@GERÇEK HABERCİ/ÖZEL(MAZLUM VESEK)-AK Parti Karabağlar İlçe Başkanlığı’ndan yakın zamanda
istifa eden Kadir Uçar, kendisini istifaya götüren süreci anlattı. Uçar, ilçede
kendisine karşı yapılan muhalefeti çok olağan karşıladığını ifade ederek, “En
yakınındaki arkadaşların kaba tabirle seni satıyor olması, benim zoruma gitti.
Bu çok insani bir şey. Yoksa siyasette her şey olabiliyor. Ama en yakınındaki
insanlar seni sırtından bıçaklıyorsa bu ağır geliyor” dedi.
Uçar, özellikle Eserkent’te toplantı yapan muhalif grupla
irtibata geçmeye çalıştığının altını çizerek, grupla görüşmek için elçilik
yapanların da karşı tarafa yanlış bilgi aktardığını savundu. Yeni yönetime
destek konusunda da Uçar, şunları söyledi: “Bu ihaneti yapan arkadaşları
partiye aldıysan benden destek bekleme, bunu dedim açıkça” sözlerine yer verdi.
AK Parti Karabağlar İlçe Başkanlığı’ndan yakın zamanda
istifa eden Kadir Uçar, kendisini istifaya götüren süreci anlattı. Uçar, ilçede
kendisine karşı yapılan muhalefeti çok olağan karşıladığını ifade ederek, “En
yakınındaki arkadaşların kaba tabirle seni satıyor olması, benim zoruma gitti.
Bu çok insani bir şey. Yoksa siyasette her şey olabiliyor. Ama en yakınındaki
insanlar seni sırtından bıçaklıyorsa bu ağır geliyor” dedi.
Uçar, özellikle Eserkent’te toplantı yapan muhalif grupla
irtibata geçmeye çalıştığının altını çizerek, grupla görüşmek için elçilik
yapanların da karşı tarafa yanlış bilgi aktardığını savundu. Yeni yönetime
destek konusunda da Uçar, şunları söyledi: “Bu ihaneti yapan arkadaşları
partiye aldıysan benden destek bekleme, bunu dedim açıkça” sözlerine yer verdi.
Size muhalefet eden
grupların, bizim takip ettiğimiz kadarıyla, sizi eleştirdikleri noktalar
şunlardı: Tabana inmiyor, Kadir Uçar, mahalle başkanlarını küstürdü, Mehmet
Karakaş gibi teşkilata emek veren insanları hiçe saydı vs. Dolayısıyla
Karabağlar ilçe Teşkilatı’nın tabanla bir ilgisi kalmadı. 2014 yerel
seçimlerine bizi götürecek başkan ve yönetim bu değildir. Genel eleştiriler
bunlardı. Bu eleştirilere çok açık yanıt verdiğinize de rastlamadık. Yeri
gelmişken bunları konuşalım.
Yapı itibarıyla ben mahalle başkanları, dernek başkanları,
gerekse vatandaşla çok sık görüşen ve görüşebilen bir insanım. Öyle araya
mesafe filan da koymam. Hatta il başkanı, il başkan yardımcısı, meclis üyesi hemen
herkesle yer yer tartışmamız olmuştur. Ne zaman tartışırım? Benden haksız bir
şey istediği zaman. Kültürümüzde olmayan bir şey istediği zaman. İl başkanı ile
de tartışmalarım oluyor. Bu tartışmalar onunla küs olduğum anlamına gelmiyor.
Gereğinde kendi yönetici arkadaşlarımla tartışmışımdır. Çünkü, biz tartışarak,
konuşarak anlaşırız.
Örneğin mahalle başkanlarından birisine çok kızdım. Günaltay
Mahalle Başkanımız bir hanımefendi. Bana sürekli iş talebiyle geliyor. Ama iş
talebi sürekli büyük veya küçük kızı için oluyordu. Yani bir mahalle başkanının
sadece kendi evinde mi sorun olur. Mahallede başka kimsenin sorunu yok mudur?
Bir insan mahalle başkanı ise mahallenin sorununu getirir. Kendi sorununu
getirmez.
İl başkanı ve il başkan yardımcısı ile de tartıştığımız
oldu. Örneğin, Bakanımız Binali Yıldırım bey, bugüne kadar hala ilçemize
gelmedi. Bir defa gelecek oldu. O da benim bir yurtdışı seyahatime denk geldi.
Olmadı. Yani bunun tartışmasını tabii ki yapacağım.
Özel bir neden mi
arıyorsunuz Binali beyin gelmeyişi için?
Yok, hayır. Ama bir türlü bunu organize edemediler. Binali
bey, tüm Türkiye’nin bakanı. Sonuçta Karabağlılar onu görmek istiyor. İki yıl
boyunca bunun mücadelesini verdim.
Tabanla ilişkimizin kesilmesi eleştirisine gelince, ben
başkanlığım süresince hemen hemen her akşam, gece saat 1’lere kadar dışarıda ya
mahalle eğitiminde ya mahalle yönetimiyle toplantıda, ziyarette bir yerlerde
oldum. Aylarca ailemle akşam yemeği yemediğim oldu. Her akşam dışarıdaydım.
Hatta geçtiğimiz Ramazan ayında eşim şikayet etti. Hiçbir iftarda eve gitmedim.
Bu yetmediği gibi sahurlarda da dışarıda oluyordum. Eşim, hiç olmazsa
sahurlarda evde olmamı istedi.
Yani sürekli olarak halkın içinde yer aldım. Bu saatten
sonra da yer alacağım. Bu iddiaların karşılığı yok. Öte yandan, İzmir doğumlu
olmam, ailemin aslen Kütahyalı olması, eşimin de Diyarbakırlı olmasından dolayı
herkesle rahat rahat görüşmemi sağlıyor. İzmirliyle çiğdem-kumru sohbeti de
yaparım Doğulu arkadaşlarımla onların dünyasını da konuşabilirim. Kimseyle
sorunum olmadı, olmaz da…Ama bazı arkadaşlar, bir yerleri ziyaret etmemiz
gerektiğini söylerken onlar hiçbir yeri ziyaret etmediler.
Örneğin, biz sabah namazı programları yaptık. Cuma namazı
programları yaptık. Haftanın üç günü Karabağlar’ın bir camisinde sabahları
toplanırdık, namazımızı kıldıktan sonra esnafı ziyaret ederdik. Eğer yakında
pazaryeri varsa, pazarcı esnafını ziyaret ederdik. Esnafımız tezgahını
kurarken, hayırlı işler diyerek Başbakan’ın selamını götürüyorduk. Sonrasında çevre
esnafına gidiyorduk. Ama normal şartlarda bizim birileriyle konuşmamak gibi ne
bir tutumumuz oldu ne bir niyetimiz oldu.
ÇALIŞTIK AMA REKLAM
YAPMADIK!
Şimdi Kadir Bey,
bizim diğer teşkilatlarınızla ilgili en çok dikkatimizi çeken şeylerden birisi,
Örneğin Karşıyaka’nın internet ortamını çok iyi kullanması. Örneğin, bir
mahalle toplantıları var. Başlar başlamaz, facebook veya tweet ortamında
‘toplantımız başladı’ gibi ifadeleri paylaşıyorlar. Fotoğraflarını da sürekli
ekliyorlar. Ancak siz bilişimci olmanıza rağmen, biz sizin teşkilatınızda böyle
bir şeye rastlamadık. Bu ortamı neden değerlendirmediniz?
Zaman zaman yaptık; ama düzenli olmadı. Eksiğimizi kabul
edelim. Ancak bu tür şeyleri milletin gözüne parmağımızı batırır gibi yapmadık.
Çoğu arkadaşımız da, ‘neden kendi ismini
ön plana çıkarmadın?’ gibi sözler söylediler. Ancak bu benim tarzım değil.
Örneğin sizinle de aylarca görüşmediğimiz oldu. Birincisi ben herhangi bir yere
aday değilim, ikincisi kişilerin değil kurumun adının ön plana çıkması gerektiğini
düşünenlerdenim. Oysaki çok farklı faaliyetler de yaptık Karabağlar’da.
ELÇİLER İHANET ETTİ!
Karabağlar’da size
muhalefet eden grup, Eserkent’e bir toplantı yaptı. Epeyi kalabalıktı. Bu grup
sık sık bir araya gelen bir ekipti. Kamuoyuna açık bu toplantıdan sonra siz bu
grupla görüştünüz mü? Ya da görüşmek için bir girişiminiz oldu mu?
Ben bire bir de görüştüm. Ama bazı arkadaşlar görüşmekten
kaçındılar. Bazıları da davete icabet etmediler. Bazılarına da elçi gönderdim.
Elçi kanalıyla görüştüm; ama bazen şöyle bir sıkıntı da oldu. Elçilik yapanlar
doğru elçilik yapmadı.
Bunu biraz açabilir
misiniz?
Yani söylediğim mesaj doğru iletilmedi. Ya da hiç
iletilmedi.
Elçileriniz kimdi?
Bunlar, Bünyamin Demir, Tunay Bingöl, Osman Canbaz, Ahmet
Demirci arkadaşlarımızdı. Ama onlar başka mesajlar götürüp başka mesajlar
getirdiler. Ben sorunları konuşmak ve çözüm için bir araya gelme talebimi
ilettim. Bunların tersi ifadeler iletildi ve haliyle de tersi cevaplar geldi.
Eserkent’te toplanan arkadaşlardan da hiçbir zaman bir davet gelmedi. Birlik ve
beraberlikten bahseden bu arkadaşlar ekip olarak hareket etmeye başladıklarında
yapıcı bir çağrı veya davette bulunmadılar. Tabii, ilçe başkanı olarak
sorunlara el atmak, ağabeylik yapmak benim görevimdi. Bu konuda atak yaptım.
Ama gerek arkadaşlardan kaynaklı gerek aradaki arkadaşlardan kaynaklı bir
kopukluk oldu. Bir türlü irtibat sağlayamadık.
Bu arada Osman Canbaz ile ilgili şu noktayı belirtmemde
fayda var. Bu elçilik meselesinde o üzerine düşeni yaptı. Yanlış yansıtma diğer
arkadaşların ittifakıyla gerçekleşti. Bu konuda Osman Canbaz’ın dürüstlüğünü ve
tutumunu belirtmeliyim.
Size muhalefet eden
Eserkent’te toplanan grup ve Bünyamin Demir’in tutumları da bazı ortamlarda
tartışıldı. Bizim gazeteci olarak tanıklık ettiğimiz ve öğrendiğimiz bazı
konuşmalarda Eserkent grubu istifanızda kendisine asıl payı biçiyordu. Doğrusu
bazı meslektaşlarımız da gazetelerinde, internet sitelerinde aynı şeyi yazdı.
Diğer yanda da Bünyamin Demir’in büyük etkisi olduğu söylendi. Bunu size sormak
belki trajikomik ama bize söyler misiniz sizi kim devirdi?
Devirme değil de biz
buna istifa diyelim. Malum, bu bir istifa süreciydi. Genel merkez tabloyu önüme
koyduğunda iki seçeneğim vardı. Şimdi birkaç arkadaşın istifası vardı; ardından
20 küsur arkadaşın daha istifası geldi. Şimdi kalkıp, bu istifaların kontrolünü
yapabilirdik. Noter onayı, imza kontrolü falan yapıp bu süreci birkaç ay daha
uzatabilirdim. Ayak diretebilirdim. Ama bunu yapmak zarar verirdi. Çözüm
getirmezdi. Bu tutum AK Parti’yi de Karabağlar’ı da zedelerdi. Bu nedenle
istifa ettim.
Ama bir taraftan da durumun artık bana zul geldiğini de
söylemeliyim. En yakınındaki arkadaşların kaba tabirle seni satıyor olması,
benim zoruma gitti. Bu çok insani bir şey. Yoksa siyasette her şey olabiliyor.
Ama en yakınındaki insanlar seni sırtından bıçaklıyorsa bu ağır geliyor.
Yani evet, Eserkent’te toplanan arkadaşlar muhalefetin
ruhuna uygun olarak yapacakları her şeyi yaptılar. Açık hareket ettiler. Ama
yakınımdaki arkadaşların sırt çevirmesi ya da sırtımdan vurması ağır bir darbe
oldu.
HANÇERLENDİM!
Bu çokça konuşulan
Brütüs meselesine de biraz değinir misiniz?
Brütüs hikayesi malum. Sezar’ın en yakınındaki komutanı ve üvey
evladı Brütüs’ün onu arkasından hançerlemesi hikayesi. Sezar, büyük emek
verdiği ve yetiştirdiği Brütüs’ten de darbe yediğini görünce ‘sen de mi
Brütüs?’ diyerek kendini bırakıyor. 23 yerinden darbe alıyor. Çok ilginçtir ki,
bizde de 22 tane imza vardı. Bir eksikle Sezar’a yaklaşmışız. (gülüyor). Tabii
halkın Sezar’a sahip çıktığını ve o senatörleri de cezalandırdığını
unutmayalım. Sezar, Sezar oluyor; Brütüs de Brütüs. Biri komutan diğeri hain…
Bünyamin Demir’le
istifa sonrasında görüştünüz mü?
Hayır, hiç görüşmedim.
İlçe başkanlığına
Erol Körüklü’nün atanmasını bekliyor muydunuz?
Evet, bekliyordum.
İlçe teşkilatının
tanıtım toplantısına davet edildiniz sanırım.
Evet, çağrıldım; ama gitmedim. İhaneti kutsama manzarasına
şahit olmak istemedim.
İhaneti ne zaman fark
ettiniz?
İstifadan 3 hafta önce kadar fark etmiştim. Yani ben o
süreçte dahi Bünyamin’i kazanmaya çalıştım. Hatta istifadan önceki Pazar günü
bile, Bünyamin’le Kemalpaşa’daki yazlığında 3 saat konuştum. İkna etmek için
uğraştım. 4 arkadaş birlikte bu görüşmeyi yaptık. Bir sonraki gün de istifaya
gideceğiz. Buna rağmen son güne kadar ikna etmeye çalıştım. “Gelin hep beraber
bu sorunu çözelim. Yapmayın etmeyin” gibi sözlerimiz boşa gitti.
İHANET EDENLER BENDEN
DESTEK BEKLEMESİNLER!
Bundan sonra
siyasetin neresinde yer alacaksınız?
Bu arkadaşları bir süre izleyeceğim. Başarılı olurlarsa
alkışlayacağım. Ama benden destek beklemesinler. Erol (Körüklü) beye bazı
konularda fikirlerimi aktardım. Özellikle bu ihanet konusunda beş defa konuştum.
İleride bana bunları anlatmadın diye bir şey söylemesin diye defalarca
anlattım. Yapması gerekenleri anlattım. İlçe başkanlığımdan istifa etmiş olmam,
bildiklerimi unutmam anlamına gelmiyor ki. Benim bu hafızamı aktarmam çok
normal.
İl teşkilatında
yapılan basın toplantısındaki fotoğraflara bakın. Ben çok rahat gayet mülayim
bir şekilde duruyorum. Erol bey ise çok gergin. Hep böyle davrandım. O beni bir
defa aradı ben beş defa aradım. O aramamıştır ben aramışımdır. Yani ben yumuşak
bir geçiş yaptım. Kavga etmedim. Erol bey bu dediklerimi dikkate almıyorsa
benim yapacak bir şeyim verecek bir desteğim yok demektir. Bu ihaneti yapan
arkadaşları partiye aldıysan benden destek bekleme, bunu dedim açıkça.
KUÇHAN VE ARKADAŞLARI
İLE SORUNUM OLMADI
Serdar Kuçhan’ın da
size ciddi bir muhalefeti oldu. İstifaden sonra Serdar Kuçhan’a mı yoksa
Bünyamin Demir’e mi daha çok kızgınsınız?
Bünyamin’e kızgınım. Serdar Kuçhan’la çok kere konuştuk. Ama
hiçbir sorunumuz olmadı. Serdar bana her zaman başkası için geldi. Başkalarına
karşı davranışlarımla ilgili beni eleştirdi ve tartıştı. Bir de açık hareket
etti. El altından hiçbir faaliyeti olmadı. Serdar’la her görüşmemizde gülerek
oturup gülerek kalktık. Bu istifa süreciyle ilgili espri bile yapıyorduk. Hatta
helalleştik de. Yarım saat helalleştik. Serdar çok duygusal ve samimi bir
arkadaş. Mehmet Karakaş çok ağır küfürler etti bana. Ona bile kırgın değilim.
Çünkü onların kendilerine göre haklı nedenleri vardı. O haklı nedenleri oturup
konuştuğumuzda da, özellikle Serdar, bana hak vermiştir. Çünkü hiç konuşamadık.
Hatta Serdar’ın benimle konuşmak istediğini öğrendim. Bünyamin ve çevredekiler
sabah akşam baskı yapmışlar, görüşmememiz için. Örneğin Aykut’la (Dikencik) hiç
sorunum yok. İlginçtir, Bünyamin’le araları yoktur; ama bu olayda bir araya
gelmişler. Ama sevmiyorlar birbirlerini.
Yorumlar
Kalan Karakter: