Türkiye: Karar verme sürecinin eşiğinde
Yayınlanma :
05.02.2013 14:28


Değerli Dostlar, geçen
hafta Dr. Serdar Taşçı’nın “CHP Yol Ayırımında: Demokrasi mi Taassub
mu“ başlıklı yazısını sizlerle paylaşmıştım.
Nedeni, hepinizce malum
olan 23 Ocak gecesi TBMM kürsüsünde Sayın Birgül Ayman Güler’in CHP gurubu adına yaptığı
konuşma ve sonrasında gelişen tartışmalara dair Dr. Serdar Taşçı’nın
yazdıklarına kuvvetle katılmamdır.
Parti ve partinin
politikaları
konusunda ortak bir zaviyeden baktığım kişilerin yazılarını bundan sonrada
olanak buldukça siz değerli dostlarımla da paylaşmayı sürdüreceğim.
O talihsiz konuşma fokur
fokur kaynayan kazanın kapağını açtı ve ortalığı kesif bir buhar kapladı.
Ülkemizde siyaset adına yazan çizen, söz
söyleyen, örgütlü örgütsüz kalem erbabı kişiler bu puslu ortamda bu tartışmaya
katıldılar, tartışmayı sürdürdüler ve ileriye taşıdılar.
Gazetelerde, dijital
ortamda yüzlerce yazı ve röportaj neşredildi.
Televizyonlarda birçok
akademisyen ve siyasetçi sözleriyle sürece müdahil oldular.
Değerli Dostlar, tüm bu
tartışmalar durduk yerde başlamadı. Birilerinin aklına geldi de “ulus”,
“millet”, “milliyet” kavramlarını bir tartışalım denmedi.
Bu mesele açıkça, anayasa uzlaşma
komisyonundaki tartışmaların bir uzantısıdır. Dışa vurumudur. Orada kapalı
kapılar ardında tartışılanların vatandaşlarımıza duyurulmasıdır.
Sayın Birgül Ayman Güler,
kürsüden AKP’lilere dönerek “ Anayasa Uzlaşma Komisyonuna vatandaşlık
maddesi için partiniz ne önerdi arkadaşlar? Türk vatandaşlığını değil, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığını öneriyorsunuz. Başbakanınız salı günü Bizim
temelimiz Anasırı İslam'dır diyor.” diye seslenmedi mi?
Vatandaşlarımız vareste
tutularak, ülkemizin ve hepimizin geleceğinin tayin edileceği bir süreci kabul
edilemez görüyorum.
Yeni anayasa uzlaşma
komisyonunun ülkemizdeki tüm kişi ve kuruluşlardan görüş alma konusunda
gösterdiği irade, istek ve hassasiyeti bilmiyor değilim. Bu konuda ilgili
komisyonu ve başkanını kutluyorum. Ama…
Mademki devletimizin
anayasası
yeniden yazılacak.
Mademki bu yeni yazılacak anayasa, bu
topraklar üstünde yaşayan tüm vatandaşlarımızı bağlayacak.
Mademki yeni yazılacak anayasaya
sadakat esas olacak.
Mademki yeni yazılacak anayasadan,
ülkenin bütünlüğünü, vatandaşlarımızın gönencini ve mutluluğunu sağlaması
beklenecek.
Mademki yeni yazılacak anayasa büyük
bir toplumsal mutabakatın eseri olacak.
O zaman neden küçük bir
istisnayı
aklınıza getirmiyorsunuz ve yeni anayasa uzlaşma komisyonu çalışmalarını canlı
olarak yayınlamıyorsunuz?
Bunun ne gerekçesi
olabilir ki?
O zaman; AKP’lerin ne
dediği,
BDP’lilerin ne istediği, CHP’lilerin bir şey deyip demedikleri, MHP’lilerin
itirazları kabulleri, vatandaşlarımızın gözlerinin önünde açıkça tezahür eder.
Hala geç kalınmış değildir. Hele
hele masadan kalkma tehditlerinin havada uçuştuğu bir zamanda o komisyonun
çalışmalarını vatandaşın takip etmesi sürecin sağlığı açısından kritik öneme
sahiptir.
Değerli Dostlar, yeni
anayasa uzlaşma komisyonunun tartıştığı en kritik ve tartışmalı maddelerden
birisi de Anayasamızın 66. Maddesidir.
Anayasamızın 66. Maddesi “Türk
Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” der.
Özellikle BDP bu tanımın kesinlikle
değiştirilmesini şart koşuyor.
Meseleyi net ve anlaşılır
ortaya koyduğumuzda üzerinde konuşma ve tartışma olanağımız genişleyecektir.
Mesele vatandaşlık tanımının,
ülkemizde yaşayan Kürt vatandaşlarımızı önemli oranda temsil eden bazı parti ve
örgütler tarafından kabul edilmemesidir.
Yazımda teknik tanım ve
kavramlara, tarihsel süreçlere, geçmiş anayasalara, cumhuriyetin kuruluş
mutabakatına girmeyeceğim.
Amacım sadece meselenin
net ve herkes tarafından anlaşılması için adını koymak ve mevcut, şimdiki,
yaşanan yani bugünü konuşmak.
İşte bu önemli oranda Kürt vatandaşımızı temsil eden parti ve örgütler
(ki bunlardan BDP’nin anayasa uzlaşma komisyonunda üç üyesi var) anayasamızın
66. Maddesindeki vatandaşlık tanımından Türk ifadesinin çıkarılmasını
istiyorlar.
Bu meselede BDP’den sonra
ne dediğini
anladığım bir parti var o da MHP.
MHP tartışmaya mahal
vermeyecek bir şekilde Türklük kavramının anayasanın 66. Maddesinden
çıkarılmasına ve başka bir vatandaşlık tanımına hayır diyor.
AKP’nin tavrını anlayan varsa beri
gelsin. Bunun için bakılacak kişi elbette Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan
başkası olamaz.
Geçen hafta ki gurup
konuşmasını esas alacağım. Konuşma içinde “Türkiye” ve “Türkiye
Cumhuriyeti” vatandaşlığından söz etti ama sonunda “tek milletle”
bitirdi.
Şimdi Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’a soruyorum: Şu “tek millet” in adı ne?
Eğer “tek millet”in
adı, örnek: Anadolu, İslam, Anadolu-Rumeli, Osmanlı, Selçuklu, Anadolu
Selçuklu, Büyük Ortadoğu, Büyük Doğu gibi bir isimse evet haklısınız. Bu
tanımlar bir etnisiteyi tarif etmezler.
Tüm konuşmalarınızda “tek
millet” diyeceksiniz ve sonra, buna vurgu yapıp savunan Sayın Birgül Ayman
Güler’e “ırkçı” ve “faşist” diyeceksiniz. Bu ne yaman çelişki
yahu.
AKP sözcülerinin
mugalatada geldikleri son nokta bu.
Ben merak ediyorum. AKP tıpkı BDP gibi biz
anayasanın 66. Maddesini değiştireceğiz. Bunun yerine hiçbir etnik kimliği
işaret etmeyen “anayasal vatandaşlık” kapsamında “Türkiye
Cumhuriyeti” vatandaşlığını getireceğiz diyebilecek mi? Bunun için acaba
daha kaç gurup toplantısı bekleyeceğiz.
Milletin adını koymadan “tek
millet” diyeceksin ve siyasi rakiplerini “milliyetçi”, “ırkçı” ve “faşist”likle
suçlayacaksın. Buna bu ülkede yaşayan herkesin itiraz etmesi gerekiyor.
AKP’li seçmenin de itiraz
etmesi gerekiyor. Sayın Başbakanım lütfen önce şu “tek millet”in adını bir lütfeder
misiniz diye sormaları gerekmez mi?
Bu sorunun yanıtı AKP tarafından
açık ve net olarak ortaya konmadan, AKP’nin Kürt vatandaşlarımıza söyleyeceği
tüm sözler geçerliliğini yitirmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisine
gelince; CHP parti programının 46. Sayfasında; Kürt kökenli yurttaşlarımızın sorunlarının “üniter
ve ulus devlet temeli dikkate alınarak” çözümlenmesi önerilmektedir.
Sayfa 47 de; “ yurttaşlarımızın
farklı etnik kökenden gelmeleri, farklı kültürel, dinsel özellikler taşımaları,
birlikteliklerinin ve ortak bir ulus oluşturmalarının engeli olamaz.”
“ CHP’nin entegrasyon
anlayışı
farklı etnik kimliklerin ve inançların ortadan kaldırılmasını değil, onlara
saygı göstererek ülke bütünlüğünün ulus devlet anlayışı ile korunmasını
öngörür.” der.
Parti programı esas alındığında (
ki olması gereken budur) CHP’nin anayasamızın 66. Maddesinin mevcut halini
savunması gerekmektedir.
Çünkü CHP programının yukarıda
alıntılarını yaptığım ilgili bölümleri çok açık olarak “ulus devlet”
vurgusu yapmakta ve ona sahip çıkmaktadır.
İşte bu yüzden Sayın
Birgül Ayman Güler’in parti içinde yayımladığı “Vatandaşlık Ulusal mı
olmalı, anayasal mı 1-1-3-4”
broşürlerindeki vaaz ettiği görüşler parti programı ile tutarlılık arz
etmektedir.
Olmayan ise; CHP içindeki
“özgürlükçü sol” unsurların bu görüşlere karşı yeni bir pozisyon
geliştirememeleridir.
Parti içindeki eğer varsa; “ulusalcılar”
ve “özgürlükçü sol”cuların kendi aralarında ideolojik tartışmalarını
tüketip bunu partinin onayına sunmaları ve ibra istemeleri kaçınılmazdır.
Halının altına süpürerek
bu meseleden kurtulamazsınız.
Bu ve buna benzer diğer önemli ve kritik
meselelerin ortak bir parti görüşüne dönüşeceği meşru zeminler program
kurultaylarıdır.
CHP’nin ihtiyacı budur.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: