CHP Milli Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, bugün düzenlediği basın toplantısı ile partisinin hazırladığı Milli Savunma Sanayii'nin durumu ve mevcut sorunlar analizini paylaştı. Bağcıoğlu, CHP'nin iktidara geldiğinde savunma sanayiinde uygulayacağı "ilk 100 gün programını" da açıkladı.
Bağcıoğlu, CHP iktidarında "Savunma Sanayisi’nin daha da ileriye götürülmesi için tedbirler alınacağını, etkin, koordineli, dinamik, siyasi etkilerden uzak, adil, şeffaf ve denetlenebilir proje yönetimi ile kayırmacılıktan uzak, siyasi girdilerin etkisinde olmayan personel yönetimi prensipleri esas alınacağını" anlattı.
Öte yandan Bağcıoğlu, "açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakıldıklarını" belirttiği uzman erbaş ve sözleşmeli erlerin "TSK’dan ayrıldıktan sonra yasal mevzuata rağmen kamuda istihdam olanağı sağlanmaması ve verilen taahhütlerin yerine getirilmemesi" sorunlarına da değindi.
CHP listeledi: Savunma sanayiinde karşılaşılan sorunlar ve zafiyet alanları
CHP’li Bağcıoğlu, savunma sanayiinde karşılaşılan sorunlar ve zafiyet alanlarını şöyle özetledi:
- Ana Platformlarda Proje Gecikmeleri ve Planlama Eksiklikleri:
- 2007’de başlayan Altay Tankı projesinde, motor ve transmisyon gibi kritik bileşenlerde dışa bağımlılık, yüklenici firmanın yetersizliği ve planlama hataları nedeniyle 2025 sonunda ancak sınırlı teslimat hedeflenmektedir.
- Fırat Kalkanı Harekâtı sonrası envanterdeki tanklara yönelik çok çeşitli modernizasyon kararları alınmasına rağmen tatminkâr ilerleme olmamıştır.
- İki yıl içerisinde binden fazla zıhlı araç ihraç edebilme imkân ve kabiliyetine sahip olunmasına rağmen modern Zırhlı Muharebe Araçlarında milli envantere alınan sayısı semboliktir.
- 1990’lardan beri gündemde olan TF-2000 Hava Savunma Muhribi projesi, bölgemizdeki artan hava tehdidi düşünüldüğünde hayati bir ihtiyaç olmasına rağmen 30 yıl gecikmeyle inşa aşamasına gelmiştir.
- Burada Savunma Sanayimizdeki bir problemi de vurgulamak istiyorum. Yapılan yapıcı eleştirilere bile bir futbol takımı taraftarı refleksi ile cevap verilmekte, savunmaya geçilmektedir. // Örneğin TF2000 özelinde “geminin silahları hazır olmadığı için inşa başlamadı” argümanı üretilmektedir.
- Hâlbuki TF-2000 30 yıllık bir milli hedeftir. Bu ifade bile, milli hava savunma sistemlerinde geç kalındığının itirafıdır.
- Ayrıca; radarı ve birçok elektronik sistemi hazır olan gemimin inşası çoktan başlamalı, bugün Çelik Kubbe sistemlerinin teslimlerinde şahit olduğumuz birçok orta ve uzun menzilli füzelerden, hazır olan gemiye eser miktarda konuşlandırılarak gemide testlerine başlanmalıydı.
- Bugün itibari ile yani sensör ve silah sistemleri teknolojik olgunluk seviyesini yakalamışken, TF-2000 projesi halen tasarımının nihayetlendirilmesi, inşa ve test süreçlerini beklemek durumundadır. Bu da yıllar sürecektir. Bahsettiğimiz planlama hatası tam olarak budur.
- 2013’ten beri yeni bir muharip uçak envantere katılamamış, mevcut F-16 ve F-4 uçakları yaşlanma sorunlarıyla karşı karşıyadır. F-35 tedariki dış politikadaki yanlış adımlar (örneğin S-400 alımı) nedeniyle sekteye uğramış, EUROFIGHTER alımı belirsizliğini korumaktadır. Son dönemde yaşanan çatışmalar muharip hava gücünün bilinen önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Son 20 yılda sadece 30 F-16 envantere dâhil edilmesi ciddi bir zafiyettir.
- Bölgemizde son dönemde yaşanan çatışmalar entegre hava savunma sistemine olan ihtiyacı ortaya koymuştur. Bölgemizdeki birçok devlet yıllar önce entegre hava savunma sistemini aktif hale getirmişken, bölgemizde onlarca yıldır devam eden hava tehditine rağmen çelik kubbe sisteminin henüz bir yıl önce projelendirilmesi bekamız açısından önemli bir zaafiyettir.
- Ayrıca; Acil ihtiyaç gerekçesiyle alınan S-400 için 2.5 milyar dolar gibi yüksek bir tutara sahip sözleşme imzalanmış; ilk sistemin teslim alınmasının üstünden 6 yıldan fazla geçmiş olmasına rağmen ikinci sistem alınmamıştır. Proje kapsamında hiçbir teknoloji transferi, yerli üretim ya da offset gerçekleştirilmemiş; teslim alınan sistem de halen Türk - ABD ilişkilerinin seyrini beklemektedir.
- Dışa Bağımlılık:
Motor, transmisyon ve elektronik sistemler gibi kritik teknolojilerde hâlâ dışa bağımlıyız. Bu, Altay tankı ve KAAN gibi projelerde gecikmelere neden olmaktadır.
- Personel ve Kadrolaşma Sorunları:
- Liyakate dayalı olmayan atamalar, kayırmacılık ve siyasi referans uygulamaları, sektörün güvenilirliğini zedelemekte, çalışan personelin moral motivasyonunu olumsuz etkilemektedir.
- TSKGV şirketlerinde 60 yaş üstü deneyimli personelin isteği dışında emekli edilmesi, bilgi birikimi kaybına yol açmaktadır. Bu personelin bilgileri, siyasi bağlantılara sahip bazı özel şirketlere aktarılmakta, bu da etik ve güvenlik sorunları yaratmaktadır.
- Emekli askeri personelin savunma sanayi yönetiminde yeterince yer almaması, saha tecrübesinden mahrum kalınmasına neden olmaktadır.
- Sektörde Güvenilirlik:
- Savunma sanayi kurum ve şirketleri arasındaki tartışma, son dönemde basın üzerinden karşılıklı ithamlarla devam etmiş ve en sonunda yargıya taşınmıştır.
- Bu ve benzeri süreçlerden; en büyük zararı onlarca yıllık çabanın ürünü olan Savunma Sanayimiz görüyor, güven zedeleniyor.
- Savunma Sanayi Başkanlığı, 3238 sayılı Kanun ile tevdi edilen, “savunma sanayi projelerinin uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıkların çözümünü sağlamak” görevini, ilgili makamlarla koordineli olarak zamanında yerine getirmek zorundadır.
- Bilgi Güvenliği:
- Savunma sanayi projelerinde bilgi paylaşımı stratejik bir tehdit haline geldi. Gelişmiş ülkeler sistemleri gizlice geliştirip sürpriz etkisiyle sunarken, bizde kritik bilgiler sürekli ifşa ediliyor.
- Klavye başındakilere çok basit gelen bilgiler, yabancı istihbarat servisleri için altın değerinde olabilir.
- Reklam için Gizlilik dereceli bilgilerin paylaşılması, ulusal güvenliğimizi riske atmaktadır.
- Dikkat çeken bir diğer konu ise, kendilerini savunma uzmanı olarak tanıtan ve adeta savunma sanayisinin algı yönetimi adına çalışan bazı kişilerdir.
- Bu kişiler, bilgi güvenliğini tehlikeye atabilecek yönlendirici açıklamalarda bulunmakta; hatta emekli kuvvet komutanlarının dahi davet edilmediği törenlerde ön planda yer alarak, kamuoyunun en temel ve objektif eleştirilerine karşı dahi savunma yapmakla adeta görevliymiş gibi hareket etmektedir.
- Harekât İhtiyaçlarının Önceliklendirilmesi:
- Savunma Sanayi Başkanlığı zaman zaman harekât ihtiyaçlarını tanımlamaya varan girişimlerde bulunmaktadır. Harekât ihtiyaçlarını belirleme, bu yetenekleri sağlayacak platform, silah ve sistem teknik özelliklerini ülkenin askeri anlamda güvenliğinin sorumlusu, Millî Savunma Bakanlığı belirlemelidir.
- Özellikle son dönemdeki savaş ve çatışmalardan alınan dersler, komşu ülkelerde ve bölgemizdeki gelişmeler ile bekamıza yönelik artan tehditler, birçok alanda harekât ihtiyaçları önceliklendirmesinin yeniden yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
- Bu çerçevede; uçak gemisinden çok daha öncelikli olan birçok kritik projenin ivedilikle hayata geçirilmesi zorunludur.
- Ülkemizin sınırlı bütçe kaynakları dikkate alındığında; uçak gemisi projesinin öncelik verilmesi gereken acil güvenlik projelerinin önüne geçirilmesi, ciddi bir stratejik hata olabilecektir.
- Bugün ülkemizin güvenliği açısından ertelenemez birçok acil proje mevcuttur. Tahsis edilebilecek kaynak da sınırlıdır. Bu projelerin başında:
Milli Muharip Uçak KAAN’ın üretimi ve geliştirilmesi,
Çelik Kubbe Hava Savunması Sisteminin tüm bileşen ve arzu edilen kabiliyetleri ile ivedilikle hayata geçirilme zorunluluğu,
25-30 yıldır tamamlanamayan TF-2000 Hava Savunma Harbi Muhribi projesinin ivedilikle tamamlanması,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı tank ve zırhlı araç ihtiyaçları,
Deniz Havacılığında SH-70 Seahawk helikopterlerinin yaşlanması ve Dikey İnsansız Hava Aracı (DİHA) projelerindeki gecikmeler
Çevre denizlerimizde entegre keşif/gözetleme sistemlerini tesisi,
Kullanım ömrü dolmakta olan silah ve sistemlerin modernizasyonu ve milli silah sistemlerinin yaygınlaştırılması,
Başta Kışla/Üslerin yetersiz alt yapı ihtiyaçlarının giderilmesi ve personelin barınma ihtiyaçlarının karşılanması olmak üzere, kritik ve hayati gereksinimler yer almaktadır.
- Bu projeler tamamlanmadan uçak gemisi gibi yüksek maliyetli ve yüksek işletme giderine sahip bir platforma kaynak tahsisi yapılması hem ekonomik hem de operasyonel açıdan büyük bir risktir.
- Kontrolsüz İhracat:
- Savunma sanayi ihracatı, Türkiye’nin etkili bir güç olma yolunda önemli bir araçtır.
- Ancak, kontrolsüz ihracat, son kullanıcıya yönelik denetleme ve kontrol fonksiyonlarının yerine getirilmemesi, ulusal güvenliği riske atabilir, uluslararası ilişkilerde gerginlik yaratabilir ve etik sorumlulukları ihlal edebilir.
- Bu nedenle, ihracat süreçleri devlet politikası çerçevesinde, şeffaf, denetlenebilir ve stratejik bir yaklaşımla yönetilmelidir.
- Türkiye, bu şekilde hem ekonomik kazançlarını artırabilir hem de savunma sanayiindeki güvenilirliğini ve lider konumunu pekiştirebilir.
- Milli Harekât İhtiyaçları Çerçevesinde İnşa Edilen Gemilerin İhraç Edilmesi:
- Türk Deniz Kuvvetleri için inşa edilen ülkelere satılacağı iddiaları endişe vericidir.
- Gemi satışı ekonomik kazanç ve etki alanını artırsa da, öncelikle Deniz Kuvvetleri’nin harekât ihtiyaçları karşılanmalı, güvenlik zafiyeti yaratılmamalıdır.
- Henüz hizmete girmeden gemilerin satılması, ihtiyaçların yanlış belirlendiği, tehdit algısının değiştiği veya başka bir sorun olduğu sorularını akla getirmektedir.
- Yıllar önce gemilerin ihtiyacını onaylayan yetkililerin, tehdit ve ihtiyaçlarda değişiklik olmamasına rağmen şimdi satışa onay vermesi tutarsız bir uygulamadır.
İşte CHP’nin savunma sanayiine yönelik çözüm önerileri
Bağcıoğlu, bahsettiği konulara ilişkin partisinin hazırladığı “Savunma Sanayi- 2030 Politika Belgesini” de aktardı. Türkiye’nin dışa bağımlılıktan kurtulmuş, ihracatta güçlü, güvenilir, kurumlar arası çatışmaların olmadığı ve sürdürülebilir bir savunma sanayisi için acilen reformlara ihtiyacı olduğu belirtilen belgede bu kapsamda CHP iktidarında uygulanacak ana ilkeler şöyle özetleniyor:
- Savunma Sanayisinde başarıların kalıcı olarak daha da artırılmasının tek çözümü etkin, adaletli, şeffaf, denetlenebilir ve siyasi mülahazalardan uzak proje yönetimi olacaktır. Savunma sanayi ihalelerinde hükümete yakın veya uzak firmalar şeklinde ayrım yapılmaksızın, şeffaf ve rekabetçi bir ortam oluşturulacaktır.
- Kapasitenin ve kabiliyetlerin paralel şekilde arttırılacağı, SAVUNMA SANAYİ BAŞKANLIĞI’NIN DENETLEYİCİ, ADALETLİ ve KONTROLCÜ OLARAK daha “teknik” bir rol de üsteleneceği akılcı ve gerçekçi bir proje haritası çıkarmak zorunludur.
- Firma ve kurumlara atanan bürokratların kendi siyasi kariyer beklentilerine hizmet eden, ‘’kısa vadeli’’ ve “prestij” amaçlı projelerle, para ve insan kaynağının israf edilmesine ve savunma sanayimizin gerçek hedeflerinin ötelenmesine son verilecektir.
- Harekât ihtiyaçları ve öncelikleri, sahada harekât icra eden makamlar tarafından belirlenecektir.
- Siyasi yakınlık ayrımı olmadan, rekabetçi ve şeffaf ihale süreçleri oluşturulacaktır.
- Savunma sanayimiz, dışa bağımlılığı sona erdirecek, ihracatı artıracak ve adil bir ekosistemle güçlendirilecektir.
- Mevcut durumda Cumhurbaşkanlığına bağlı olan Savunma Sanayi Başkanlığı’nın alınan dersler çerçevesinde, etkinlik ve koordinasyonu artıracak şekilde, bağlantı, kuruluş ve organizasyon durumu yeniden değerlendirilecektir.
- Proje yönetiminde yaşanan sorunların çözümüne yönelik olarak projelerin takibi hassasiyetle yapılacak, zaman planları özellikle uzmanlarla desteklenmiş TBMM alt komisyonu denetiminde, sürekli bilgilendirmenin yapıldığı bir yapıya kavuşturulacak, şeffaf hale getirilecektir. Denetleme sürecine Sayıştay’ın etkin katılımı sağlanacak. Gizli projelerin denetlenmesi özel ihtisas birimlerince sağlanacaktır.
- İktidarın savunma sanayisi ürünlerinden siyasi kazanç elde etmek maksadıyla; prototipler mezarlığına çevirdiği ürün ve platform projelerinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç öncelikleri de göz önüne alınarak, geliştirme, test, değerlendirme ve seri üretim süreçleri gerçekçi şekilde yeniden planlanacaktır.
- Özellikle vakıf şirketleri arasında koordinasyonun tesis edilmesi, Türkiye’nin sınırlı kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması için ASELSAN, HAVELSAN ve ROKETSAN arasında yapıcı bir iş birliği sağlanacaktır.
- Savunma sanayii ürünlerinin ihracatı yalnızca bir gelir kalemi olarak ele alınmayacak; kime, hangi sistemin, hangi özellik ve performans değerleriyle sağlanacağı bir devlet politikası çerçevesinde yönetilecektir.
- Envantere yeni dahil olacak harp silah ve araçlarının harekât imkân ve kabiliyetlerine ilişkin bilgileri açıklama yetkisi ne Savunma Sanayi Başkanlığında ne de savunma sanayi uzmanlarındadır. Milli savunma sanayi projelerinde stratejik bir tehdit haline gelen kontrolsüz bilgi paylaşımı engellenecektir. Stratejik iletişim için kapsamlı iç eğitim ve bilgi sızıntılarına karşı sıkı denetim uygulanacaktır. Bu açıklamalara yetkili makam belirlenecek iletişim hedefleri çerçevesinde sadece ve sadece Millî Savunma Bakanlığı olacaktır.
-Savunma sanayii sadece kâr odaklı değildir; öncelik her alanda TSK’nın tedarik ve modernizasyon planları çerçevesinde silah, sistem ve platform ihtiyaçlarını karşılamak olacak, daha sonra ihracat desteklenecektir. Etkin bir planlama yapıldığı takdirde; Tersanelerimiz ve savunma sanayi birimleri hem milli ihtiyaçları karşılamaya hem de ihracata yetecek kapasiteye sahiptir.
- Kamu kurumlarındaki siyasi atamalar ve kayırmacılığa son verilecek, savunma sanayi yönetimi liyakat ve uzmanlık esasına dayalı hale getirilecektir. Savunma Sanayi firmalarındaki SİYASİ ATAMALAR VE KAYIRMACILIK sona erecek, yönetim liyakate dayanacaktır.
- Ayrımcılığı esas alan, bir tarafı kucaklarken diğer bir tarafı ötekileştiren zihniyetin savunma sanayisinde hâkim olması engellenecektir.
- Özellikle vakıf şirketlerindeki personel çalıştığı şirkete göre değil, yaptığı işe göre ücretlendirilecektir. Benzer işler arasındaki şirketten şirkete fark eden ücretlendirme farkları ortadan kaldırılacaktır.
- Yurt dışına giden insan kaynağının geri kazanılması için teşvik mekanizmaları oluşturulacak, Savunma Sanayii Beyin Göçüyle Mücadele Eylem Planı devreye sokulacaktır.
CHP, savunma sanayii için ilk 100 gün programını açıkladıÖte yandan CHP iktidarında savunma sanayiinin İlk 100 gün programı da hazırlandı. Bağcıoğlu, açıklamasında CHP’nin programını da paylaştı: İlk 20 Gün
30 Gün İçinde
40 Gün İçinde
60 Gün İçinde
100 Gün İçinde
|
Yorumlar
Kalan Karakter: