Değerli dostlar, Cumhuriyet Halk Partisi Bayraklı Belediye Meclis Üyesi adayı oldum. Siyaset yapmama ve yazmama konusunda uzun zamandır kararlılıkla devam etmekteydim. Gerek Kentsel Dönüşüm çalışmalarım gerekse de toplumsal hassasiyetlerimi güçlü bir şekilde dile getirmem için siyasetin gerekliliğini gördüm.
Yaklaşık 15 yıldır, Kentsel Dönüşüm hakkında düşünmek ve insanlara faydalı olmak için bir gayret içindeyim. Onlarca seminerler verdim. Binlerce vatandaşa dönüşüm toplantıları yaptım. Her gün tanımadığım insanlara telefonda neler yapmaları gerektiğini anlattım. Gazetelerde yazılar yazdım, televizyonlarda yayınlar yaptım anlayacağınız hep anlattım. İcracı çözümler sundum, insanların binasını yapabilmesi için müteahhit görüşmelerine defalarca katıldım. Deprem sonrası işimi gücümü bırakıp, yirmi ay Mimar dostum Özmen Kırbaş ile bir ofis kiralayıp depremzedelere maliyet analizleri ve taslak projelerle çözüm anlattım. Bunca emek ve gayretimin çokta faydalı olmadığını gördüm. Ücret almadan emek verildiğinde, değeri olmuyormuş onu anladım. Toplumumuz duymak istedikleri şeyleri söyleyen insanlara inanıyor. Bunu yapan insanlarda toplumu aldatmaktan başka bir iş yapmıyor.
Siyaset ülkemizde aşırı kirli bir dünya. Bu dünyanın değişmesi lazım. Cumhuriyet Halk Partisinde yaşanan değişim umuyorum ki olumlu yansıyacak ülkenin geleceğine. Çünkü siyaseten kirlenmiş anlayışlar değişiyor, genç ve dinamik insanlar yönetimlere talip oluyor ve parti bunu destekliyor. Hatalar var mı? Evet var. Yanlışlar var mı? Evet var. Dostlar, değişim her zaman iyidir. Değişimi yaparken eski hastalıklardan azda olsa kurtulabiliriz. Ülkenin topyekûn bir değişimi şart, bunun öncüsü de bu değişimi yapan siyasi partilerden geçer.
Ülkemizde tüm alanlarda bir yozlaşma ve kalitesizleşme söz konusu. Futbol da bile oyun ve oyuncu performansından bahsedemiyoruz. Konu şike, hakemler ve federasyon. Eğitim anaokulundan enstitüye kadar kifayetsiz. Sanayi, ticaret, sanat, yaşam, aile, dini inanış vb. aklınıza gelecek her konu ve alanda bir kalitesizlik ve sığlık var. İnsanlarımız her şeyden önce gülmüyor…
Çözüm ve çözümün bir parçası olmak için genç ve donanımlı insanların siyasette olması şart. Deneyimli ve tecrübeli büyüklerin de bu gençlerin yanında yer alarak onlara yol göstermesi çok önemli. Ülkenin düzelmesi için topluma bir dinamizm ve umut vermek gerekli. Bu adı ak kendi karanlık siyasetin bitmesi için. Benim gençliğim, umutlarım ve hayallerim bu anlayışın hoyratlığında kayboldu. Çocuklarımız için ülkenin geleceği için artık oturmamamız lazım. Bu karanlıkla yüzleşip algı çalışmalarını samimiyet ve sevgi ile yok etmeliyiz.
Eğitimi 2-3 yaşlarında başlatarak, sadece etik değerler ve evrensel ahlaki kuramlar içeriği ile çocuklarımıza vermeliyiz. Saçma sapan öz değiş ve klişe cümleleri hayatımızdan çıkarmalıyız. ( Bal tutan parmak yalar, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın vs.) İlkokul, ortaokul ve lise de bu etik değerler eğitimi, sanat ve kültürel faaliyetlerle desteklenerek çocuklarımıza kişilik olarak kazandırılmalı. Bu süreç bizim ana hedefimiz olmalı ki birkaç kuşak sonra özlenen medeni bir toplum olabilelim. Biz ahlaki değerlerden yoksun bir dini anlayış içerisinde yaşamak zorunda kaldıkça, mutsuz ve umutsuz bir toplum olmaya devam edeceğiz.
Mevcut iktidar anlayışından kurtulmak değişimi canlı tutarak olacak. Geçen hafta otuz yaşında bir kızımızın, yüzünde gördüğüm umutsuzluk; siyasete küsmemem ve küsmememiz gerektiğini bana acı bir şekil de öğretti. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!” hadisi aslında bizlere çok şey anlatıyor. Dostlar haksızlıklar karşısında cürmümüz olmasa da eleştirdiğimiz insanlar gibi olmayarak, model insanlar olmaya gayret göstermeliyiz. Böyle yaşayıp böyle hareket edersek sözümüzün tesiri de bir o kadar artar. Bu değişim için sizler de katkı koyun, sandığa gitmenin ötesinde insanlara sevgi ve saygı ile dokunarak, “Artık Yeter!” diyelim…