Merhaba sevgili okur... Nereden, nasıl başlamalı, hangi konuyu konuşmalı konusunda kararsız kalsam da, 2025’e veda ederken gündemi kasıp kavuran asgari ücret, memur ve emekli maaş zamlarına değinmek daha cazip geldi doğrusu.
Evet, ülkedeki ekonomi 2025’in önceki yıllar gibi yine en çok konuşulan konularından biri olarak zirvelerden inmedi malum. Hatta bu gidişle, açlık ve yoksulluk sanki en vahim ve en önemli konu olarak hiç inmeyecek o zirvelerden... Zirvelerden, zırvalarla!
Yani takip ediyorum, okuyorum, dinliyorum; açlık sınırı açıklanıyor, yoksulluk sınırı almış başını gitmiş ve tüm bunlara istinaden utanmadan “iyileştirme yaptık” diye müjde veriyorlar. Yahu kimi kandırıyorsunuz? Ortada iyileşen bir şey yok, aksine can çekişen bir halk var.
Asgari ücret dediğin artık bir geçim kaynağı değil, bir borç taksiti olmuş durumda. Çünkü maaş hesaba yattığı an buharlaşıyor ve geriye sadece limitleri dolmuş kredi kartları ile ertelenmiş hayaller kalıyor.
Hele o emekli maaşı... Bir ömür emek vermenin karşılığı bu olabilir mi sahi? Vatandaş pazarda tezgaha, markette reyonlara bakmaya korkar hale geldi. Çünkü yaşamı idame ettirmek için ihtiyaçlar belli olsa da, ihtiyaçları karşılayacak cüzdanlar boş!
Memuru, işçiyi, emekliyi her gün artan rakamlarla boğdunuz, tükettiniz, yaşama heveslerini sabote ettiniz.
Yüzde şu kadar zam verdik diyorsunuz ama etiketler sizin yüzdelerinizden hızlı koşuyor.
Açlık sınırının asgari ücreti solladığı yerde “ekonomi” konuşulmaz, “ayboluyor” denir. Çünkü bu ekonomik bir tablo değil, toplumsal bir çöküştür ve hala bunun farkında değilsiniz!
“Ya sabır” dilimize pelesenk oldu. Yükse hep aynı omuzlara binip, aynı bellere yükleniyor. Zengine “biraz dur” diyen yok fakat konu yoksula gelince her kafadan durumu normalleştiren sözler çıkıyor. Allah’ı sorsan, onlardan razı. Peki, ya kul hakkı? Mutfak boş, kiler boş cüzdan boş, hayatlarsa tam anlamıyla ipotekli.
Halkın sadece seçim zamanlarında görüldüğü bu düzende kimse çıkıp “ekonomi düzeliyor” masalı anlatmasın artık yeter! Zira bu rakamlarla YAŞANMAZ sadece nefes alınır.
Biliyoruz bu tabloyu çizenlerin tuzu, bu hayatın tam ortasında cebelleşenlerden her daim kuru.
Yani ezcümle;
Asgarî ücret dediğin şey, açlık sınırının altında kalmış, resmî olarak çalışıp resmî olarak aç kalıyorsun. Buna hâlâ “ücret” demek bile oldukça ironik. Emekli maaşı desen, yılların karşılığı değil, sadaka sınırında kalmış... Memur mu? Tam bir maaşlı köle, her ay biraz daha borçlanarak ayakta durmaya çalışıyor.
Ve sevgili okur bunlar istisna değil, genel durum ve maalesef anlatırken sanki küçük bir kesimin sorunuymuş gibi konuşuluyor. Değil. Ülke insanı darda, hayatlarsa can çekişiyor! Nokta.
Gülcan Pandora
Yorumlar
Kalan Karakter: