

İşaret demokrasisi, 12 Eylül Faşizminin siyasi
partiler yasasında yaptığı değişiklikleri gerekçe göstererek parti
oligarşisinin uyguladığı bir yöntemdir. Bu bence politikaya ilgi duyan halk
katmanları nezdinde de karşılık bulan ve benimsenen bir kavram olmuştur. Yani
parti üst organlarının genel olarak da genel başkanların belirlediği adaya,
yani işaret edilen kişiye, toplum olarak sandığa gidip oy vermemizdir. Yani
işaret edilene oy verdiğimizde demokrasi kılıfı giydirmiş olacağız.
İnsanlık tarihi Spartaküs’ten beri hak ve özgürlüklerini
kazanmak için kan, can ve göz yaşı
döküyor. Bu gün dünya halkları, kısmen de olsa demokrasi havası
soluyabiliyorlarsa, bunu dökülen kanlara ve zamansız toprağa giden bedenlere
borçludur.
Toplumların
verdiği özgürlük mücadelesinin başarıya ulaşması için köleci tolumdan
beri, örgütlenme ihtiyacı zorunlu
olmuştur. Bu nedenle de; toplumsal sınıf ve katmanlar,oluşturdukları siyasi
partiler vasıtasıyla ekonomik ve siyasi amaçlarına ulaşmak için, devlet
yönetimini üstlenirler.
Yakın
tarihimizde ulusal kurtuluş savaşını veren Türkiye Cumhuriyetini kuran öncü
kadroların, içinde bulundukları cemiyet ve teşkilatların yerine, modern Türkiye’yi
inşa etmek ve yönetmek için CHP’yi kurmuşlardır. Parti genel olarak 1923
yılından beri Türkiye Cumhuriyetini yönetmek üzere ya bizzat hükümet olmuş ya
da içinden ayrılan kadrolar ve uzantılarıyla
kurdukları partilerle ülkeyi yönetmişlerdir. Hatta Türkiye’nin çok
partili hayata geçiş tarihi olan 1946 yılından beri de şu ya da bu şekilde
parti içi demokrasiyi çalıştırmayı başarmışlardır.
12 Eylül
faşizminden sonra ayni tabana dayanarak kurulan SODEP, HP ve sonrası birleşilerek
kurulan SHP’de dahil, 1980 öncesi geleneğe bağlı kalınarak, parti içi
demokrasi, siyasi partiler yasasının elverdiği ölçüde çalıştırılarak, örgüt
içinde üyelerine tabanda çalıştıkları oranda temsil hakkı elde etmelerine
olanak vermiştir. Parti ilk adıyla tekrar çalışma olanağına kavuştuktan sonra,
örgüt içindeki demokratik gelenekler de son bulmuştur. Yani parti adındaki S
harfiyle birlikte parti içi demokrasi de yok olmuştur.
Parti tabanı
işaret demokrasisinin Baykal-Sav sonrası yönetimle birlikte son bulacağı
umudunu coşkuyla kutlarken, bunun daha hoyratça, insan hak ve gururunu rencide
edecek şekilde uygulanacağını hiç ummuyordu ve beklemiyordu. Bir halk deyimiyle
anlatmayı denersek ayni hamamda farklı yıkayıcılarla, adaylardan eski şekliyle
hamam taşında yine pozisyon almaları istenmiştir.
Nitekim
Genel Merkez İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkan adayını belirledi.
Demokratik “işaret” Ankara’dan İzmir’e kaydı. Bundan
sonra tüm adaylar işareti İzmirden almak zorundadırlar. Sadece bizim partililer,
daha çok da işareti alanlar, adına “politika”
dedikleri , birbirlerini yanıltma söylemleriyle, hala işin Ankara’da olduğunu
yaymaktadırlar. Yani yanılttıkları partilimizin dikkatini başkasının üzerine
çekerek şirinlik yapmaktalar. Hatta o kadar ileri gidiyorlar ki; aday partilimizin bu güne kadar ödediği
uçak ve otel paraları yetmezmiş gibi yine yönünü Ankara’ya çevirerek biraz daha
masraf yaptırmak, olabildiğince parti yöneticilerine karşı olumsuz duygu
beslemelerine neden olmaktadırlar.
Şimdi İlçe
Belediye Başkanlarımız belirlendiğinde (belli olanlar ilan edildiğinde)
sıra belediye meclis üyeliklerine gelecek. Partililerimizin önemli bir kesimi “işaretin” artık İzmire kaydığını
bilmelerine rağmen, hala Genel Merkez’de eş dost tavasutu almak için çaba
gösterecekler. Oysa bundan sonraki işaret artık İlçe Belediye Başkan adaylarıyla
İl Başkanı’nda olacaktır. Yani Ankara yerine iş, artık, İl Başkanımıza ya da
Başkan adayımıza bir kutu çikolata, ya da bir kutu baklavayla nezaket
ziyaretine kalmıştır.
Belki çok
güzel karikatürize edemediğim bu durumun yaratıcısı Baykal-Sav ekibi,
gitmelerine rağmen ayni yöntemi örgüt içi demokrasi kahramanımız olacak
diye bağrımıza bastığımız Kılıçdaroğlu ve yönetimiyle de değişmemiştir.
Ülke
yönetimindeki anti demokratik, faşist uygulamaları eleştirirken partimizde, adına
demokrasi diyemiyeceğimiz uygulamaların artık kural haline gelmesi, nesnel
olarak kendimizi ne kadar demokrat ve demokrasi yanlısı kılar bilemiyorum. Hele
hele partide görevli değilken ya da adaylık söz konusu olmadığı zamanlarda
demokrasi bayraktarlığı yapmak, halkı aldatmaktan başka bir davranış değildir. Halka güven veremediğimiz sürece de
ilkelerimizden biri olan “halkçılık” sözcüğü bizi halkçı kılmaz.
Spartaküs
köleciliğe karşı baş kaldırırken sahibine danışarak isyan etmemiştir. İlkelerinde “halkçılık” ve “devrimcilik”
kavramları olan parti üyeleri, bu ilkelerin savunucusu olamadıkları
sürece, ne devrimci olurlar ne de
halkçı.
Mayis
ayaklanmasının özgürlük kavgası elbette ilkesel olarak ülke
yönetimindeki siyasi partiyi hedeflediği bir gerçektir. Peki halk yığınlarının
ülke siyasetinde bulamadıkları demokrasi ve katılımcılığı genel anlamda oy
verdikleri partide de bulamadıkları taktirde isyan sesli olmaz belki ama parti
yöneticileri, farkında olmadan sessiz bir çöküşe kendilerini hazırlamalılar. Değişimi savunamayan halkın karşısına yeni
söylem ve yeni yüzlerle çıkamayanlar, er geç iflas eder ve bu tükenişin
farkında dahi olamayabilirler.
İzmir bu yerel yönetim seçimlerinde, özellikle CHP ciddi
sonuçlara hazırlanmalıdır. Gördüğüm AKP
karşıtlığı dışında, partinin, halkı cezbedecek bir sunumu ve politikası yok ve
olamayacaktır. Maalesef “işaret demokrasisi” değişimi istemediği gibi, parti
içinde birliği sağlayacak politikaları da düşünmemiştir. Hatta birlikteliği
değil, ayrışmayı hepten derinleştirecek tercihler yapmıştır. İlçelerde benzer
hatta daha da ayrıştıracak “işaret”lerin konduğunu Ocak ayını beklemeden tahmin
etmek bir kahinlik değildir. Son yılların moda deyimi olan “gaz almak”
kavramını, bir hünermiş gibi partide A’dan Z’ye herkes partililerine
uygulamakta, fakat bu partililerden her ne hikmetse destek de ummaktadır.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: