UMUT SİYASETÇİNİN EKMEĞİ…
Yayınlanma :
16.02.2014 09:27


Çok istekli olmasan da, bazı kişiler ve bazı olayları daha
net ve örnekleriyle açıklayabilmek için, istemeden kendi yaşamını da anlatmak
zorunda kalırsın yazın dünyasında.
Piriştina ölünce Aziz Kocaoğlu’nu seçen ilk turdaki 19, ikinci turdaki 24
kişiden biriydim. Ve Büyükşehir Belediye Meclisinin ilk ve tek şehir
plancısıydım…
Belki de önce Karayalçın gibi bir efsaneyle, arkasından Piriştina gibi bir
devle çalıştığım için, Aziz başkanımın ne vasat yöneticiliğini, ne gizli
hesaplarını, ne planlamaya bakışını, ne de siyaset yapma tarzını hiç
beğenemedim. Kamu adına görev yapan ‘şerefli
ve onurlu’ bir yurttaş olarak kendi ikbalimi düşünüp, kapasitesini de çok
iyi bildiğim bir insana “Büyüksün.
İnşallah seni daha büyük makamlarda, Cumhurbaşkanlığında görürüz”
şerefsizliğini yapmadım. Aksine doğru bildiğimi, ama onun da tamamını değil,- hep pişman olduğum gibi-, sadece bir
kısmını söyleyebildim.
Herkes “Çok diksin. Yanlış yapıyorsun”
dedi oysa ben, “bana yakışan kadar dik
duramadığımı” düşünüp, kahroluyorum…
Kocaoğlu ile hiçbir zaman iş, ihale, büfe, belediyenin baskı-matbaa işlerini
alma konusunda sürtüşmem olmadı. Hep bildiğim doğrular konusunda sorunlar
yaşadım. Gerçek kopma noktasına nasıl geldiğimi soracak olursanız:
Buca’da bulunan Mustafa Koç’un eşi Caroline Koç’un ailesine ait yaklaşık 230
dönüm Doğal Karakteri Korunacak Alan olarak planlarda yer alan arazinin Orta
Yoğun Konut Alanı olarak yapılaşmaya açılması girişimine, Büyükşehir Belediye
Meclisinde ‘ret oyu’ verdim. Hem de AKP ve onun efsane grup başkanı Kenan Çakar
(!) kabul oyu vermişken!
Ortada 1000 konutluk (yazı ile bin) bir rant söz konusuydu. Üstelik Koç
Grubunun, Kocaoğlu’nun yeniden adaylığına destek olacağı iddiaları vardı…
Bu konunun medyaya taşınması, oradan genel başkan Baykal’ın dikkatine
sunulması, arkasından konunun mahkemeler taşınması…
Benim sözde “Aciz Bey” şeklinde isim taktığım külli yalan iddialar da buna
eklendi elbette…
Asla sonuçlarını düşünmeden yapmadım bunları. Nasıl ki 1996 senesinde “Bu adamlarla çalışılmaz” diyerek Melih
Gökçek’in belediyesindeki devlet memurluğumu bırakacak cesareti gösterdiysem,
burada da kendi seçtiğim ve kendi partimin belediye başkanına karşı gereken
anlarda dik durdum. O kadar…
Elbette kendisi yeniden aday olunca, ona siyasetin yolları açıldı, bana İzmir
dar oldu. Hasbelkader Karataş yardımıyla seçildiğim Konak Meclisi’nde bile, “Komisyonlara sokma” diye talimat verdi
Aziz Abim Dr. Hakan Tartan’a…
O da gereğini yaptı elbette…
Bunlarla kalmadı yalnız olaylar. “Kocaoğlu
ile arası iyi değil” olunca planlama ofisimi kapatmak zorunda kaldım. Çünkü
iş alamıyordum. 28 CHP’li ilçe belediyesinin hiç birinde bir kıçı kırık
danışmanlık bulamadım. Çünkü korku dağları bekliyordu.
