KARŞIYAKA KONGRESİ ERTESİNE…

Aralık ayı sonunda çete
suçlamasıyla eski ilçe başkanı Sayın Adnan Alabay başta olmak üzere bir kısım
CHP üyesinin de içinde bulunduğu kişiler aleyhine gerçekleştirilen ve bir
partili için son derece üzüntü verici operasyon ertesinde, bugün (27.01.2013)
CHP Karşıyaka İlçe Olağanüstü Kongresi yapıldı.



Başta Belediye Başkanı
Sayın Cevat Durak ve İl Başkanı Sayın Ali Engin olmak üzere tüm örgütün
uzlaşısı ile geçmesini arzu ettiğim kongre, maalesef ki uzlaşı ile gerçekleşemedi.
Geçici Heyet Başkanı Sayın Ali Karaege’nin adaylığını istemeyen, ancak bunun
için akla yatkın bir gerekçe gösteremeyen Sayın Cevat Durak, önerdiği daha çok
kendisine yakın kişilerin başkanlığında bir yönetim oluşturularak uzlaşı
sağlanmasını istemiş idi.



Buna karşılık, İl Başkanı
Sayın Ali Engin ise, Sayın Ali Karaege’nin ılıman ve herkesi kucaklayabilecek
yapısını referans göstererek, tarafgirliği ile ön plana çıkmış bir kişidense, Karaege’nin
başkanlığında oluşturulacak ilçe yönetimin uzlaşı ile belirlenebileceğini ifade
etmiş idi.



Her iki başkanın ortak
noktada uzlaşamaması üzerine iki aday ile girilen kongre Sayın Ali Karaege’nin
zaferi ile sonuçlandı. Ben, Sayın Karaege’nin ılımlı, önyargısız ve geçmişini
baz aldığımızda demokratlığını koruyabilen, ekonomik olarak kimsenin güdümüne
girmeyecek, güleryüzlü kişilik yapısı ile Karşıyaka için doğru tercih olduğunu
düşünüyor, kendisine başarılar diliyorum.



Bundan sonraki süreçte
Sayın Karaege’nin neler yapması gerektiğinden ziyade, geçmiş uygulamaları da
referans alarak, neler yapılmaması gerektiğinden bahsetmek istiyorum.



1-Öncelikle, başta Sayın Cevat Durak olmak üzere kongreyi
kaybeden cepheyi ötekileştirmemelidir. Düşmanı parti içinde aramamalı, gücünü
partiiçi muhalefetini ötekileştirerek kendisine karşı bir cephe
oluşturmamalıdır. Herkesi kucaklamalıdır.



2-“Küçük olsun benim olsun” mantığı ile hareket
ederek, kapalı kapılar arkasında, oligarşik bir yapı ile ilçeyi yönetmeye
kalkmamalıdır. Aldığı kararları birkaç kişinin onayı ile değil, çok sayıda
kişinin onayını alarak uygulamalıdır.



3-CHP’nin mevcut üye yapısının ve potansiyelinin yeterli
olduğunu düşünerek ilçe başkanlığını yürütmemelidir. Partinin daha da büyümesi
ve oyunu daha da arttırması için, diğer partilerden ve kararsızlardan oy alınması
gerektiği gerçeğini düşünerek pergeli açmalıdır.



4-Seçmene elitist bir bakış açısıyla tepeden
bakarak diyalogdan kopuk bir yönetim sergilememelidir. Bilakis, Karşıyaka’nın
sivil toplum kuruluşları, dernekleri, odaları ve hatta diğer siyasi partileri
dahil olmak üzere tüm kurum ve kuruluşları ile sürekli ve iyi diyaloglar
kurmalıdır.



5-Kısa mesajlarla (üyelerinin uzak akrabalarının
dahi) ölüm haberlerini vermeyi, ilçe binası altına konulan masalarda imza
toplamayı en büyük parti faaliyeti olarak görmeyi bir kenara bırakmalıdır.
Özellikle “4”te belirttiğim faaliyetleri arttırmalı, ilçede daha sık Danışma
Toplantıları düzenlemeli ve bu toplantılarda kendi reklamını yapmaktan ziyade
örgütünü dinleyebilmeli, mahallelerde düzenli toplantılar düzenleyerek
mahallelere inebilmelidir.



6-Örgütün kılcal damarları olan mahalle
temsilcilerini kağıt üzerinde yandaşları arasından ve mahallesinde dahi
tanınmayan kişiler arasından belirlememelidir. Mahalleyi daha iyi tanıyan ve
diyalog kurabilen kişileri, kendisine oy vermemiş olsalar dahi mahalle üyeleri
arasından seçimle belirleyebilmelidir.



7-CHP’nin aynen 70’lerdeki ruh ile sol bir parti
olmasını isteyen halk kitlelerinin bu isteklerini bir kenara bırakarak,
öncelikle üyelerini ırksal ve dinsel/mezhepsel ayrımcılığa tabi tutmamalıdır. Partiiçi
muhalefetini çeşitli ayrımcılıklarla kategorize etmemelidir. Haktan, hukuktan,
adaletten, eşitlikten, insan haklarından, ekonomik, sosyal ve siyasal
reformlardan yola çıkan aktiviteleri ön plana çıkarmalıdır.



Sayın Karaege ve ekibinin
Karşıyaka’da bütünleştirici, birlik, beraberlik ve dayanışmayı arttıracağını
umut ediyorum. Bu anlayışı uygulamasını istediğim yeni yönetimin, ancak bu
faaliyetleri ile CHP’nin kalbi olan Karşıyaka’dan bir dip dalgası
yaratabileceğine inanmak istiyorum.



Aksi takdirde, değişen
sadece isimler olacak olup, rövanşist zihniyet yapısının devam ettirileceğini
ve Türkiye gerçeklerinden uzaklaşılacağını belirtmek isterim…