Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı Ankara’da yapıldı.
TBB Başkan Vekili ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer başkanlığındaki toplantının Divan Başkanlığı'nı da Vahap Seçer üstlendi. 2026 Mali Yılı Bütçesi, 2026 yılı Performans Programı ve bütçesi ile Avrupa Konseyi'yle yapılacak şartlı bağış anlaşması gibi gündem konuların ele alındığı toplantıda Başkan Vekili Seçer, belediyelere yönelik ekonomik baskılar ve tutuklu belediye başkanları hakkında konuştu.
Vahap Seçer, açılış konuşmasında şunları söyledi:
"Belediyeler Birliği, önemli görevler üstlenmiştir. Bu görevleri yerine getirdiği takdirde belediyelerimizin daha efektif, sürdürülebilir, kaliteli hizmet etmesine muazzam katkılar yapar. Bu katkılar da vatandaşlarımızın memnuniyet oranını artırır. Bu nedenle birliğimizin etkin çalışması son derece önemli. 2024 yılından bu yana Başkanı’mız Sayın Ekrem İmamoğlu, ardından Başkan Vekilliği görevine gelen Sayın Zeydan Karalar ve ardından benim Başkan Vekilliğim döneminde de TBB’nin daha kurumsal bir hüviyetle, bilimin ışığında çağdaş normlara dayalı, günü kurtarmak için değil de olması gereken, etkin çalışmalar yapma gayreti içinde olduk. Dün de, bugün de, yarın da böyle devam edecek.
İNSANLARIN KARNINI DOYURMAK ÖNCELİK HALİNE GELDİ
Belediyeler son derece önemli kurumlar. Demokrasinin gerçek anlamda tecelli ettiği muhtarlar, belediye meclis üyeleri gibi belediye başkanları da önemli makamlardır. Özellikle Türkiye, 2018 seçimlerinden sonra Başkanlık Sistemi’ne geçmesiyle beraber Türkiye’de belediye başkanlığı makamı farklı bir hüviyete büründü. Önce bunu kimse fark etmemiş olabilir ama her geçen gün bunun farkı ortaya çıktı. Çoğulcu parlamenter sistemde kabine siyasi figürlerden oluşuyordu. Parlamentodan seçilen üyeler, kabineyi oluştururdu. Bakanlar siyasi figürlerdi, belediye başkanları da öyle. Biz mevcut bakanlar gibi atama değiliz, halka karşı siyasi sorumluluklarımız var. Bizi atayan makamlara karşı sorumluluğumuzun çok ötesindedir, demokrasi sorumluluk anlamında böyle bir şeydir.
Dünya değişiyor. Dünyanın değiştiği bir ortamda Türkiye’nin değişmemesi mümkün mü? Türkiye’nin değiştiği bir ortamda belediyecilik anlayışının değişmemesi mümkün mü? Türkiye demokrasi tarihi belediyelerin ilk görev yapmaya başladığı tarihten bu yana geleneksel belediyecilik anlayışı da değişmeye başladı, kendini güncelledi. Belediyeler daha çevre dostu, daha insan odaklı, daha halka dokunan... Hem kentin yapısal sorunlarını çözmek ama bunun yanında da vatandaşın her sorununu, hatta öyle bir hal aldı ki belediyelerin sorumluluk alanı olmayan konularda belediye başkanına müracaat ediliyor. Ekonomik krizin artık bir buhrana dönüştüğü günümüz Türkiye’sinde belediyeler sosyal politikalara çok bütçe ayırmaya başladı. Herkes yol yapmayı ya da park yapmayı ya da yapısal sorunları çözmeyi ikinci plana attı, insanların acısını dindirmeye, karnını doyurmaya yönelik politikalara önem vermeye başladı. Böyle bir dinamik yapı içerisinde TBB’nin önemi de son derece büyüktür.
"ASIL CEZALANDIRILAN HALK"
Finansal sorun başta olmak üzere birçok sorunla boğuşuyoruz ama plansal sorun bunun en başında geliyor. İyi belediyecilik mali disiplin ve idari disiplinden geçiyor. İyi bir finansman tablonuz olacak, mali disiplininiz olacak ve liyakatlı kadrolarınız olacak. Ondan sonra önemli projeler, etkin, sürdürülebilir hizmetler ve vatandaş memnuniyeti gelir ama bir taraftan ekonomik krizle boğuşurken bir taraftan da yeni göreve gelen belediye başkanlarımızın yaşadığı sorun, önceki dönemlerden kaynaklanan ve bugün kucaklarında kötü bir miras olarak buldukları finansal tablolardır. Az önce bir toplantıda bir belediye başkanım şunu söyledi: ‘Başkanım, ben yeni belediye başkanı oldum. Daha önce bu kadar SGK ve maliye borçları için belediyelerin üzerine geliniyor muydu?’ Hayır, gelinmiyordu dedim. Birçok belediye, SGK ve Maliye borçlarını finans kaynağı olarak kullanıyordu. Hatta geçtiğimiz dönemlerde CHP’li belediyeler, şahsım da dahil meclis çoğunluğumuz olmadığı için borçlanma yetkisi alamıyorduk, doğal olarak da SGK ve Maliye borçlarını ödeyemiyorduk. Zaten SGK babasının hayrına bunu ötelemiyor, bir gecikme faizi alıyor. Zaman zaman da bir yapılandırma geliyordu, uygun ödeme koşullarında eski borçlar ödeniyordu. Birden bire silkeleme politikasıyla her şey alt üst oldu. Siyasi olarak bizi cezalandırmak bir yana dursun ama asıl cezalandırılan halk.
“VATANDAŞA HİZMET EDECEK KAYNAK ORTADAN KALKIYOR”
Kaynağından borç kesiliyor ya da yapılandırılıyor. Bir taraftan yeni tahakkukları ödeme koşulu getiriliyor. Geriden gelen yapılandırma taksitleri mi ödensin yoksa her ay yeni tahakkuklar mı ödensin? Gelen para kaynağında bitiyor ya da kuşa dönüyor, vatandaşa hizmet edecek kaynak ortadan kalkıyor. Bunun yollarını samimi olarak siyasetten arındırılmış düşünceler yapılması gerektiğini söylüyoruz. Sayın Çevre Bakanı’ndan bir randevu talebimiz oldu. Kendisine bire birde nezaketle, usuletle medeni toplumlarda olduğu gibi bunu anlatmak istiyoruz ama bunu yapacak iki tarafın da bu kültürde olması gerekiyor.
Yerel yönetimlerde medeni dünyanın kabul ettiği belediyecilik yöntemi idari ve mali özerkliktir. İdari ve mali özerklik ‘Bırakalım yapsınlar’ değil, güçlü bir denetim mekanizmasıyla yapılan düzenlemelerin yasalarda kalmaması şartıyla, uygulamada da denetimin zamanında ve etkin yapılması şartıyla. Herkes denetlensin ama siyasi parti farkı olmaksızın. İktidara mensup belediyeler ayrı, iktidara mensup belediyelerden müfettiş çıkmadığı takdirde ülkemizin demokrasi ülkesi ve hukuk devleti olması anlayışı sorgulanır. Bunu sorgulamak da herkesin hakkı olur."
"GÖNÜLLERE GİRMİŞ BELEDİYE BAŞKANLARI CEZAEVİNDE"
TBB Başkan Vekili Vahap Seçer, tutuklu belediye başkanları, belediye meclis üyelerine de değinerek, bu tip gelişmelerin belediye başkanlarının çalışma motivasyonunu etkilediğini söyledi. Seçer, şöyle konuştu:
"Sadece belediye başkanlarımızın değil, belediyede çalışan ve halka hizmetle yükümlü olan mesai arkadaşlarımızın da motivasyonunu etkiliyor ve belediye başkanlarımız, toplum karşısında maalesef itibarsızlaşıyor. Artık herkes kendisine şüpheyle bakıldığını düşünmeye başlıyor. Belediye başkanları bunu hak etmiyor. Halkla bu kadar iç içe olan, onların güvenini kazanmış, gönüllere girmiş belediye başkanları cezaevinde. Her gün bir dram, bir hukuksuzluk yaşanıyor. Hiçbirimiz suç işleme hakkına sahip değiliz, Anayasa karşısında hepimiz eşitiz ama 'tutuksuz yargılama' diye bas bas bağırıyoruz.
Milyonların oylarını alan insanların kaçma, delil karartma şüphesi gerekçe gösterilerek cezaevine girmesini doğru bulmuyoruz. Yargılanabiliriz ama ortalama bir hukuk devletinde savunma hakkı vardır, istisnai bir durumdur tutuklama ama Türkiye’de evrensel hukuk normları yerle bir olmuştur. Bugün güç bizde diye bunları görmemek, ‘bize ne’ demek demokrat bir insana yakışır bir tavır değildir. Adalet, hepimiz için adalet. Bu nedenle bir an önce belediye başkanlarımızın iddianamelerinin açıklanması, yargılama sürecine başlanması, başkanlarımıza savunma imkanı tanınmasını talep ediyoruz. Birçok belediye başkanımızın, meclis üyemizin yok yere uzunca süre cezaevinde tutulduğunu hep birlikte göreceğiz."
Yorumlar
Kalan Karakter: