Yenilen pehlivan güreşe doymazmış
Kolay değil; sen ülkeyi on üç yıl bir başına yöneteceksin. Dediğim dedik çaldığım düdük diyeceksin. Sonra bir haziran sabahı gözlerini elinden uçan iktidara; altından kayan koltuğa açacaksın. Ne söylesen ne yapsan haklısın!...
“Öyle; vallahi; olur mu? Bu velinimetlerine yapılır mı? Biz ki dört şeritli bu kadar yol yapmışken, biz ki yağan yağmurun altında bu kadar yıl birlikte ıslanmışken… Ama yok öyle kolay pes etmeyiz. Millet yanıldı canım, seçim meydanlarının gürültüsü, şamatası kör etti gözlerini. Biz eminiz ki bir erken seçim olsa millet yaptığı hatayı anlayacak; bizi değil ellerinin parmaklarının üzerinde gezdirecek”
İyi de mirim; “milli iradeye saygılıyız”, diyordunuz! Hani “milletin kararı en üstün karardı. Peki, ne oldu, ne değişti?” “Anlamıyorsunuz, o irade bizim yolsuzluklarımıza, hırsızlıklarımıza, hırsımıza, ben’imize hizmet ettiği ölçüde iradeydi. Yok, biz bu iradeyi beğenmiyoruz. Erken seçim de erken seçim…” Bastır Ankara gücü…
KAÇTI MI KAÇIRILDI MI?
Bir Zekeriya Öz vardı hani Ergenekon’un yılmaz, başarılı; altına zırhlı araç verilen, emrine savcılar tahsis edilen; devrin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile devrin Başbakanı Sayın Tayyip Recep Erdoğan’ın yere göğe sığdıramadıkları “kahraman” ilan ettikleri savcı… Hani milletimizin gözbebeği ordumuzu itibarsızlaştırmak ve gözden düşürmek için kurulan tuzakların, kumpasların, dijital dosya sahteciliklerinin ve benzer iğrençliklerin yılmaz savunucusu. Hani milletten, millet meclisinden, Yüce divandan köşe bucak kaçırılan 17-25 Aralık rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, görevi kötüye kullanma dosyalarının baş mimarı; birden cemaatin savcısı olan şimdilerde vatan haini ilan edilen ve hakkında kırmızı bülten çıkarılan Zekeriya Öz vardı ya ha, işte o savcı…
Soru şu; bu zatı muhterem(!) kaçtı mı yoksa onu bir zamanlar kahraman şimdilerde ise vatan haini ilan edilenlerce kaçırıldı mı?
Temennimiz, kendisine açtırılan bu kadar dosyanın kara kutusunun başına bir şey getirilmemesi.
Hani Ergenekon’un bir başka kara kutusu Tuncay Güney’i; Amerikan eteklerinin altına almıştı da bir şey yapılamamıştı. Bu yaman kahraman aynı zamanda vatan haini olan savcıya sahip çıkan da yok, en azından biz öyle biliyoruz ya onun için söyledim.
Sahi terör birden bire niye azıttı?
Kafama takıldı da paylaşayım dedim. HDP ile PKK terör örgütünün biyolojik bağını inkâr eden yok. 7 Haziran seçimlerine kadar düşük seviyede terör faaliyetlerini sürdüren daha çok örgüt güçlenmesine yoğunlaşan PKK ve onun şehir uzantısı KCK ne oldu da HDP’nin bırakın barajı aşması %13 gibi bir oy oranı ve yüksek derecede TBMM temsili ile birlikte azdı? Hani diyorum PKK’nın bütün hazırlığı HDP barajın altında kalsın, dönüp Kürt halkına; “bakın sizi TBMM ne sokmadılar, Kürt halkının temsil yetkisi elinizden alındı.”; diyerek halk isyanı çıkarmaktı da oyunu mu bozuldu? Olur ya HDP’yi yönetenler bu kan emicilere; “hele sen silahını bırak, bak biz varız bundan böyle meselelerimizi TBMM’de çözeceğiz”, diyeceğinden korktu da mı terörünü azdırdı?
…
Padişahım çok yaşa…
Rize'de STK temsilcileriyle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, "İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir”, dedi.
Ne o? Türkiye de yönetim şekli değişti de biz mi farkına varmadık. Baksanıza Türkiye Cumhurbaşkanı yönetim sistemi değişti diyor, ardından da değişen sistemin de anayasa ile netleştirilmesini istiyor.
Ve bir soru daha
Sahi biz, bırakın saltanatı yıllarca 12 Eylül anayasasının Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e verdiği yetkileri tartışarak bugünlere gelmemiş miydik?
Ah samimiyet neredesin? Geldinse üç adet tıkla da var olduğuna inanalım.
Sahi nedir samimiyet?
Samimiyet; doğruluktur, dürüstlüktür, özü sözü bir olmadır, olanı olduğu gibi yansıtmadır, gerçeği saklamamadır. Samimiyet; gördüğünü, bildiğini olduğundan başka türlü göstermeye çalışmamadır. İşine, çıkarına, çıkınına, torbasına, kutusuna; görüşüne, düşüncesine göre olayları, durumları ters yüz etmemektir. İnsanın içinin dışının bir olmasıdır. Ne demişti Mevlana; “ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün.” Samimiyet, insana önce Yaradan’a sonra da kendisine karşı dürüst olmayı emreder. Hz. Peygamber, “Din samimiyettir”, demiştir. Kısacası ihlâs ve samimiyet İslam’ın özü, Müslümanlığın da hulâsasıdır. Peki, samimiyetin zıddı nedir? Riyadır, iki yüzlülüktür, yamukluktur, yalandır, yalancılıktır, çarpıklıktır, içten pazarlıktır.
Son soru; yöneten ve yönetilenler olarak samimi miyiz yahut ne kadar samimiyiz?