Yurdum insanı işsizlikten enflasyona, Suriye’de sürüp giden savaşa, eğitimden sağlığa bunca ağır sorunun altında ezilmeye ve bu durumun sonsuza kadar süreceği fikrine iyice alıştı. Koşulların değişeceğinden umudu kesen herkesin tek ideolojisi bir şekilde kendini ve yakın çevresini kurtarmanın yolunu bulmak halini aldı.
İş güç para prestij ve statü sahibi olmanın yolu da eğitimden emekten falan değil, doğru zamanda doğru yerde olup güçlü kişilerle çıkar ilişkileri kurmaktan geçtiğini çözen vatan evladı cemaat dernek vakıf siyasi parti demeden kendince “hah burada yolumu bulurum” dediği yere konuşlanıyor.
Malum; canım ülkemde her şey kendi meşrebince yol aldığı gibi siyasetin de yerelde, genelde ve parti içinde kendine özgü bir yapılanma ve ilerleme şekli vardır. Yerel ve genel siyasetin yapısını iktidarın ideolojisi ve gücü belirleyip şekillendirir. Siyasi partilerde ise iktidarı parti içi güç odaklarının alacağı pozisyon şekillendirir. Ki biz buna ekipçilik diyoruz.
Kendini siyasi arenada ifade etmeyi düşünenler için birkaç fikir verelim;
Siyaset yapmayı, bir yerlere aday olmayı ya da önemli bir koltuk kapmayı düşünüyorsanız öncelikle kendi partiniz içinde sivrilmeniz gerekir ki bunun için önce kıvrak olmalısınız.
Parti içinde koltuğunun altında büyüyebileceğiniz “parti büyükleri” belirlemelisiniz. Değişim durumlarında kimin güçlü olduğunu belirleyip hemen yanında pozisyon almalısınız…
Parti binasına hiç uğramamış olsanız bile partinin ileri gelenlerinin takıldığı mekanlarda, boy gösterip, kendini hatırlatmalısınız. Giden abinin ardından ağlamayıp hemen yeni güç odağına ne kadar vazgeçilmez olduğunuzu kanıtlamalısınız.
Örneğin; hiçbir aşamasına katılmadığınız bir genel veya yerel seçim çalışmalarını ballandırarak anlatmalı “ ah ah biz eskiden su içerdik testiden” misali sizi tanımayanlara kıdem basmalı, emek vefa ve kideminizin parti içinde iktidar sahibi olması muhtemel güçlerin kulağına gitmesini sağlamalısınız.
Hiç merak etmeyin seçim süreçleri kim kime- dum duma dönemler olduğundan hiç bir çalışmada var olmadığınızı hatırlayan çıkmayacak. Herkes kendini gösterme kaygısında sizinkine benzer öyküler kurguladığından geçmişinizin, anlattığınız gibi olmadığını da kimse farketmeyecektir.
Parti içindeki rekabete, rakiplerin vefasızlığına, kadir kıymet bilmezliğine tahammül edemediğinizi, kendiniz için bir şey istemenin namertlik olduğunu, partinizin aşkıyla yanıp tutuştuğunuzu “parti büyükleri”ne gösterecek eylem ve söylemlerden asla kaçınmamalısınız.
Malumunuz “beşer şaşar”; ola ki hesabınız tutmadı. Güçlü sandığınız taraf hakkında yanıldığınızı farkettiniz. Hemen diğer yana çark edip düne kadar birlikte olduğunuz ekibinizi anında satmalı, büyük bir pişmanlıkla diğer ekibe dahil olmaya yönelmelisiniz.
Yeterince zeki, kıvrak ve koşulları lehine çevirebilmek konusunda becerikliyseniz üç beş denemeden sonra kendinize bir koltuk hediye edebilirsiniz. Ama eğer doğuştan şanslıysanız bunca çabaya hiç gerek kalmaz parti büyüğü yakın akrabalarınız sayesinde kapılar kendiliğinden açılıverir…
Kısaca özetlemek gerekirse; biz bize benzeriz…Güzel ülkemin zeki çevik ve ahlaklı insanının idealleri, politik duruşu ve inandığı değerleri hayata geçirme amacıyla yola çıkıp bir partiye üye olması bile 'kişisel çıkar ve fırsat değerlendirme' mantığıyla çalışır…
Siyaset, emek liyakat ve ahbap çavuş hikayeleriyle doludur.
Emek ve liyakatin hikayesine “masal” denip geçilir, pek esamesi okunmaz…
Ahbap ve çavuş hikayelerinin finalini çavuşla yakınlığın derecesi ve çavuşun olası güç kaybı belirler…
İzmir den bakmak, 17 .Şabat 1923 İzmir iktisat kongeresi üzerinden 96 yıl geçmiş ama İzmir hala kendini bulamamış hala idolojik hala ben merkeziyetcilik.. İzmirden bakınca siz ordan öyle okuyorsunuz ama birada İzmirli şapkayı nüne koyup derin derin düşünmeli, Nerde yanlış yatım. Saygılar,