Sedat Peker konuşuyor.
Peker konuşuyor ama ortada yeniden açılmış ya da hazırlığı yapılan soruşturma yok.
Nedeni basit.
Sedat Peker’in anlattıklarının şimdilik hukuki karşılığı yok.
9 Nisan 2021’de Peker ve adamlarına yönelik düzenlenen operasyonda Beykoz’daki evi de arandı.
Operasyonun ardından uzun süre sessizliğini koruyan Sedat Peker, kendisine ait sosyal medya hesabından paylaştığı video ile operasyonu eski İçişleri ve Adalet Bakanı Mehmet Ağar ile kamuoyunun “Pelikancılar” diye bildiği grubun yaptığını öne sürdü.
41 dakikanın üzerindeki ilk videosunda kendisinin 1,5 yıldır Türkiye dışında olmasına rağmen evinin sabaha karşı basılması ve eşi ile iki kızının bir nevi taciz edilmesi. Sedat Peker’i çok kızdırmış.
Peker’in hedefindeki isimler Mehmet Ağar ve Pelikancılar.
Doğruyu söylemek gerekirse baskın konusunda Sedat Peker haklı.
Bizzat AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından iki ay önce açıklanan demokrasi ve hukuk paketinde sabaha karşı ev baskınları olmayacağı açıklandı.
Bunun üzerine, üstelik de sıkı bir AKP savunucusu Sedat Peker yapılanları yediremiyor.
Aslında böyledir o dünyanın kuralı.
Ya benimsindir ya da kara toprağın.
Peker de bunu en iyi bilenlerden.
Sedat Peker ilk yayınladığı videosunda da ikinci videosunda da simgelerin önemini gösterdi.
Masasının üzerine özenle yerleştirdiği kitaplar ve diğer görseller sıradan değil.
Sol yanında duran üç zarf ikinci videoda da var.
O zarfların kime ait olduğu ve kime gideceğini şimdilik bilmiyoruz.
Yakında öğreniriz meraklanmayın.
Sedat Peker’in kendince çok şey bildiği doğru.
Ama ne kadarı hukuk içinde kendine yer bulur o şüpheli.
Nitekim anlattığı iki olay üzerinden oldukça zaman geçmiş.
Hem silahla ateş etmek hem de Kazakistan uyruklu Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi 2’nci sınıf öğrencisi Yeldana Kaharman’ın ölümü ile ilgili söyledikleri ilginç.
Ancak söyledikleri her iki olay hakkında yeni bir soruşturma açılması açısından yeterli değil.
Bilinen deyimi ile “dedikodunun tekrarı” benzeri açıklamalar.
Kazakistan uyruklu Yeldana Kaharman’ın başına gelenler elbette en ince ayrıntısına kadar araştırılmalı.
Bunun için delile ihtiyacımız var.
Ama bazen öyle olaylar gelişiyor ki hukukun işleyebilmesi için gerekli deliller, ne yazık ki soruşturma dosyasına yeterince girmiyor ya da şüpheli şekilde giriyor.
2019’da meydana gelen olay için 2021’de sadece “açıklama” yapılması yeterli olmuyor.
Size taze bir olaydan bahsedeyim o zaman.
Adı Bayram Memmedov.
Memmedov, 2016 yılında, insan hakları savunucusu Giyas İbrahimov ile birlikte eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in Bakü’deki heykelinin üzerine yazı yazmasının ardından tutuklandı.
Çıkarıldığı mahkeme tarafından “uyuşturucu kaçakçılığı” suçlamasından suçlu bulunan Memmedov, 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Memmedov, 2019 yılında İlham Aliyev’in af kararıyla serbest kaldı ve Türkiye’ye geldi.
Bayram Memmedov’un için yakınları 2 Mayıs’ta kayıp ihbarında bulundu.
Memmedov için yapılan araştırma sonunda Moda sahilinde terliklerini almak isterken denize düştüğü ve açıklara sürüklenerek gözden kaybolduğu iddia edildi.
Soruşturma başlatıldı ancak hazırlanan raporda “şüpheli ölüm” olarak nitelendirilmedi.
Bayram Memmedov’un arkadaşı Ulvi Hasanli, Bayram Memmedov için “Yurtdışında okumak istiyordu. Yanılmıyorsam Birleşik Krallık’ta bir üniversiteye kabul edildi. Bakü’deyken eğitimine hazırlanıyordu. Arkadaşlarına okumak ve Azerbaycan’a dönmek istediğini söyledi. İntiharını düşünemiyorum. Değişiklik olmadı, depresyon olmadı. Genelde Bayram’ı intihara meyilli biri olarak görmüyorum. Her şey olabilir ama benim versiyonlarım arasında olacağına inanmıyorum” dedi.
Memmedov dosyası kapatıldı.
Sedat Peker’in Kazakistan uyruklu Yeldana Kaharman konusundaki iddialarını dinlerken Bayram Memmedov aklıma geldi.
Henüz sıcaklığını koruyan bu olay da ileride bir başkası tarafından gündeme getirilebilir miydi?
Yoksa Yeldana Karaman’ın hüznüyle Bayram’ın terlikleri peşinden düştüğü denizde yaşadıklarını ve boğulmasının ardındaki gerçekleri şimdi mi aramalıydık?
Sedat Peker geçmişte bilgi sahibi olduğu konularda konuştu.
Hedefindeki isimler Mehmet Ağar ve oğlu Tolga Ağar.
Henüz Pelikan konusuna girmedi.
Açık söyleyeyim bu videoların devamının geleceği konusunda şüpheliyim.
Sanki bir yerlerde pazarlık yapılıyor gibi geliyor bana.
Sedat Peker’in videolarında simgeleri kullandığını söylemiştim.
Zaten kendisi de kullandığını söylüyor.
İlk videosunda yer altı dünyasının suskunluk yasası “Omerta” ile mesajını vermişti.
Belli ki etkisi istediği düzeyde olmamış ve ikinciyi çekmek zorunda kalmış.
Bu kez çektiği videoda dikkatimi çeken üç simge vardı.
Birincisi, ilk videoda da masanın sol yanında bulunan üç zarf.
Belli ki adreslerine gönderilmeyi bekliyor.
İkincisi, ilk videosunda da özenle masaya koyduğu beyaz tespih.
Ne anlama geldiğini inanın bilmiyorum.
Ancak insanların gözünün içene sokarcasına masaya koyduğu tespihin belli ki Sedat Peker’in geçmişiyle ilgili önemli bir yeri var.
Belki de o tespih “önemli” bir kişiden hediye ve Peker onu anımsatıyor.
Üçüncüsü Sedat Peker’in masasındaki kitaplar.
Troçki kitabı üzerine yorum yapmak zor.
O kitabın Troçki’nin “hain” ilan edilmesi ve ardından sürgüne zorlandığı ülkede öldürülmesi üzerine benzetme olduğunu düşünüyorum.
Diğer kitap ise şaşırtıcı.
İktidar…
Ya da devam eden adıyla Güç Sahibi Olmanın 48 Kuralı.
Kitap için uzun uzun değerlendirme yapılabilir.
Kısa yoldan gidelim.
Bu konuda size Emre Çetin’in kendi bloğunda yazdığı değerlendirmeyi önereyim.
Çetin’in değerlendirmesi kısa ve öz bilgi verecektir.
Hele hele 48 kuralı okuduğunuzda ve de günümüzde yaşananları gözünüzün önüne getirdiğinizde gerçekten önemli ip uçları verecektir.
Sedat Peker’in ikinci videosu bize bunun nasıl yaşandığını anlatmaktadır.
Beykoz Konakları’nda ne olmuşsa, Kazakistan uyruklu Yeldana Kaharman’a da o olmuştur.
Kazakistan uyruklu Yeldana Kaharman’a ne olmuşsa, Azeri uyruklu Bayram Memmedov’un başına gelenler de benzerdir.
Yeraltı dünyası böyledir.
Kontrol ettiğinizi sandığınız şey aslında sizi kontrol ediyordur.
Dini, dili, cinsiyeti, memleketi fark etmeksizin insanlar ölür.
İnsanlar ölürken, insanlık da ölür…