Kendi partimin iktidarda olduğu
‘demokrat İzmir’de’ neredeyse işportacılık yapacak duruma geldim, bir ODTÜ’lü,
25 yıllık şehir plancısı memuriyet, siyaset, serbest piyasa gibi birçok alanda
deneyimi olan biri olarak.
Yetmedi. Devlet koltuklarında saltanat süren, kimi başkan yardımcısı, kimi
daire başkanı, kimi müdür sayın şehir plancısı meslektaşlarımdan, bir Allahlın
kulu “Yahu bu adam ne yer, ne içer?”
diye sormadılar, kendi ortak çalıştıkları insanlara iş göndermeye devam
ettiler.
Hatta bir tanesi daha ileri giderek “Bu
adam neyle geçiniyor? Nasıl hala aç kalıp kıç yalamıyor? Yoksa bir yerlerden
avantası mı var?” dedikodusu yapmaya başladı sonunda…
Sevgili arkadaşlar, sırf Kocaoğlu kindar
değil. Bu kentte yaşıyoruz ve ben de sizin o koltuklarda ineceğiniz günü
sabırsızlıkla bekliyorum. Çünkü siz neye inanıyorsunuz, bilemem, ama benim
inandığım bir şey var:
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner…
Diğer bir deyişle:
Dünya küçük ama kucak büyük…
Neyse…
Şimdi anlattıklarım ışığında, son adaylık sürecini gözden geçirmeye çalışın…
Mevcut belediye başkanlarından “Mahşerin
sekiz atlısının” siyasette yok edileceğini biliyordum, defalarca da yazdım.
Genel merkeze kadar giderek, “Aziz
Kocaoğlu’nu istemiyoruz” diyen sekiz ilçe başkanının sırasının geldiğinde
defterinin dürüleceğini biliyorum, defalarca yazdım.
“Aziz Kocaoğlu’na mahkûm değiliz”diye
CHP Genel Başkanını ziyaret eden sekiz milletvekilinin, eğer Kocaoğlu tekrar
aday olursa ve seçimi kazanırsa bir daha muhtar azası bile olamayacağını
biliyorum, defalarca yazdım…
Bakalım benim dediğim mi doğru çıkacak, yoksa umut mu kazanacak!
Medyada yıllardır Kocaoğlu hakkında tek satır olumsuz görüş yazmayan insanlar
var. Oysa medya, tıpkı hâkim-savcı gibi doğru bildiğini yazacak-yapacak
insanların olması gereken yer değil midir? Ama onlar yazıyor ve sizler, kiminiz
saflıktan, kiminiz aptallıktan ya da başka sebeplerden ses çıkarmadan o
yazıları okuyorsunuz…
Böyle olmayanları ayrı tutuyorum elbette.
Yıllardan beri köşesinde Kocaoğlu’nu ve kendini methetmekten başka bir şey
yapmayan bir yazar vardı. Aday idi kendisi belediye başkanlığına. Ben onun aday
olma ihtimalinin milyonda bir olmadığını biliyordum ama o sadece Aziz
Kocaoğlu’na yağ çekmenin her şeye yeteceğine inanıyordu anlaşılan. Öyle bir
yalakalık içindeydi ki, yazılarını okumuyordum yemin ederim yüzüm kızarmasın
diye…
Geçenlerde bir baktım, aday olamayınca verip veriştirmiş sosyal medyada
Kocaoğlu’na…
Arkadaşlar insan aç olur, susuz olur,
bunlarla bir şekilde yaşanır. Esas olan onursuz olmamaktır.
Eyy onursuz insanlar, ben sizinle karşılaştığım zaman -yüzünüze bakmaya
tenezzül ediyorsam eğer- bakışlarımdan rahatsız olup, utanmıyor musunuz?
Bugün Kocaoğlu o makama tekrar aday olmuş, ve 4 milyonluk kentte meclis
üyelikleri dâhil, dilediği gibi at oynatmaktadır. Çekilen o kadar yağlar,
ezilen o kadar kişilik boşa gitmiştir. Çünkü hep sizden daha fazla ezik olan,
daha iyi kıç yalayan kişiler çıkacaktır. Nitekim öyle olmuştur.
O yüzden siyasi geleceğinizi bunun üzerine kurmayınız rica ederim.
Çoğunuz aday oldunuz, çalıştınız, didindiniz. Peki, kaçınız benden daha fazla
deneyimli, daha fazla eğitimliydiniz belediyecilik konusunda?
O halde hiç düşünmediniz mi “Neden
herkes adayken, bu adam aday olmuyor?” diye?
Sizce ben istemez miyim belediye başkanı olayım ve yaşadığım kentte bir model
yaratayım? “Belediye nasıl yönetilirmiş
herkese göstereceğim” ateşi yok mu benim içimde?!
Gelelim parti değiştirenlere:
Arkadaşlar, insanlar siyasette o kadar çok haksızlıklarla karşılaşıyor ki,
bırakın partiyi, dinini bile değiştirebilir.
Atamalara gelecek olursak: Bu atamalar eşitlik, liyakat, adalet ölçüleri
içerisinde yapılmadı.
Mevcut bazı başkanlara yetkili kişilerce, defalarca, “Senin yerin sağlam. Devam et. Buralara gelmene bile gerek yok.”
dendi.
Kimi yeni adaylara partinin yetkili organlarından belli kişiler “Senin adaylığın double garanti.” dedi.
Oysa sonuçta efsane Aziz devreye girip, kendi arkadaşlarını-bürokratlarını aday
yaptı.
Yahu partide yeni Mehmet Sevigen’den söz ediyor partili yazarımız İmambakır
Üküş. Açıp okusanıza. Üstelik hiçbir parti görevi olmayan ama her an
Kılıçdaroğlu’nun yanında olan, onun adına konuşan, her şeyi organize eden
Gürsel Erol adlı birinden söz ediyor.
O yüzden bilmeden, yaşamadan, hariçten
gazel okumasın kimse. Klasik 300 sözcükle günlük yaşamını idame ettirenlerden
olmayın. Anlayın, dinleyin, kulak verin.
Ayrıca size ne kimin nereye geçtiğinden? Sizden izin mi alacak parti
değiştiren adam?
Siz önüne ne konsa yiyen ’tipik Türksünüz diye’ herkes sizin gibi düşünmek
zorunda mı?
“Efendim AKP geliyor” muş. Gelsin?
AKP sadece bize mi geliyor? Ya da AKP’nin gelebileceğini koltuk dağıtıcısı
Kocaoğlu, genel başkan Kılıçdaroğlu düşünmüyor da, sana mı kaldı bu fobiyi
yaymak?
İşte böyle, içimi döktüm.
Bu yazıyı BEĞEN yapmadan önce dikkatlice okuyun.
Yorum yazmadan önce de dikkatlice okuyun.
Anladığınızdan ve yazdığınızdan emin olun, öyle yazın.
Bu satırların yazarı ne Aziz’den
nemalanmıştır ya da nemalanma peşindedir, ne de “O nemalandı, ben neden
nemalanamıyorum” diye rahatsız olanlardandır. Sadece doğru bildiğini, onurlu
bir insan olarak yazmıştır.
O yüzden bence herkes önce kendi kendine
sormalıdır:
“Ben onurlu bir insan mıyım? Ruhumun taa derinlerinde bu soruya “Evet.”
diyebiliyor muyum?”
Emin oldunuz mu?
NOT: Konak
Belediyesi ve Hakan Tartan yönetiminde yaşadıklarımdan-gördüklerimden sonra,
geçen Mart ayından bu yana Konak Meclis üyeliği görevimi de bırakmış
bulunuyorum. Siyasete, siyasetçileri deşifre ederek katkı koymaya çalışıyorum
naçizane. Bunu medya yoluyla yapmaya çalışırken yaşadıklarımı yazsam, o da ayrı
bir kitap olur asĺında...
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: