Şiirler, şarkılar, edebi hikâyeler yazmak isterdim bu yaşlarımda. Tarih, sanat, felsefe ile iştigal etmeliydim şimdilerde. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki iş, ekmek, hak, hukuk gibi insani temel ihtiyaçların savaşını vermekten yoruluyoruz. Çocuklarımıza örnek erdemler sergilemek bir yana hayvansal gereksinimleri bile karşılamakta zorlanmaktayız. Çeyrek asırlık bir vandallığın yıkıntıları arasında ağlayan bir çocuktan farksız yüreğim…
Hayallerimiz ve ideallerimiz saçma sapan bir ortamda işkence altında. Biz kişisel gelişim ve sosyal statü için okurken, birileri sahte diploma ile makam ve mevkilere sahip olmakta. Geldikleri pozisyonda ise tek dertleri para ve mal peşinde koşmak. Ülkemizde tüm olumsuzlukların yegâne kaynağı bu anlayış. Ehliyet, liyakat aranmadıkça dibe batmaya devam etmekteyiz. Bizim neslin ve gelecek birkaç kuşağında gençliği heba edildi. Planlama ve ön görü bu anlayışın için sadece kişisel kalkınma için kullanıldı. Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı vardı. Bu kurumda ülkenin en başarılı öğrencileri istihdam edilirdi. Sonrasında nitelikli siyasetçiler buradan çıkardı. Tabi ülkenin geleneksel anlayışı ile kirlenerek. Her ne olursa olsun bu gelenek sürdürülmeliydi. Fakat yok edildi. Devlet kurumunda buna benzer birçok gelenekselleşen kurum yok edildi. Sonuç ortada.
Dün gece hayal etmiştim Anadolu’yu. Bazen Kafkas oynarken buluyorum kendimi, bazen Şıhani, bazen horon, bazen Zeybek hepsinden ayrı haz alıyorum. Hiç birisine ait hissetmiyorum kendimi. Fakat hepsi içimde bir parça haz ile mutlu ediyor beni. Büyük dedelerim 1. Dünya savaşı ile gelmişler Karsa. Babaannem Âşık Şenlik torunu Kara Kalpak Türklerinden, Büyükbabam Kürt. Anneannem Gagavuz Türklerinden, Dedem Artvin Yusufeli’nden. İçimdeki bu gen havuzu her namede kanımı kaynatmaya yetiyor. Şimdilerde ise endişem çocuklarım için. Eşim Balkan göçmeni; Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk ve Yugoslavya karışımı bir gen havuzundan. İşte bu zengin kültür bizleri bu coğrafyaya âşık kılmakta. Endişemiz, bağlılığımız, düşüncemiz hep bu yüzden. Bu kültürlerin binlerce yıl yaşadığı; mutluluk, acı, keder, sevinç izleri taşıyor gen havuzumuz. Ayrılıp kopmak kendimizi yok etmek gibi bir şey…
Vatan sevgisi yukarıda bahsettiğim histerilerle oluşan yüce bir aşktır.
Fakat öyle bir Vandal anlayış bu aşktan kuleyi yıkmaya çalışıyor ki!
“Vatan Haini!” cümlesini öyle hoyrat kullanıyorlar ki!
İşte bu kuleye balyoz oluyor bu kelimeler. Sağcı, Solcu, Dinci, Komünist, Alevi, Sünni diye yaftalarla ortak duygumuz olan “Vatan Aşkı” bu şekilde yok edilmekte.
Çözüm, paranın körelttiği vicdanlarda zor olsa da Mustafa Kemal’in “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!” sözünde yatmaktadır. İşte bu ruhu ortaya çıkarmak asıl mesele…
Yorumlar
Kalan Karakter: