

hayatım renklenmeye başladı resmen. Bu ülkede mafya bile sanırım benim kadar
mahkemelere çıkmıyordur…
1 Nisan
günü de (şaka gibi ama şaka değil) ‘DÜRÜST BAŞKAN Aziz Kocaoğlu’nun “Başkanların
Başkanı” unvanını verdiği Bilgin Erünal’ın danışman arazisi ile ilgili mahkemede
olacağız Büyükşehir Meclisi olarak…
Yani bir
tane Zübük, iki tanede alakam olmayan plan onaması ile ilgili, toplam üç
davada yargılanmam devam edecek…
“Sakınan göze çöp batar” atasözünün
doğruluğunun ispatı adeta yaşamımız!
Son
mahkememiz olan Zübük Davası’na gelecek olursak:
Samimi
olmak gerekirse, içimde davacı tarafın davayı çekmiş olabileceğine dair
bir düşünce vardı mahkemeye giderken. Çünkü “Yaşayan 242 bakandan biri olan, aynı zamanda meclis idare amirliği
yapmış, aynı zamanda duayen gazeteci, aynı zamanda doktora unvanlı Hakan Tartan”ın,
kendi meclis üyesi ile girdiği davalaşma sürecinin mantıklı bir yanının
olmadığını, bunu er ya da geç kendisinin de anlayacağını düşünüyordum,
umuyordum…
Mahkemede
karar duruşması olacağı düşüncesiyle, hazır bulundum. Sanık olarak dikilinen
yere geçirdiler beni. Davada dört kişi yargılanıyor aslında, ama benden başka
kimse gelmemişti.
Davacı
avukatına soruldu: “Cezalandırılmalarını
talep ediyoruz.” dedi. Ben gayri ihtiyari dönüp gencecik bayan avukata
baktım. İçimden “iyi ki böyle bir meslek
seçmemişim” diye mutlu oldum. Gören de sanır ki, cana ya da mala kasıtta
bulunmuşum.
Neyse…
Onların kendi vicdanları huzur içindeyse, sorun yok.
“Söyleyeceğiniz bir şey var mı?”
diye bana sordu hâkim.
“Efendim” dedim, “kafama
takılan bir şey var. Söz
konusu dava, yerel düzeyde haber yapan bir internet sitesinin, bir köşe
yazısının altına yapıldığı iddia edilen bir yorumdan ibaret. Ben yasaları
bilmemekle birlikte, örneğin Hürriyet Gazetesi’nin manşetinde, ya da bir ulusal
kanalın canlı yayınında Zübük demekle, yerel bir internet sitesinde, bir köşe
yazısının altında geçen yorumlardan bir tanesinde Zübük demek aynı suç ve yasa
kapsamında mı değerlendiriliyor?”
Öyle ya,
velev ki de demiş olsak, kaç kişi okumuştur o yorumu?
İşin ilginci, davada deniyor ki, “bir kamu görevlisine, görevinden dolayı hakaret etmekten”… Neden
öyle deniyor peki? “Biraz daha fazla
ceza alsınlar” diye başvurulan bir yöntem bu. Sanki kişiliğe yapılan bir
hakaretin görevle bir ilgisi varmışçasına!
Yani belediye başkanı olmasaymış, söylediğim
iddia edilen şeyin cezası daha az olacakmış!
Duruşma sonunda hâkim görevsizlik kararı verdi
ve dosyayı başka bir mahkemeye sevk etti…
Bu arada bir şey daha ilave edeyim: Bu dava,
bazılarının sandığı gibi, tazminat davası değil. Doğrudan hapis cezası
talebiyle yargılanıyoruz.
Sevgili
okurlarım, canlarım, güzel insanlar:
Artık
sizi içeri attırmak için, birilerinin aracınıza uyuşturucu filan koymasına
gerek yok çağımız dünyasında. Sizin, evde olmadığınız bir saatte, ya da
wireless hattınıza girerek, herhangi bir şekilde, Hakan Tartan ya da daha alt
(!) düzeyde önemli bir devlet büyüğüne hakaret içerebilecek bir yazı ya da
yorum yazılırsa, devlet diyor ki, “kardeşim
bu yazı senin hattından yazılmış.” Bitti…
Yani kendini bir anda, aniden, durup dururken
hapiste bulmak olası…
Çok dikkatli olun!
Şimdi biraz
da, bu dava vesilesiyle ortaya dökülen partinin içler acısı halini gözünüzün
önüne sermek istiyorum ‘CHP’nin Kalesi’
denilen İzmir’de…
Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan ve onun
meclis üyesi olan ben, böyle incir çekirdeğini doldurmayacak bir konudan dolayı
mahkemedeyiz iki yıldır. Dolayısıyla da dosta düşmana karşı komik oluyoruz bana
sorarsanız.
Peki, genel
başkanı, yardımcıları, milletvekilleri, il başkanı, ilçe başkanı, belediye
başkanları ve yüzlerce meclis üyesinin olduğu bu partide, bir allahın kulunun,
bugüne kadar çıkıp, “Arkadaşlar yapmayın,
halkı bize güldürmeyin. Aranızda kan davası mı var?” demediğini biliyor
musunuz?!
Partinin
içinde bulunduğu durumu bundan daha iyi anlatan bir örnek olabilir mi?
Çünkü
herkesin bakış açısı genel olarak, “Bırakın
bunlar birbirini yesin, yıpratsın. Koltuğa biz oturalım” şeklinde
çalışıyor…
Parti
içinde, neredeyse her düzeydeki insanın, bir diğerinin koltuğunda gözü
olduğu bir ortam düşünebiliyor musunuz?
Bu anlattıklarımdan
başka anlamlar çıkarılmasın. Kimseden bir şey beklemiyorum. Sadece bir durum
tespiti yapmaya çalışıyorum.
Bir de,
mahkemelik iki insandan, erkin başında olana, yani güçlü olana yaranmak için
bana ‘çakanlar’ var…
Onların
zamanı da gelecek!
HAYAT BAZEN İLGİNÇTİR…
Bir dostum
vardı. Ne zaman uğrasam sürekli parasızlıktan ve borçlarından söz eder,
dert yanardı. Söylediği rakamlar sizin kafanızı yormak istemeyeceğim kadar
büyük rakamlardı. O kadar çok şikâyet ederdi ki, kullandığı BMW 740 marka
aracına neredeyse ben yakıt koymaya yeltenecek olurdum.
O derece
yani…
Birkaç yıldır
görüşememiştik. Ancak bir vesileyle, birkaç gün önce bir araya geldik. Gördüm
ki, diğer aracı değiştirmiş, 2013 model Range Rover almış. Hani şu Range’lerin
en büyük ve en pahalı olanlarından.
“Neden görüşemiyoruz?” dedi, anlattım:
“Sen hep borç harç içindesin. Benim durumum
belli, elimden yardım etmek gelmiyor. Üzülüyorum. O yüzden uzak durmaya
çalıştım bir süre. Nasıl çoluk çocuk iyi mi? Karınları doyuyor mu? Durumu
düzelttin mi biraz?”
Anladı.
Biraz
mahcup gülümsedi…
Hayat işte…
Nasıl yaşarsan yaşa…
SEVGİLİ DOSTUMA…
Geçen yazıma
‘dr kertmen’ rumuzu ile yorum gönderen, sevgili dostum, güzel insan Dr. Mehmet
Ali Kertmen (soyadı gerçektir), “senin problemin ne kardeşim, andropoza mı
girdin sen” şeklinde veciz bir yorum göndermiş. Üstelik andropozu yanlış
yazmış, ayrıca ‘mı’ yı da ayırmamış. Neyse!...
Sevgili
Mehmet Ali, ben ne anlarım andropozdan, girmekten, çıkmaktan filan.
Neden bunları yazdığımı bilecek, değerlendirecek, karar verecek olan sensin.
Bunun için okudun çünkü.
Senin, işin
bu.
Eğer
sorun andropoz değilse, bir psikolog okuyacak, bunları yazma psikolojimi ve
sebeplerini araştıracak.
Yani, bana
sorma hangi sendroma girdiğimi.
Her şeyi
devletten bekleme…
Sadece sıradan olmayan, hatta
birilerinin yazmaya cesaret edemediği şeyleri yazmaya, dolayısıyla sıradan
olmamaya çalışıyorum kendimce.
Bunu neden yaptığımın da bir açıklaması
vardır elbet. Ancak onu da ben bilemem.
Ben sadece kendi işimi yapmaya çalışıyorum…
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: