Kadının en somut problemleri nelerdir?
Türkiye’de kadınlar olarak çok çeşitli problemler yaşıyoruz. Günümüzde en yaşamsal olan sorunlardan bir tanesi kadın cinayetleri. Her gün bir kadın erkek şiddeti sonucu hayatını kaybediyor. Kadınlar Katlediliyor. Yılda yüzleri aşan kadın katliamı yaşıyoruz. Bu en can yakıcı ve kötü sonuçlardan bir tanesi. Onun dışında erkek şiddetiyle burun buruna yaşıyoruz. Gerek ev içinde babalar, kocalar, abiler tarafından gerek sokakta tanıdığımız ya da tanımadığımız erkekler tarafından şiddete maruz kalıyoruz. Şiddet sadece fiziksel değildir. Psikolojik ve ekonomik şiddete de maruz kalıyoruz. Evin geçiminden erkeğin sorumlu olması, maddi kaynakların erkekler tarafından yönetilmesi, ortak yaşanan hanelerde kadına pay verilmemesi bu da ekonomik şiddet türlerinden bir tanesi. Emeğimiz üzerinden yine ayrımcılıklara maruz kalıyoruz. İş hayatında kadınların istihdamı çok az düzeyde. Pandemi gibi kriz zamanlarında da iş yerleri sahiplerince ilk gözden çıkarılanlar kadınlar olmuştu. Bunu da pandemi döneminde birebir yaşadık. Eşit işe eşit ücret alamama, kadının emeğinin ikinci planda kalması, daha çok aileye destek pozisyonunda görülmesi yaşadığımız problemlerden bir tanesi. Ülkemizde istismarlar, tacizler, tecavüzler çok yoğun olarak yaşanıyor. Bu da kadının bedenine yönelik saldırıların en ayyuka çıkmış vakalarından oluyor. Bütün bu problemler tabii ki sadece 1-2 yılda olan şeyler değil yıllardan beri Türkiye’de patriyarka dediğimiz ataerkillik sisteminin hâkim olması ve bu sistemin çeşitli kurumlarla iç içe geçmiş olması bizim sorun kaynaklarımızı yaratıyor. Aile, din, iktidar, eğitim, sağlık ile bu kadar iç içe geçmiş kurumların patriyarka halinde olması ve aile ile yeniden üretilmesi kadına yönelik bu ayrımcı bakış açısının temellerini oluşturuyor.
DAYANIŞMAYI BÜYÜTMEK GEREK
Kadına karşı şiddet konusunda duyarlılığın gelişmesi ve toplumdaki algılar nasıl değişir?
Bu algılar kadınların örgütlenmesiyle değişir. Biz kadınlar bu yaşadıklarımızdan suçlunun kendimiz olmadığını, faillerin suçlu olduğunu bilince çıkarmak, dayanışmayla yan yana gelerek güçlenebileceğimizi görerek faaliyet yürütmemiz oldukça önemli. Ve bunu toplumsallaştırmak da bu algıların değişmesinde çok önemli. Önce kendimiz sonra çevremiz daha sonra halkalar halinde yayarak daha hızlı sonuca ulaşabiliriz.
Kadına yönelik şiddetin temel nedenleri nelerdir ve Türkiye’de bu konuda, dünyanın diğer ülkelerine göre nasıl bir durum söz konusudur?
Diğer ülkelerde de patriyarka hâkim; Türkiye’de de aynı şekilde. Türkiye’deki fark kültürel yapılarak patriyarkaya farklı bir boyut kazandırıyor. Şiddetin, cinayetlerin çok yoğun yaşandığı bir ülkeyiz ve haklarımız konusunda kazanılmış ve yasal haklarımızın uygulanmasında problem yaşadığımız bir durum söz konusu. Örnek veriyorum İstanbul Sözleşmesi 6284 sayılı kanun bunlar bizim kazanılmış haklarımız; fakat iktidarın buna yönelik hamleleriyle beraber bu sözleşmeden imzanın çekileceğine dair söylentiler yayıldı. Toplantılar yapıldı. Kadın hareketi de buna cevap verdi.
KADIN İSTİHDAMI GERİYE GİDİYOR
Kadın istihdamı konusunda ülkemizde yaşanan problemlerden söz edebilir misiniz?
Geçen yıl yapılan DİSK-AR’ın araştırmasına göre kadın istihdamı yüzde 45’lere düşmüş durumda bu da bize bunu gösteriyor; kadın daha çok evin içinde olması gerektiği gibi. Cinsiyet rollerimiz kadını eve hapseden erkeği kamusal alanla ilişkilendiren bir yerde duruyor. Dolayısıyla kadının istifhama katılması daha da zorlaşıyor. Ve kadınların iş hayatında daha fazla baskıya uğramasına yol açıyor ve kadınla cinsel mobbinge uğruyor. Toplumsal cinsiyet rollerine uygun işlerde çalışıyor; mesela sekreterlik, hemşirelik, öğretmenlik. Yani mesleklerin de cinsiyetçi olduğu bir konum söz konusu. Mesela bir kadının mühendis olması daha zor kabul görür oluyor
Kadın sorunlarına ilişkin projeleriniz var mı, varsa bu projelerle ilgili bilgi verebilir misiniz?
İl, ilçe, mahalle olarak örgütlenmemizi çoğaltıyoruz. Kadın dayanışma ağları kuruyoruz. Hukuk, Psiko-sosyal destek ve sağlık komisyonu kuruyoruz. Burada kadına destek sağlayabileceğimiz yerler inşa etmeye çalışıyoruz.
AİLEDE ŞİDDET VARSA AİLE OLAMAZ
İstanbul Sözleşmesi konusunda düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
Türkiye, İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan ülkelerden birisi oldu. Bu sözleşme kadınların hazırladığı bir sözleşmeydi. Ve sadece şiddet olduktan sonraki süreci değil şiddetin oluşmasını engelleme maddelerine sahip olduğu için bu sözleşme çok önemli. Herhangi bir kişi tarafından kadına gelecek olan şiddeti engellemeye yönelik politikalar barındırması hem de şiddetin hane içerisinde gerçekleştiğinde bile çeşitli yaptırımlar yapılması çok önemli. İstanbul Sözleşmesi herhangi bir cinsel yönelim ayırt etmeden kadını koruyor. Karşı çıkanlar da buradan dem vuruyorlar. Aile içinde olan orada kalmalı, kol kırılıp yen içinde kalmalı, aile içinde yaşananlar şiddet değildir zihniyetlerine sahipler. Fakat biz şiddet aile içinde yaşansa da başa bir yerde yaşansa da bu bir şiddettir ve önlenmesi gerekir. Ve şiddet nerede olursa olsun önlenmesi gerekir düşüncesindeyiz olması gereken de bu. Şu an ki iktidar ve zalim görüşünü paylaşan herkes saldıracak yeri ‘Kutsal aile’ güzellemeleri yaparak aile yapısının bozulacağını iddia ediyorlar. Kadınların şiddete karşı gelmeleri boşanmaları doğuracağı ve erkeğin ceza alacağını bildikleri için bu sözleşmenin aile yapısını bozacağını iddia ediyorlar ve buradan saldırıyorlar. AKP ve Recep Tayyip Erdoğan iktidarı bunun karşısında yer alıyor. Hem aileyi kendi zihniyetleri doğrultusunda biçimlendirmek istedikleri için hem hamleyi aileyi bozacağı söylemleri mevcut. Şiddetin olduğu bir aile, aile olamaz zaten. Baskının olduğu bir aileye iyi bir yapıymış gibi bakılamaz.


Yorumlar
Kalan Karakter: