam
hacıydı” diyerek kendisinin de dindar olduğunu iddia eden insanlara da zaman
zaman rastladığımız oluyor.
Bu
meyanda doğru olan insanların dindarlığını kendi kanaat ve değer ölçülerimizden
öteye Kur’ân ve sünnet ölçüleri çerçevesinde değerlendirmek olmalıdır. Diğer
bir ifade ile Allah’ın emir ve yasaklarına riayet edip ve etmeme noktasında
ölçmektir. Burada öncelikli sıralama da evvela günah ve haramlardan
kaçınmaktaki hassasiyetlerin dereceleri; sonra amel-i salih dediğimiz farzları,
vacipleri, sünnetleri yerine getirmekteki hassasiyetleri ölçü olmalı.
Yani bu
topraklar üzerinde yaşayan insanlarımızın def-i şer (haramlardan kaçınma);
celb- nef (hayırları işleme) dediğimiz günah ve haramlardan kaçınma ve Allah’ın
(cc) ve Peygamberimiz (asm) emir ve tavsiye ettikleri ibadet ve taatleri yerine
getirmekteki başarı dereceleri nedir? Kısaca bu ülke insanının dinî
yaşantılarının Kur’ân ve sünnete olan uygunluklarının derecesi nedir?
Bu
ölçüler çerçevesinde, gün geçtikçe artarak devam eden ahlâkî aşınmayı, dinî
emir ve yasaklara karşı sergilenen laubalilikleri ve lâkaytlıkları, suç
oranlarındaki artışların sonucu olarak, hapishanelerdeki doluluk oranlarının
tavan yapması, aile kavgaları ve boşanma oranlardaki tırmanış, içki, kumar,
alkol, uyuşturucu kullanım yaşlarının 10-15’lere kadar inmesi gibi korkunç
tablolar, Türkiye’nin dindarlaşma dereceleri hakkında bizlere önemli ip uçları
vermiyor mu dersiniz?
Bu konu
ile alâkalı olarak isterseniz bir de Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Hakan Yılmaz’ın şu araştırmasına bir bakalım:
2006-2012
yılları arasında beş vakit namazı kılanların oranında % 5,3 lük bir düşüş
olmuş. Ayrıca Cumaya gidenlerin oranında da önemli düşüşler var.
Yine
kendisini çok dindar olarak görenlerde de % 7’lik bir azalma var.
Bu yıllar
arasında oruç tutanların oranında da % 7,3 lük bir düşüş yaşanmış.
2003-2012
yılları arasında intihar olaylarındaki artış oranı % 36.
2011
yılında 67 bin 99 uyuşturucu vak’ası meydana gelmiş. Kokain miktarında % 572
oranında artış var.
Esrarın
son beş yıldaki artış oranı da % 140.
İstanbul’daki
liselerde yapılan anketlerde öğrencilerin % 32’si alkol, % 9’u da uyuşturucu
kullanıyor.
Bu
tabloya göre dindar kimlikli diye bilinen bu iktidar döneminde Türkiye
dindarlaşıyor diyebilir miyiz? Ne dersiniz? (http://m.aktifhaber.com/news.php?id=969837)
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: