Covid-19 salgının derinleştirdiği çoklu krizler ortamında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, demokrasi krizimizi derinleştirdiğine vurgu yapan Taşkın bu sürecin ardından bir de yönetememe kriziyle beraber iktisadi krizin tetiklendiğine değindi.
Otoriter rejimler, devlete yapışan niteliksiz bir azınlık dışında herkesin zararına olan rejimler olduğuna değinen Prof.Dr. yüksel Taşkın ülkemiz için böyle bir sürecin kaybedeni kamuculuk, kamu ahlakı ve Türkiye'dir ifadelerini kullandı.
Türkiye’deki sendikalaşma sürecine de ışık tutan CHP Genel Başkan Yardımcısı Taşkın AKP iktidarında işçilerin sendikalılaşma oranı yüzde 68'lerden yüzde 13'lere gerilemiş, yüzde 50'lik bir kara delik oluştuğunu belirtti. Memurların sendikalaşmalarını da rakamlarla kaleme alan Taşkın Eylül 2020 itibarıyla KESK'in üye sayısı 137,242'ye düşerken, Türkiye Kamu-Sen 426,100, Memur-Sen de 1.013.920 üyeye sahip olduğunu kamu emekçilerinin yüzde 65'inin sendikalı olmasının bu tablo içerisinde hiçbir anlamı kalmadığının altını çizdi.
Bu düzen değişikliğinin ana parametreleri özgürlük, üretim ve eşitlik olmalı
Temel özgürlüklerin güvence altına alınması için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önemini vurgulayan Prof.Dr. Yüksel Taşkın bu arayışın üretici güçlerin önünü açan bir iktisadi önermeyi de barındırması gerekliliğine ve demokrasinin refahın artması için önemli bir kaldıraç etkisi yaratacağını da yazısına ekledi.
CHP’nin Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof.Dr.Yüksel Taşkın yazısını şu cümlelerle noktaladı: Demokrasi, üretim ve bölüşüm eksenli bir düzen değişikliği, yoksullara, işsizlere, açlık sınırındaki emekçilere, güvencesiz ve baskıcı ortamlarda eriyen orta sınıfların ihtiyaçlarına yanıt verebilecek tek seçenektir. Bu seçenek için mücadele etmek ve daha önce yan yana gelme pratiğimiz olmayan kesimlerle birlikte hareket etmek durumundayız.
Yorumlar
Kalan Karakter: