Her zaman bu ülkede gündemin ne çabuk değiştiğinden bahsederiz değil mi? Ama son birkaç haftadır hiç değişmiyor…
İşsizlik ,pahalılık, Suriye’li mülteciler, evlatlarımızı girdap gibi içine çeken savaş vs “yeter artık daha beteri olmaz” dediğimiz ne varsa hepsini unuttuk ya da askıya aldık. Artık tek gündemimiz dünyayı esir alan virüsten korunup hayatta kalabilmek.
Akla zarar bir dönemin içinden geçiyoruz. Hani film olsa “yok artık amma da sallamışlar” denebilecek bir senaryoyu irademiz dışında oynuyoruz ve rolü reddetme şansımız yok…
Bir, insanlık sınavının içindeyiz ve bu sınavı reddetmek gibi bir lüksümüz de yok.
Gerçi toplum olarak verdiğimiz ilk tepki gelişmişliği teknolojik anlamda zirvelere taşırken, insanlık anlamında dibe vurduğumuzu kanıtladı.
Bu kaotik dönemin başında gerçekleşen panik klasiği, stokçuluk fırsatçılık ve karaborsacılığın internet üzerinden yapılan satışlara bile yansıdığını gördük…
Sonuç olarak bu bir savaş…
Öyle ya da böyle insanlığı esir alan bir salgının içinde ayakta kalma savaşı veriyoruz.
Ve elbette savaşlar kahramanlar yaratır.
Tarih bu savaşın kahramanları olarak ilk sıraya doktorlar ve sağlık çalışanlarını yazacak. Her türlü riski göze alarak çalışıyorlar ve görünen o ki, daha çok uzun günler çalışacaklar.
Bir de yaptıkları göze görünmeyen zorunlu kahramanlar var. Market çalışanları, kargocular, ulaşım elemanları, çöpleri toplayan emekçiler, mahalle esnafı, eczaneler, bankalar, basın-yayın sektöründe çalışanlar, güvenliğimizi sağlayanlar...
Bize düşense, kendimizi, çocuklarımızı, yaşlılarımızı olabildiğinde dışarıdan izole ederek oturup beklemek…
Bu salgın belki de daha önce kaldığımız sınavlardan payımıza düşen ceza…
Anlamsız bir hızla ne yaşadığımızın farkına bile varmadan, bir yerlere yetişme, bir şeyleri oldurma telaşıyla içinden geçip gittiğimiz hayatımızın önüne dikilen “ dur emri”…
Dur ve düşün!
Yakılan her ormanda, kesilen her ağaçta, kirlettiğimiz her su damlasında, zehirlediğimiz toprak parçasında, yok ettiğimiz her hayvanda, yakında solunamaz hale gelecek olan atmosferde… Şu ırktan, bu dinden, şu politik görüşten, şu ekonomik sınıftan diye diye ötekileştirdiğimiz, sırtımızı döndüğümüz her bir insanda azar azar yitirdik insanlığımızı.
Dünyanın çığlığını, doğanın kırgınlığını görmedik, duymadık, bilmedik, önemsemedik…
Şimdi; el birliğiyle yok ettiğimiz doğanın gücü karşısında şu ödümüzü patlatan virüsten bile daha küçük olduğumuzu görüyoruz... İşte gözle görülmeyen bir virüs hayatı durdurdu!
Dünya farketti ve durdu…
Biz; duralım mı durmayalım, duracaksak nerde nasıl duralımı bilemedik önce…
Çünkü bizdeki iktidar ve güç hırsları gözlerini kör edenler hala tehlikenin farkında değil, tek dertleri kendi güçlerini korumak.
Ucu bir şekilde iktidarlarına dokunacak diye, hasta- ölü sayısını saklayıp salgını önemsizleştirmeye çalışıyor, gerekli önlemleri almaktan kaçınıyor ya da gecikiyor, salgının genişlemesine neden oluyor ve bundan zerre suçluluk duymuyorlar…
Tarih bunu yapanları da adlandıracaktır.
Şimdilik bize düşen durmayı başarmak, ki deniyoruz ve mutlaka başaracağız.
Önce bir evimize çekileceğiz, duracağız, düşüneceğiz, zorlanacağız, sakinleşeceğiz, kendimizi eleştireceğiz, hatırlayacağız, utanacağız, sabredeceğiz, bekleyeceğiz, pes etmeyeceğiz, yardımlaşacağız, yitirdiğimiz değerleri geri kazanacağız.
Umarım ki bu sınavdan dersimizi alacağız. Kendimizden koruduğumuz doğayla birlikte yenileneceğiz.
Kapımızı yeniden hayata açtığımızda sağlığının ve varlığının nedenlerini ve değerini bilen insanlar olarak yepyeni bir dünyada yeniden yaşamaya başlayacağız.
Umarım…