

Değerli Dostlar, bu
hafta; sayın milletvekilimiz Birgül Ayman Güler’in TBMM’de ki konuşması ve
sonrasında verdiği demeçler üzerine bir yazı hazırlıyordum.
Sayın vekilimizin
başlattığı bu tartışmanın aslında olması gereken ve sağlıklı bir tartışma
olduğunu düşünüyorum. Sayın Vekilimizin görüşlerini vaaz etmesi önemli ve
değerli ama karşı görüşün sessizliği ve çekimserliği bir o kadar şaşırtıcı.
Bu görüşlere, “partinin
birlik beraberliği” ve “basında konuşmayalım” öğütleri ile karşı çıkmamak
usule içeriği kurban etmek olur ki buna benim itirazım olur. Serdar Hocam’da
buna itiraz ediyor. O tartışmasız sağlam kuramsal alt yapısı, dili ve kalemi
ile sayın vekilimizin ve arkadaşlarının “bilimsel” tezlerine sert ama düzeyli
eleştirileri ile ezberleri bozuyor.
Değerli Dostlar Dr. Serdar
Taşçı’nın CHP Yol Ayrımında: Demokrasi mi Taassubmu ? başlıklı yazısı
için manifesto benzetmesi mübalağa olmayacaktır.
İşte hazırladığım o yazıyı sonraya bırakarak Serdar
Hocamın yazısını sizlerle paylaşıyorum. Söz hocamda;
“Birileri var; sadece onlar bu ülkeyi
seviyor, sadece onlar adaletten yana, sadece onlar iyiyi güzeli doğruyu
biliyor. Diğer hepimiz hainiz, işbirlikçiyiz, baskının zulmün işbirlikçisiyiz.
Neden mi? Onlar gibi düşünmediğimiz için!
Onlar gibi düşünmek, başka düşünmemek demek; aslında siz hiç düşünmeyin biz
size hazır doğruları altın tepsi içinde sunuyoruz demek.
Bizden çok zekiler ve vicdanlılar
ya!
Solda ve sağda, her
siyasi akımda ve partide 'statüko' kendini böyle idame ettiriyor. Farklı
sesler, farklı okumalar 'aforoz' nedeni oluyor.
Oysa o devirler geride kaldı.
İletişim teknolojisi sayesinde yükselen sosyal ağ duyarlılığı giderek dozu
artan bir 'demokrasi istemini' çağırıyor.
Demokrasi istemi; ister sağ-liberal,
isterse de sol-demokrat söylem için tek eleştirel ölçüt olarak görülmelidir.
Toplumun güncel ve gerçek ihtiyaçlarını, demokrasi istemi yerine, sosyal demokratlar için
ise sosyal adalet çağrısı yerine, tarihsel tartışmalara girerek statüko ve
taassub söylemlerini gündeme taşımak sınıfta kalmak anlamına geliyor. Bu
sınıfta kalmak hem demokrasi teorisi açısından eksi not almak şeklinde tezahür
ederken, hem de halk karşısında gülünç duruma düşmekle eşdeğer görülebilir.
'Ben öyle demek istemedim böyle dedim' gibi ucuz devam-edişler de, 'hainler
hocayı yemek istiyor' gibi savunmalar da çirkinliğin kökleşmesini sağlıyor.
Düşünebiliyor musunuz, sosyal demokrat bir parti olan CHP'de 'ulus-millet-ırk'
tartışması gündeme geliyor, toplum bu tartışmayı haklı-haksız ekseninde izliyor.
Partinin kuruluş felsefesini ihlal etmeden 40 yıl önce bünyesine inkılapçılık
ilkesi gereği dahil ettiği 'sosyal demokrasi' ilkesinin gereği olarak toplumun
barış, adalet, hukuk, ekmek, hoşgörü ihtiyacına kafa yormak yerine 'ayrımcı'
bir dil kullanılarak güya partinin 'ideolojisi' hatırlatılıyor. Bilimin
savunmadığı şeyler 'bu dediğim bilimseldir' denerek yutturulmaya çalışılıyor.
Ayıba bilim dahil edilmek isteniyor.
Sosyal demokrat olduğu
iddiasındaki Sosyalist Enternasyonal üyesi CHP, her toplumsal konu
tartışılırken ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen 'tek dil, tek millet'
söyleminin hem 'halkçılık' hem de evrensel insan hakları söylemiyle asla
uyuşamayacağını görmek istemeyenlerin istilası altında 'taassuba', bir tür
'skolastik dogmatizme' hapsedilmek isteniyor. Ses çıkaranlara 'hain', 'ikinci
cumhuriyetçi', 'soroscu', 'tesevci', 'Kürtçü-Alevici', 'ajan','işbirlikçi' gibi
'güzellemeler' düzülüyor.
Sosyal Demokrat bir partiyi hala halka değil, devlete ve devlet ideolojisini meşrulaştırmaya
kurban eden zihniyet, halkın güncel ve ivedi ihtiyaçlarıyla ilgilenmediği için
halkı sosyal demokrasinin dışındaki güçlere teslim ettiğinin farkına varamıyor.
AKP'nin halkı pirinçle kömürle kandırıp iktidara geldiğini sanıyor.
CHP'nin neden iktidar olamadığı,
halkın gereken ilgi ve desteği vermediği sorusu, CHP'yi statükocu bir parti
gibi algılatan, toplumun değerlerine küfreden, Anadolu toprağında yaşayan
insanların inanç, ifade ve kültürel farklılıklarına ve haklarına 'gericiliktir'
ve 'bölücülüktür' türünden ilkel bir taassubu 'cumhuriyetçilik' olarak
yutturmaya çalışan tiplerin sorumluluğudur.
Bu arkaik, modası
geçmiş tiplere halkın verdiği tepkinin devamı sosyal demokrat CHP'nin içinden
de yönelmek zorundadır. Aksi halde CHP; programına sosyal demokrat ve halkçı
bir parti yazmış olsa bile sağcı ve devletçi bir parti olarak -şu an olduğu
gibi- algılanmaya devam edecektir.
'Sosyal demokratız,
halkçıyız, özgürlükçüyüz' demekle sosyal demokrat, halkçı ve özgürlükçü
olunmuyor. Üstelik bunu toplumun aklıselim ortalaması da apaçık görüyor.
CHP söylem- eylem tutarlılığı
ortaya koymadığı sürece 'sosyal demokrasiyi' sadece 'programında' ve
'vaatlerinde' yazabilir, buna rağmen istediği halk desteğini, seçim başarısını
ve halka hizmet etme imkanını yakalayamaz.
CHP'nin en büyük düşmanı, herkesi hain ilan edip partiyi halkın gözünde bu
duruma düşüren, ideoloji görünümü altında taassubun ve dahil oldukları ekip
menfaatinin sözcülüğünü yapan demokrasi düşmanı bu arkaik, ırkçı, ayrımcı
tiplerdir.
Onlar kendilerini biliyor. Biz de...”
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: