CHP Sözcüsü Deniz Yücel, parti genel merkezinde basın toplantısı yaptı.
Sözlerine Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal Aras'a geçmiş olsun dileyerek başlayan Yücel, şöyle konuştu:
"2025-2026 Adli Yılı, demokrasiyi hedef alan siyasallaşmış yargının, 19 Mart’ta millet iradesine yaptığı darbenin gölgesinde başladı. 2025 yılı hukuk tarihine, ağır hak ihlallerinin yaşandığı, haksız ve hukuksuz tutuklamaların yapıldığı, millet iradesinin yargı eliyle gasp edildiği bir yıl olarak geçecektir. Tarihe mühürsüz seçim olarak geçen 16 Nisan referandumu sonrasında kuvvetler ayrılığından hızla uzaklaşılan ülkemizde, yargı her geçen gün daha da siyasallaşarak, bağımsız ve tarafsız yapısını maalesef tamamen yitirmiş durumdadır. Bugün ülkede hukuka güven oranı, yüzde 20’lerin altına gerilemiş, iktidarın yargıya doğrudan müdahalesi ile 'hukukun üstünlüğü' rafa kaldırılmıştır.
Liyakatsiz atamalar, yandaş medya destekli hukuksuz soruşturmalar, savunmayı susturmaya yönelik girişimler, Anayasası’nda 'demokratik bir hukuk devleti' olduğu ifade edilen bir ülke için 'utanç belgesidir.' 19 Mart’ta başlayan ve arkası kesilmeyen, sadece CHP’li belediyelere yönelik şafak baskınlarının hukuk ve adalet kavramları içinde açıklanması mümkün değildir.
"İSTANBUL’DA BİR YARGI SULTASI KURDUN DA, HABERİMİZ Mİ YOK?"
Son bir yıllık süreçte yargı bağımsızlığı çok büyük yara almıştır. Başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız ve Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu olmak üzere, seçilmiş belediye başkanlarımızı tutuklamak, görevden aldırmak, tabiri caizse bertaraf etmek amacıyla birtakım siyasi soruşturmalar ve operasyonları yönetmesi için, özel olarak İstanbul’a atanan başsavcı Adli Yılın açılışında İBB soruşturması ile ilgili akıl almaz açıklama yapıyor. Yok yüzyılın en büyük yolsuzluk dosyasıymış, yok sadece tanık beyanı ile tutuklamıyorlarmış... Arkadaş sen Savcı mısın? Hakim misin? Tutuklamalara sen mi karar veriyorsun? 'Beyanı delillendirmeden tutuklamıyoruz. Varsa öyle biri söyleyin hemen tahliye edelim' ne demek? Tahliyelere sen mi karar veriyorsun? İstanbul Adliyesinde görev yapan hakimler ve savcılar senin vesayetin altında mı görev yapıyor? İstanbul’da bir yargı sultası kurdun da, haberimiz mi yok? Biz dosyamıza güveniyoruz ne demek? Daha iddianamesi yazılmamış, yargılaması yapılmamış, savunmalar dinlememiş ama beyefendi bu dosyanın yüzyılın yolsuzluğu olduğu hükmüne varmış.
"YENİ ADLİ YILDA HUKUKUN VE ADALETİN ZAFERİNİ KUTLAMAK İÇİN DAHA ÇOK ÇALIŞACAĞIZ"
Bu açıklamalar hukuk devleti adına, demokrasimiz adına utanç vericidir. Bu açıklamalar, İstanbul’da gerçekleştirilen yargı darbesinin, yargı terörünün itirafıdır. Kanunlarımıza göre Savcılık makamı şüphelilerin lehine olan delilleri toplar, ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına hizmet eder. Ama görüyoruz ki Sayın Akın Gürlek şüphelilerin ceza alması motivasyonuyla hareket ediyor.
Görüyoruz ki; bu hukuksuz soruşturmaya, bu tarz açıklamalar ile toplumsal rıza oluşturulmaya çalışılıyor. Ancak kimse unutmasın ki, yasal zemini olmayan, hukuki meşruiyeti olmayan hiçbir soruşturma toplum vicdanında kabul görmez. Hukukçu olmak sorumluluk, ciddiyet ve vicdan ister. Çünkü verilen kararlar, insanların hayatlarını doğrudan etkiler. Tam da bu nedenle devletin temelinde adalet vardır. Yargının; temel amacı olan adalet olgusundan uzaklaşarak, bir siyasi partinin var olma sebebine hizmet etmesi, yargının siyasallaşmasından başka bir şey değildir. Elbette, hiç şüphesiz Türkiye’nin her yerinde, her şeye rağmen mesleğinin onurunu koruyan hâkimlerimiz, savcılarımız, adaletin yılmaz savunucuları avukatlarımız ve fedakâr adliye çalışanlarımız var. 25 yıldır, evrensel hukuk ilkelerini hiçe sayan, mahkeme kararlarına uymayan, adaleti 'Türkiye'de hukuk var' söylemine indirgeyen AKP İktidarı hukuk sistemimize olan inancımızı bitiremez. Biz bu ülkeye, bu ülkenin adalete inanan namuslu hukukçularına güveniyoruz. Yeni adli yılda hukukun ve adaletin zaferini kutlamak için daha çok çalışacağız. Bu mücadeleyi bizlerle birlikte vermekten geri durmayan tüm hukukçuları saygıyla selamlıyor, yeni adli yılın hayırlı olmasını diliyorum.
"MİLLET İRADESİ 162 GÜNDÜR TUTSAK"
Zafer Bayramımızı ve Zafer Haftamızı coşkuyla kutladığımız bir haftayı geride bıraktık. 103 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehası ile millet iradesi birleşince zafer nasıl kaçınılmaz olduysa, bugün de aynı inanç ve kararlılıkla millet iradesinin özgürlüğüne kavuşmasının mücadelesini veriyoruz. İşte o millet iradesi 162 gündür tutsak. 19 Mart’tan bu yana, başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu olmak üzere, seçilmiş belediye başkanlarımız ve onların yol arkadaşları bürokratlarımız, özgürlüğü gasp edilerek, haksız, hukuksuz, delilsiz, ispatsız bir şekilde mesnetsiz iddialarla, türlü iftiralarla cezaevlerinde tutuluyor. Yargı gücünün zorbaca kullanılmasıyla adalet duygusu temelinden sarsılmış, haklarında tek bir somut delil olmaksızın, yol arkadaşlarımız aylarca özgürlüklerinden mahrum bırakılmıştır. Talimatlı yargı eliyle, mafya usulü bir devlet düzeni inşa edilmeye çalışılmaktadır. Oysa demokrasi çizgisinden uzaklaşmış, üstüne siyasetin gölgesi düşmüş bir yargı sistemi, toplumsal barışı yaralar, devlete olan güveni temelinden sarsar.
"162 GÜN OLDU HALA ORTADA BİR İDDİANAME YOK"
Seçilmişlere yapılan zulüm, ifade özgürlüğü ve savunma hakkının gaspı, halkın iradesinin tutsak edilmesi, halka hizmetin ulaşmaması için sarf edilen bu çaba, geleceğin Cumhurbaşkanının Silivri’de tutulması, sağlık durumlarının kritik olduğu bilindiği halde yaşam hakları ihlal edilerek cezaevinde tutulan yol arkadaşlarımız ve daha birçok haksızlık, hukuksuzluk ve insan hakkı ihlali ile AKP, tam anlamıyla bir istibdat düzeni yaratmaya çalışmaktadır. 162 gün oldu hala ortada bir iddianame yok. Ne var diye baktığımızda, yol arkadaşlarımızı iftiraya zorlayan AKP’nin talimatlı avukatlarından başka hiçbir şey göremiyoruz. Sözde etkin pişman; özde iftiracı Aziz İhsan Aktaş’ın yargı sürecinde aldığı ev hapsini kaldıranlar, sıra bizim yol arkadaşlarımıza gelince, ceza yargılamasında tutuklu yargılamanın istisna, tutuksuz yargılamanın asıl olduğu kuralını yok sayıyor, özgürlüğü değil istisnayı gözetiyorlar. Hakkında ihbar dilekçeleri mevcut olan, suç örgütü lideri olduğu ifade edilen Aziz İhsan Aktaş hakkında; rüşvet, devlet alım ve satımlarından çıkar sağlamak, ihaleye fesat karıştırmak gibi suç isnatları olduğu halde adeta yurtdışına kaçmaya teşvik edercesine ev hapsinin kaldırılması bir hukuk katlidir.
Önce örgüt lideri olarak tutuklanıp, daha sonra iftiraları sayesinde tahliye edilen Aziz İhsan Aktaş’ın kirli beyanlarıyla arkadaşlarımız tutuklandı. Şimdi ise sözde suikasta uğrayabilir iddialarıyla bu örgüt liderine koruma tahsis edildiği öne sürüldü. Yargıyı ayaklar altına aldıkları yetmedi, savunmayı da lekeliyorlar. Adeta Susurluk sarmalını anımsatan kirli senaryolar, savunma hakkının kutsallığına rahmet okutuyor. Avukat Mehmet Yıldırım ve Avukat Mücahit Birinci’den sonra, Avukat Recep Seyhan ve Avukat Hamza Uçan da bunun en net kanıtı. İBB soruşturması kapsamında tutuklu bulunan İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş’e de tıpkı Murat Kapki'ye yapılığı gibi, etkin pişmanlık teklifinde bulunuldu. Bu kirli bağlantılar yargı borsasını, yargıdaki kirliliği ve büyük bir kumpası gözler önüne seriyor. Görevini kötüye kullanarak, insanları tehdit ettiği, sözde etkin pişmanlık adı altında iftiraya zorladığı iddia edilen bu avukatlar, AKP yargısının kurduğu bu hukuksuzluk düzenine hizmet ediyorlar.
CHP, yakalarına parti rozeti takmamış, tarafsız, bağımsız, sadece ve sadece hukuk kurallarına uygun, yasaların ve vicdanlarının ışığında karar veren yargı mensuplarının sağladığı adaletten yanadır. Yapılan her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa, baskı ve sindirme çabasına karşın eşitliğin, özgürlüğün, barışın ve adaletin iktidarını tesis edene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
"UYGULANAN BU DÜŞMAN HUKUKU, AKP İKTİDARININ KARA LEKESİ"
Evrensel bir hak olan sağlık hakkı gerek hukuki gerekse vicdani anlamda en öncelikli haktır. Temel bir insan hakkı olduğu gibi, siyasi çıkarlar uğruna da asla çiğnenemez. AKP yargısı, hukukun yanı sıra, yaşam hakkını da hiçe sayan uygulamalarına devam etmektedir. Geçmişte iki kez kanser atlatmış, kritik denebilecek şekilde hızlı kilo kaybetmiş Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık’ı hala ısrarla tutuklu yargılayarak canına kastediyorlar. Sadece onun değil, dışarda evladı için gözyaşı döken annesinin de canına kastediyorlar. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek, bizzat kendisinin, 'Geri dönüşü olmayan ihmalin kurbanı olmak istemiyorum' beyanına rağmen, günde 14 ilaç birden kullanmasına ve sağlık durumunun kritik olmasına rağmen, ev hapsi verilebileceği halde tutuklu yargılanmaya devam ediyor. Bitmedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yönetici olan yol arkadaşımız Kalender Özdemir, Silivri’de Cezaevi’nde kalp krizi geçiriyor. Umurlarında olmadığı gibi, ailesine ve sevenlerine kalp krizi geçirdikten üç gün sonra bilgisi veriliyor. Ailesi hastaneye koşuyor, yoğun bakıma alındıktan sonra anjiyo yapılıp stent takıldığını hastanede öğreniyor. Elbette bunlar sadece duyabildiğimiz, haberimizin olduğu insan hakkı ihlalleri. Sağlık problemi olan arkadaşlarımız için, ev hapsi gibi, adli kontrol şartı gibi tutuksuz yargılanabilme gibi hukuki olanaklar varken, hem kendilerine hem sevenlerine hem de ailelere yapılan bu eziyet bir insan hakkı ihlalidir, vicdansızlıktır, insanlık dışıdır. Uygulanan bu düşman hukuku, AKP iktidarının kara lekesi, büyük bir utancı olarak, siyaset tarihimizde unutulmayacaklar arasında yerini almıştır.
Ülkemizde, masumiyet karinesinin yerle bir edildiği, muhalif olmanın peşin bir yargılama sebebi sayıldığı bir çürümüşlük söz konusudur. Yargıdaki bu durumun dile getirilmesinden rahatsız olan ve hukukun üstünlüğünü hatırlatan her eleştiriye 'Türkiye bir hukuk devleti' diye yanıt veren Adalet Bakanı oturduğu koltuğun hakkını vermeli ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel tarafından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle verilen soru önergesindeki yedi soruyu, yasal süresi içinde yanıtlaması gerektiğini hatırlatıyoruz. Yanıtlasın ki, Türkiye’de yargı nasıl tarafsız ve bağımsızmış biz de öğrenelim.
"MEMUR VE MEMUR EMEKLİLERİ HAK ETTİKLERİ İNSAN ONURUNA YARAŞIR BİR HAYATA CHP İKTİDARINDA KAVUŞACAKTIR"
Ülkenin gerçek gündemi her gün daha da derinleşen ekonomik kriz. Bizim gündemimiz de, derdimiz de halkımızın yaşadığı ekonomik sorunlar. Rasyonel ekonomi politikaları yerine maceraperest ekonomi politikalarını uygulamak bir ülkenin yıkımına, bir milletin ise açlık ve sefalet ile sınanmasına neden olur. Ülkemizde özellikle 2018 ekonomik krizinden bu yana yaşananları böyle özetlemek mümkündür. 2021 Aralık ayında, Merkez Bankası’nın faizi düşürmesi ile başlayan dövize yönelimi durdurmak için getirilen KKM uygulaması geçtiğimiz günlerde sona erdirildi. Gözlerdeki ışıltı ile ekonomiyi yönettiğini zannedenlerin getirdiği bu ucube sistemin üç yıllık uygulamasının maliyeti 58,9 milyar dolar olarak açıklandı. KKM, bir avuç zengini daha da zengin yapmış, milyonlarca vatandaşımızı ise fakirleştirmiştir. Şatafatlı sözlerle, yalancı vaatlerle, ısmarlama büyüme rakamlarıyla, sanal iyilik tablolarıyla ifade edilemeyecek kadar ciddi bir konu olan ekonomi politikaları bu iktidarın milletine verdiği en büyük zararlardan biridir. İşçi, emekçi, emekli, memur, esnaf, çiftçi açlık ve yoksulluktan başını kaldıramaz hale gelmiştir. Türk-İş’in yaptığı araştırmaya göre ağustos ayında açlık sınırı 27 bine yoksulluk sınırı ise 88 bine yükseldi. Açlık-yoksulluk sınırı aydan aya artıyor ama işçinin, emeklinin, memurun maaşlarında artış yok. Asgari ücrete ısrarla ara zam yapılmalı dedik. Yapmadılar. Memur ve emekli maaşı yoksulluk sınırının altında kaldı dedik. Kamu çalışanlarına komik zam oranlarına mahkum ettiler. Üstelik yandaş televizyonlarda, yandaş yorumculara 'kamuda çalışan çok fazla, bu kadar memura ne gerek var' gibi sözler söyletildi. Memura zam vermeyen iktidar, aklınca memurları itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Bu sayede memur sayısını azaltmanın zeminini hazırlamayı planlıyor. Ülkemizde işsizlik günden güne artarken, 'ev genci' gibi bir tabir konuşulurken, bu dahiyane fikirleri trolleri eliyle pazarlamak ancak AKP'nin yapabileceği bir şey. Devlet, liyakatli ve çalışkan memuruyla devlettir. Devlet güven verir. O güveni de nitelikli memurlar ve bürokratlarıyla sağlar. En yakın zamanda, iktidar değiştiğinde, memur ve memur emeklileri hak ettikleri insan onuruna yaraşır bir hayata CHP iktidarında kavuşacaktır.
"GENÇ YAŞTA EKONOMİK KRİZİ EN DERİN HALİYLE YAŞAYAN GENÇLERE, BU İKTİDAR UMUT VERMEMEKTEDİR"
Geçen hafta açıklanan üniversite sınav sonuçları pek çok açıdan bu ülkede hayatın gençler için ne kadar zor olduğunu bir kere daha göstermiştir. Anaokulundan başlamak üzere pedagojinin yok sayıldığı, bilimsel eğitimin ikinci planda kaldığı, gençlerin yetenek ve ilgi alanlarına göre yönlendirilmediği ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmadığı bu sistem çocuklara ve gençlere umutsuzluk hatta mutsuzluk getirmektedir. Yurt dışında sınırsız imkânlarla donatılmış üniversitelerde, hem akademik hem sosyal açıdan hayata hazırlanan gençler karşısında ülkemizde çok sayıda genç lisans eğitimlerine 1-0 yenik durumda başlamaktadır. KYK yurtlarının yetersizliği, barınmanın, üniversite eğitiminin en önemli sorunu haline gelmesine neden olmaktadır. 'Nerede kalacağım' kaygısı günümüzde öğrencilerin üniversite tercihlerini etkileyecek seviyeye gelmiştir. Yetersiz yurt kapasiteleri, özel yurtların fahiş fiyatları ve yüksek ev kiraları karşısında gençler ve ailelerinin yaşadığı sıkıntılar iktidarın gündeminde değildir. Hatta umurunda bile değildir. Bir öğrencinin en doğal ve temel haklarından biri olan eğitim hakkına erişebilmesi barınma sorunu nedeniyle neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Ne acıdır ki ülkemizde lise ve üniversite çağındaki pek çok genç, eğitim sistemindeki eşitsizliklerle baş etmeye çalışırken bir yandan da artan toplumsal baskı karşısında ayakta durma mücadelesi vermektedir. Genç yaşta ekonomik krizi en derin haliyle yaşayan gençlere, bu iktidar elbette ki umut vermemektedir.
"VELİLER KAYGILI VE ÇARESİZ"
Bakın bu hafta 2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı ilköğretim 1’inci sınıflar için başladı. Bütün çocuklarımıza başarılar diliyoruz. Ancak veliler kaygılı ve çaresiz. Kıyafet, ulaşım ve kırtasiye masrafları almış başını gitmiş. Erken yaşlarda başlayan zorbalıkla, eğitim hayatlarının her aşamasında mücadele etmek zorunda kalan çocuklarımız ve gençlerimiz ülkedeki sosyal, ekonomik ve siyasal gelişmelerin etkilediği kesimlerin başında gelmektedir. Hal böyleyken Cumhurbaşkanı 'Gençlerimize yepyeni ufuklar kazandırıyoruz' demiş. Arkadaş bu ülkede öğrenciler sizin iktidarınızda yasaklara boğuldu, gözaltı ve tutuklamalarla susturulmak istendi. Dünya teknoloji çağını yaşarken, bu ülkede hala internete erişimde sıkıntı yaşayan gençler varsa sebebi bu iktidardır. Büyük Önder’in geleceği emanet ettiği gençlere söz veriyoruz. CHP iktidarında Türkiye’de yasaklar kalkacak. Avrupa’ya vizesiz gideceksiniz. Dünyanın en hızlı ve en ucuz internetini, siz kullanacaksınız. Bu ülkenin geleceği olan gençleri bu iktidarın içine attığı karanlıktan çıkaracak, yitip giden umutlarını hep birlikte yeşerteceğiz.
"TELE1 AİLESİNİN YANINDA OLDUĞUMUZU BİR KEZ DAHA BELİRTMEK İSTİYORUZ"
Şu 24 yılda türlü hukuksuzluklar, hak ihlallerinin yanı sıra unutulmayacaklar arasına giren bir diğer uygulama da kararan ekranlardır. RTÜK eliyle karartılan ekranlar, AKP’nin karanlık zihniyetinin, sarsılan iktidarlarının ve korkularının yansımasıdır. Muhalif medya üzerinde sansür sopası haline getirilen RTÜK kararıyla pazartesi itibarıyla TELE1 ekranları 5 gün süreyle karartıldı. Biz bu zulmü tanıyoruz. Tanıyoruz ama asla kabul etmiyoruz. AKP’nin talimatlı yargısının, belediye başkanlarımıza, yol arkadaşlarımıza, seçilmişlere zulmü neyse, RTÜK eliyle TELE1’e ve muhalif medyaya yapılan yine aynı zulümdür. 24 yılda ekranları, gönülleri, hayatları, gençlerin geleceğini, aydınlık günleri karartanlara, ülkeyi karanlık bir uçuruma sürükleyenlere geçit vermeyeceğiz. AKP’nin iktidarında yaşanan antidemokratik 24 yıla rağmen basın özgürlüğünden, özgür düşünceden asla vazgeçmeyeceğiz. Demokrasinin olmazsa olmazı özgür basındır. CHP ise ülkemizde demokrasinin ve basın özgürlüğünün teminatıdır. TELE1'i karanlığa gömmek isteyenlere karşı, TELE1 ailesinin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz.
"600 KİŞİDEN OLUŞAN ÖRGÜT TEMSİLCİLERİ MECLİSİMİZ İLK TOPLANTISINI BU HAFTA İÇİNDE ANKARA’DA YAPACAK"
Son olarak geçen yıl tüzüğümüzde yaptığımız değişiklik ile 4-9 Eylül haftasını kuruluş haftası yaptık. Her yıl da ayrı bir tema belirlemeyi kararlaştırdık. Bu yılki temamız CHP programı. Bir hafta boyunca Ankara’da yüzlerce akademisyen, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, konularında uzman kişiler, CHP çatısı altında buluşacak. 600 kişiden oluşan örgüt temsilcileri meclisimiz de ilk toplantısını bu hafta içinde Ankara’da yapacak. Bunun yanında Türkiye’nin dört bir yanında, her kesimin temsil edilmesine dikkat ettiğimiz 250 gencimiz de Ankara’da olacak. Hep birlikte Genel Merkezimizde, CHP'nin Türkiye’nin sorunlarına bakış açısını, çözüm önerilerini konuşacağız. Bir buçuk yıldır büyük bir emek verilerek her konuda raporların oluşturulduğu, Kuruluş haftamıza yakışan bir çalışmayı gerçekleştireceğimiz için heyecanlı ve mutluyuz.
Sağlam adımlarla ve toplumun her kesimi ile birlikte iktidara yürüyoruz."
Yorumlar
Kalan Karakter: