CHP İzmir'de ilçe kongreleri hızlandıkça ortalıkta onlarca iddia da uçuşmaya başladı.
Siyasette “ikna” gücünü kabullenirim.
Siyasette “ekip” olmayı da kabullenirim.
Ancak siyasette “kamu gücü” kullanmayı kabul edemem.
Sokak sokak, ev ev, insan insan dolaşır destek istersiniz.
Derdinizi, siyasi tavrınızı, yapacaklarınızı edeceklerinizi anlatıp sizinle yol yürümeye davet edersiniz.
Sizce olumsuzlukları anlatırsınız, olumlu hale nasıl getireceğinizi söylersiniz.
Ancak kimseyi işiyle, aşıyla tehdit ederek sizden yana olmaya, ya da karşınızdakileri desteklemekten vazgeçirmeye çalışamazsınız.
Bunları neden yazdım?
Özellikle CHP'nin İzmir merkezindeki ilçelerdeki kongreleri yapılmaya başladıktan sonra havayı karanlık sis bulutu kapladı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kamu gücünü kullanan kimi insanların işe alma vaadi ya da işten çıkarma tehdidi ile oy kullanacak partililer üzerinde etki yaratmaya çalıştığı iddiaları ayyuka çıktı.
Bu iddialar bir süre sonra ete kemiğe büründü.
Artık isimler, sayılar herkesin eline ulaştı.
Bu süreçte büyükşehirin kamu gücünü kullananların “maviciler” diye adlandırılan grup olduğunu artık herkes biliyor.
Özellikle Karabağlar ilçe seçiminde büyükşehirin şirket çalışanları üzerinde kurulan baskıların hangi boyuta çıktığı çok açık.
İşten atılma tehdidi ile karşı karşıya kalanların şikayetleri de gitmesi gereken yerlere ulaştı.
Şimdilik bir sonuç yok, ama bu baskı halen sürüyor.
Üstelik Buca ve Bornova ilçe seçimleri öncesinde şiddetli bir biçimde artarak.
CHP yöneticilerinin bu gelişmeye seyirci kalıyor olması da çok ilginç.
Çünkü bu kamu gücü baskısının, bir gün gelip bugün sessiz kalanları da vuracağı açık.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demekle, aslında CHP'yi de tehlikeye attıklarının farkında değiller mi acaba?
Sadece benim elime ulaşan yüze yakın isim bir biçimde büyükşehir şirketlerindeki işlerinden olmuş, onların yerine başkaları işe alınmış.
Bu mudur siyasi rekabet?
Ve benim en çok merak ettiğim konu.
Belediyenin kamu gücünün CHP'nin ilçe kongrelerinde kullanıldığından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in haberi var mı?
Geçtiğimiz haftaya kadar, Soyer'in bu işlerden uzak durduğunu, hatta kendisine kadar giden şikayetler için ilgili bürokratları uyardığını, tarafsız kalmaya özen gösterdiğini düşünüyordum.
Çünkü gelen bilgiler bu yöndeydi.
Ancak geçtiğimiz hafta yapıldığı anlatılan ve çok önemli kaynaklardan doğrulattığım bir görüşme fikrimin değişmesine neden oldu.
Alsancak'ta bir büroda yapılan bu görüşmenin tarafları İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile, Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ.
Sohbette, Soyer İduğ'a Bornova İlçe Başkanı adayı olarak görmek istedikleri ismi söylüyor ve destek istiyor.
İduğ ise söylenen isme destek vermesinin pek de mümkün olmadığını belirterek üçüncü bir isim üzerinde anlaşabileceklerini söylüyor.
Başkan Soyer ise söylediği isimde ısrar ediyor.
Ve ne tuhaftır ki Başkan Soyer'in önerdiği isim mavici ve kendi mahallesinden bile delege seçilememiş biri.
Bornova'da önümüzdeki günlerde ne olacağını birlikte göreceğiz.
Ama bu arada Buca'dan başka dönme dolap haberleri geliyor.
Her ne hikmetse büyükşehir belediyesi şirketleri tarafından Buca'dan 80 kişi iş için mülakata çağrılıyor.
Ama önce ilginç bir çalışma ofisinde testten geçmeleri gerekiyor.
Ve yine ne ilginçtir ki çağırılan kişilerin referansları Buca'da mavicilerin önde gelen isimleri.
Demokrasinin gereği şudur:
İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketleri, CHP'nin İzmir ilçelerindeki kongreleri öncesinde ve şimdisinde, kaç kişiyi mülakata çağırmıştır?
Bunlar içinden kaç kişi işe alınmıştır?
Aynı süreç içinde aynı şirketlerden kaç kişi işten çıkarılmıştır?
Bu sayılar açıklanmadan, büyükşehirin şirketleri üzerindeki şaibe ortadan kalkmaz.
Ve elbette Başkan Tunç Soyer'in “tarafsızlık” sözü de askıda kalır...