Her daim zordu bu ülkede kadın olmak, şimdi daha da zor. Yaşadığımız döneme “ileri demokrasi” dönemi diyenler var, ama nedense en çok ezilen yine kadınlar...
O Kadınlar ki aslında her yerde… Tarlada ırgat, fabrikada işçi, okulda öğretmen, hastanede doktor yolda yoldaş, evde ana, eş, kız kardeş… Nazım’ın dediği gibi…
“korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen”…
Ve doksan küsur yıl önce Mustafa Kemal’in kağnılarını çeken kadınlar…
Şimdilerde ise, 8 Martta; öylesine, zoraki bir gün, bir karanfil, yarım övgüyle gönlü alınan ve gelecek 8 Marta kadar unutulan kadınlar…
Oysa 163 yıllık yanık kokusudur 8 mart…
“8 Mart 1857 tarihinde Newyork’ta yaşanan şanlı bir direnişin bugünlere taşınmasıdır. Eşit işe eşit ücret, çalışma saatlerinin on saate indirilmesini isteyen kadın işçilerin kavgasıdır. O bitmeyen kavgada öldürülen 120 kadının kokusudur.
Yıllarca süren mücadelenin sonunda elde edilen zaferin adı; “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” dür.
1975 yılında BM kararıyla içi boşaltılarak, kadının “emekçi” yanı görmezden gelinip “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” adıyla kutlamaya dönüştürülse de gün o gündür…
Kadının, emeğin, direnişin, mücadelenin günüdür…
Çiçek alma, hediye kabul etme, kadın matinesinde göbek atma günü değildir!
Evet, bu ülkede yaşamak her daim zordu…
Bu ülkede kadın olmak da her daim zordu...Evet şimdi daha da zor…
Ve fakat biz biliriz ki zor oyunu bozar…
Ve zoru bozacak güç de bizde var…
Dayatmalar, baskılar, hukuksuzluk ve yolsuzluklarla yoldan çıkarılan bu ülkeye artık kadın eli, ana eli değmesi farz oldu…
Yılmadan yorulmadan; tüm insanlık için, savaşsız, daha özgür, daha mutlu, daha güzel bir bir dünya kurulması için verilen her mücadelede ”kadınlar vardır, kadınlar her yerde” demenin günü geldi…
Yaşanılası bir dünya kurma savaşında yitirilen tüm kadınların anısına saygıyla…