Gazeteciler, Serdar Öztürk ve Ahmet Nesin, HDP’ye yönelik kapatma davası CHP’nin izlediği yol haritası ve dünyada yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Ahmet Nesin, 15 Temmuz öncesi yaşanan süreçlerin benzerinin yaşandığını söyleyerek “Beraber olurmuş gibi yaptıklarından yine kavga edip ama kavga etmiyormuş gibi… Fethullah Gülen olayı gibi bir müsteşarı olan Hakan Fidan ifadeye çağrıldığında kıyamet koptu. Yazıldı. Ondan bir süre sonra Erdoğan heyeti ile beraber ABD’ye gitti. Bu gezide Bülent Arınç, Fethullah Gülen’i ziyaret edecek programa göre; Erdoğan ile görüşüyor. Söyleyeceğiniz bir şey var mı? Diye soruyor. Erdoğan da ‘Yok ama kendilerinin bir emirleri var mı?” diyor. Bu herkesin ‘çok fena kavgalılar’ dedikleri dönemde ‘Benden emirleri var mı’ diyor. Bunu nereden biliyorum, dönüşte televizyona çıkan Bülent Arınç, kelimesi kelimesine bunu böyle anlatıyor. Şimdi AKP, MHP ayrılacaklar mı diye seçim öncesi başlayan kavga ‘Ah canım gel yumuşadık’ diye sarılıp birbirlerine demeçler veriyorlar. Ama akıl almaz bir kavga var. 15 Temmuz, 17/25 Aralık öncesini yaşıyoruz sanki ama bir şeyler oluyor” dedi.
Özellikle 17/25 ve 15 Temmuz öncesi ile sonrasına benzer; çağrıştıran birtakım süreçlerin yaşandığını ifade eden Serdar Öztürk de “O kavganın keskinleştiği alttan alta belliydi. Burada bir kavga varsa da çok keskinleşmiş durumda değil. Bunu nereden anlıyoruz; Erdoğan Yargıtay Başkanı seçimlerinde 35 tur sonuç alamayınca Bahçeli ile bir araya geldi. Ortaya bir formül çıktı. MHP’nin desteklediği aday diye lanse edilen isim geri çekildi. Gerçi Erdoğan’ın mevcut başkanı desteklediği; şimdi seçileni desteklemediği söyleniyor ama ben aynı fikirde değilim. Erdoğan’ın desteklediği diye düşünüyorum. Sanki bize biraz demokrasi bulaşmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Çünkü karşılığında Erdoğan da Bahçeli ile yaptığı görüşmede varıldığı anlaşılan anlaşmaya uygun olarak çekilen adayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na atadı. Öyle olunca aslında bir kavga yok gayet uyumlu şekilde gidiyor gibi gözüküyor. Bence iktidarı paylaşmak böyle bir şeydi. Erdoğan ile Bahçeli arasındaki ilişki böyle aslında” diye konuştu.
“MHP’ye kapatma davası açılabilir”
Ahmet Nesin, “Son olaylarla beraber hem Sinan Ateş hem Ayhan Bora Kaplan olaylarıyla beraber MHP için kapatma davası açılabilir. Normal başka bir ülkede çoktan kapatma davası açılmıştı diye düşünüyorum” derken “Kapatma davasını kim açıyor?” diye sordu.
Serdar Öztürk de “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı” dedi. Devamında, “Sinan Ateş ve Bora Kaplan ile ilgili davalar geriye çekilip baktığımızda MHP’yi güçlendirdi. O iki davadan da MHP tüzel kişilik olarak çok etkilenmedi. Çünkü resmi iddianamede bir bağlantısı yok. Ama mahkemenin ilerleyen aşamalarında ne olur, ailenin avukatları nasıl bir yöntem izleyebilir bilmiyoruz. Ama resmi iddianamelerde parti ismi yok. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bu isim getirilmesi mümkündür. Ama ondan daha çok Kobani davasının HDP’nin kapatılması için gerekçelerin en büyüğüdür. HDP’nin kapatılması konusunda gelinen nokta artık kesinleşmiş gibi. Gerçi bu saatten sonra politik anlamda bir şey değiştirmez. Kapanmış gibi aslında ama buradaki siyasi mesaj önemli. İktidarı oluşturan AKP ve MHP’nin kürtlere nasıl baktığı ve bundan sonra nasıl bakacağı konusunda önemli bir delil sunuyor bize. Örneğin Ahmet Türk’e 10 yıllık ceza verildi. Yeni belediye başkanı seçildi ve DEM’den seçildi. Bu ceza istinafta ve Yargıtay’da onanmasının da bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının da eline koz olarak geçecek. Önümüzdeki dönemde bunu kullanacaklardır diye düşünüyorum” diye konuştu.
HDP’nin kapatılıp kapatılmasının kimlere fayda sağlayacağını soran Nesin’e yanıt veren Öztürk, “Özellikle Devlet Bahçeli’nin bu konuda başı çekmesi, baştan beri HDP’nin kapatılması gibi neredeyse davanın savcısı gibi davranması psikolojik olarak siyaset olarak belki… Ama bu saatten HDP’yi kapatsanız ne olur kapatmasanız ne olur zaten hareket başka bir siyasi partinin altına konumlandırmış ve çizgisine devam ediyor.” Dedi.
HDP’nin kapatılmaması, siyasi yasağı gelecek olanlardan 100’üne ceza verilmesi ve belli isimleri Kürt Siyasetinin dışına itilmesi konusundaki fikri seslendiren Nesin, “Zaten fiilyatta işlevi olmayan bir partiydi. Ama onun yerine birkaç ay sonra DEM’in kapatılmasına gitsek. Bunların hepsi faşizmin taktikleri esasında. O yüzden DEM’in kapatılacaklar sinyali verdiler açıklamasını Selahattin Demirtaş da yapıyor. Acaba tersi olabilir mi?” dedi.
Sürecin “Yumuşama” değil “Normalleşme” olduğunu hatırlatan Serdar Öztürk, “Sadece Kobani davası değil, Sinan Ateş suikastı, Bora Kaplan olayı onun peşinden emniyet içindeki gerginlikler, CHP’deki partinin kime göre yumuşama kimine göre normalleşme dedikleri gelişmeler. Yargıtay Başkanının Yargıtay Başsavcısı olması. Bütün bunların hepsi hatta bunun üzerine kayyum konusunda Van ile ilgili özellikle seçimlerden sonra iktidarın takındığı tavır; iktidarı özellikle YSK üzerinden yapmaya çalıştığı birtakım değişiklikler bunların hepsi sanki Türkiye’nin kendi içinde rutin olan olaylarmış gibi görünüyor ama bence bunların hepsi bence birbirine bağlı. Aynı zamanda başka bir şeyle de bağlı. Örneğin Erdoğan neredeyse bir ay önce Irak’a gitti. Orada iki gün ciddi görüşmeler yaptı. İran var. Orada sürdürülen görüşmeler var. Rusya’nın Çin’e yaptığı ziyaret var. ABD’nin Ukrayna savaşı üzerinde geliştirdiği yeni konsept var. Erdoğan ‘Hamas terör örgütü derseniz inciniriz, bin kadar Hamaslıyı tedavi ediyoruz’ dedi. Kendilerince onu düzelttiler. ABD, AB. İsrail ve Amerika’nın İran’a muhtemelen bir savaş denemesi var. İran’ın ABD karşısındaki tavrı, bütün bunlar müesses nizam kurucularının oyun kurucuların kendi kafalarındaki Orta Doğu ve politik geleceklerine dair çıkardıkları olaylar. Bunlar her birinden bağımsızmış gibi görünse de birbiri ile ilgili. Dünyanın genel gidişatına bakarak siyasete, askeri çıkarlara bakarak bu olayları yorumlamak gerekir. 2028’e kadar seçim yok. Ama Türkiye’nin şu anda ciddi bir biçimde uygulamaya koyduğu ekonomik program var. Emekçileri çok fazla yoksullaştırıyor ve yoksullaştıracak. Bu yoksullaştırmanın sonucunda Türkiye’de toplumsal tepki de oluşma olasılığı var. Oysa müesses nizam kurucuları şu anda Türkiye’de böyle bir toplumsal harekete, sosyal demokrat ve emekten yana gelişmeye çok da sıcak bakmadıkları bana göre gayet normal. Bence Erdoğan ile Özel arasında kimine göre yumuşama kimine göre normalleşmeyi böyle okumak lazım. Erdoğan aslında CHP’yi biraz daha sosyal demokratlıktan ve solculuktan merkeze doğru çekmeye uğraşıyor. İYİ Parti merkeze doğru oturmaya uğraşıyor. Saadet, DEVA, CHP de maalesef özellikle yerel seçimlerinden sonra iktidara gelmesinin önündeki engelin sol ve sosyal demokratlık olduğunu düşünmüş olacak ki o da merkeze doğru oynamaya başladı. Açılımını öyle yapmaya başladı. Eylül ayında tüzük kurultayı kararı almışlar. Orada CHP’nin bundan sonra nereye doğru gitmek istediğini çok net biçimde göreceğiz” dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: