İnsanların hayatında özel günleri olmalı. Bizi hayatın rutininden alıp götürecek, fazla abartmadan kendimizi değerli hissedeceğimiz, geçmişe şöyle bir dönüp bakarak geleceğe yönelik planlar yapabildiğimiz, güzel yarınlar için kendimizi motive edeceğimiz, sevdiklerimiz ve yakınlarımızla birlikte olabileceğimiz özel günler… Yılbaşı, doğum günü, yıl dönümleri, sevdiklerimizin önemli başarıları elde ettiği günler… Birçok kişi önemsemiyor olsa da şahsen ben önemserim. Ayrıca cinsiyet olarak erkeklere kıyasla kadınların bu konuyu daha fazla önemsediğini düşünüyorum. Ne yapalım, ruhumuzun okşanması hoşumuza gidiyor.
Hayatın her günü özel elbette ama bu özelin içine daha özeli yerleştirebilmek şüphesiz hepimize daha iyi ve değerli hissettirecektir. Bu günlerde büyük değişiklikler beklememeliyiz tabii ki ama yılbaşı gibi bir günü düşünecek olursak; hüzünleriyle, sevinçleriyle, bizden alıp götürdükleriyle, bize getirdikleriyle koskoca bir yıl geçmiş ve bize yepyeni bir yıl daha bahşedilmiş, ayrıca ömrümüz bize bir yıl daha verir mi bilinmez… Bence kutlanmaya değer… Hatta çok eski kabilelerde gençlerin ergenliğinin bile kutlandığı söylenir. Kendilerini tanımaya ve yetişkinliğe adım attıkları bu gün onlar için önemlidir.
Böyle özel günlerde sevdiklerimizle birlikte olmak bizleri mutlu eder. Çok fazla bir şeye de gerek yoktur üstelik, bazen bir cümle insana dünyaları verir. Çünkü insanın yaşam içindeki yerini belirleyen, insanın kendisine saygısını arttıran, özgüven sağlayan, değerli hissettiren iki husustan biri sevilen olmak, diğeri ise bağ kurabilmektir. Böylesi günlerde yalnız bırakılmak, hatırlanmamak, unutulmak hassas kişileri derinden yaralayacaktır. Çünkü; insana verilen en büyük ceza onu izole etmektir.
Özel günler kişinin tamamen kendi isteği ile gerçekleştirdiği etkinliklerdir. Sevdiklerinizin özel günlerini hatırlamak, onları mutlu etmek için çabalamak, sevdiğinizi ilgilendiğinizi göstermek, sizin özel günlerinizde sizi sevenlerin de sizin yüzünüzü güldürmek için bir şeyler yaptığını-yapacağını bilmek, hevesle uğraşmak, heyecanla beklemek... Bunlar olmasa da olur belki ama olunca daha güzel, hayatınızda "iyi ki" dedirtecek anlardır bence...
Bir de kendisinin özel hissettirilmesine izin vermeyenler vardır. Nasıl olur demeyin, şöyle bir düşünün. Herkes size özel olduğunuzu hissettirmek istiyor ama siz özel hissetmiyorsunuz. Böyle bir durumda elbette ki özel günleri sevmiyorsunuz. Ve de sonuç olarak bu günler yaklaştığında herkesten kaçma eğiliminde oluyorsunuz. Belki derin bir yalnızlık hissi içinde burukluk hissediyorsunuz.
Yalnızlık hüznünü insan kendi içinde yaşar. Kendi düşüncelerinde bunun bir acısı vardır. Bu acıda nasıl bir anlam var kendisi bilmektedir. Anlamı değiştirmek konusu bu yüzden önemlidir. Verdiğiniz anlamı değiştirirseniz duygularınız değişir, duygularınız değişirse davranışlarınız değişir, davranışlarınız değişirse alışkanlıklarınız değişir, alışkanlıklarınız değişirse karakteriniz değişir.
Bu nedenledir ki, acı muhteşem bir bilgidir. Bize neyi istediğimizi öğretir. Acıyı protesto etmek yerine onunla kalabilmeyi öğrenmeli, ondan kaçmak yerine bir süre onunla kalıp farkındalığımızı geliştirmek için kendimize gayret vermeliyiz. Yaşamı zehretmeye gerek yok. Bu yaşamın içinde hepimiz değerliyiz. Gözlerimizi açtığımız her gün yaşanmaya ve kutlanmaya değer.
Biz insanlar gökyüzü gibiyiz. Zaman zaman yağmur yağacak, zaman zaman güneş açacak, hayat böyle anlam kazanacak.
Benim her günüm her anım özel, içinde ben varım..