Eğri oturup doğru konuşalım.
CHP'de az biraz siyaset yapanlar biliyordu ki Urla Belediyesi'ne yapılan operasyon sürpriz değil.
Hikaye belediye başkanlığı adaylık sürecine kadar gidiyor.
O zaman "dedikodu" diyerek halının altına süpürenler, bugün "ne olacak?" sorusunu ilk soranlar
*
Belediye başkan ve meclis üyeleri belirlenme sürecini anımsayanlar, adaylık için bir ölçüt olmadığını gayet iyi bilirler.
O zaman eş, dost ve de de özellikle “yandaş” olanların tercih edilmesi sonucu ortaya çıkan sonuçtur bu.
Genel merkeze gidip ekipçilik mantığı ile bütün eleştirilere kulaklarını tıkayanların CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu içine soktukları cenderedir bu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı'nın arkasına saklanarak, kendilerine verilen kamusal koltukları kullanarak delege seçimlerinde bile iş, aş dağıtarak “üye tavlamaya” çalışan menfaat çetelerinin İzmir'i getirdikleri noktadır bu.
“Değişim” gibi demokrasi içeren masum bir talebin ardına sığınarak, kurdukları “havuzu” korumaya çalışanların gerçek yüzlerin görüldüğü dönemdir bu.
*
Ortaya çıkan durumun hukuki faturasını ödeyecek tek kişi vardır.
O da Urla Belediye Başkanı Burak Oğuz.
Bakmayın siz timsah gözyaşlarına.
Oğuz'un başına gelenler ekonomik rant peşinde olanları sevindirmiştir.
Tıpkı Üçkuyular'da İzmir'in vücuduna saplanan AVM hançerinin savunmanlığını yapan “göstermelik” CHP'liler gibi.
*
Yaşananların siyasi boyutuna gelince.
Burak Oğuz'u Urla'ya belediye başkan adayı yapmak için en çok kim çırpınmıştır?
Elbette ki Rıfat Nalbantoğlu.
Nalbantoğlu sadece eski il başkanı mıdır?
Elbette hayır, aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in arkasındaki en büyük “siyasi” akıldır.
Soyer'in “karışmama” politikasına rağmen aylardır İzmir'de siyaseti dizayn etmeye çalışmaktadırlar.
Yalnız Nalbantoğlu değil elbette.
CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan da bu grubun “görünmeyen” yüzüdür.
Nalbantoğlu ile Bakan'ın kafa kafaya verip, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kimi şirketlerine “yandaşlarını” ataması da bu planın parçasıdır.
Mustafa Özuslu'yu da unutmamak gerekir.
O da bu yap-bozun kritik bir parçasıdır.
*
İşler iyi giderken her yer maviydi anımsarsınız.
Mavi aşağı mavi yukarı iş, aş vaadenler kimlerdi bir düşünün.
Şimdi ortalarda görünmemeye çalışanlar kimler ona da bir bakın.
Eğer Urla Belediye Başkanı Burak Oğuz'a böyle bir operasyon yapılmasaydı, şu anda kimi belediye şirketlerine koca koca masalar konulmuş mavi pazarlığı yapılıyordu.
*
O yüzden görünen ve olması gereken odur ki.
CHP Burak Oğuz için hukuki bütün desteği vermeye devam ederken, dönüp kendi içinde partiyi bu hale düşürenlerden de hasap sormalıdır.
Mavi fikrini kim ortaya attıysa, mavi için kim nasıl iş, aş pazarlığı yaptıysa, artık belediye bürokratı sayılan şirket yöneticisi, yönetim kurulu üyesi kim varsa Burak Oğuz'un hesabı sorulmalıdır.
Sadece CHP yöneticileri değil.
CHP'nin ilçelerinde sandık başına gidecek delegeleri de bu hesabı sormalıdır.
“Bizi mavi diyerek attığınız çukur, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in kemiklerini sızlatmadı mı?” diye.
Bütün görev CHP'lilerindir.
Ya Kuvayi Milliye diyeceksiniz, ya da İzmir'in heryerinde mavi mavi yükselen AVM'leri seyredip oflayıp puflayacaksınız.
Seçim sizin...
Tuncay Özkan'ı unutmayınız. Kendileri CHP İzmir'i karıştıran en büyük kepçedir.