“Bana mı öyle geliyor?” diyordum ama yok yahu değil. Yanılmıyorum.
Bütün yüzlerde aşağı yukarı aynı ifade…
Çarşı- pazarda, sokakta, vapurda- metro, otobüste, minibüste falan insanlar birbirinin yüzüne bile bakmıyor.
Yanılıyor muyum diye denemek için her sabah bindiğim minibüsün orta yerine bir “günaydın” bırakıyorum, kimse oralı değil. Şoför para üstü verirken “hasta mısın?” der gibi bakıyor, yolcular ya camdan dışarıyı seyrediyor ya da uyuklama pozunda.
Herkeste kaşlar çatık, çizgiler gerilmiş. Ağzını açsa ya bağıra çağıra sövecek, ya imdat diye çığlık atacak. Kimse kimseye güvenmiyor…
Öyle sanıyorum ki bir önceki hayatın cehennemini yaşıyoruz.
“Nasılsın?” sorusunun cevabı “iç güveysinden hallice” olurdu eskinin kötü zamanlarında. Şimdilerde "memleketten iyice” denmesi yakışır oldu.
Yani demem o ki içim dışım, üstüm başım kan, uyuyamıyorum, kazara uyusam rüyalarım kan revan, nasıl alıştık bu acılara bilmiyorum ama yaşıyorum, suçlu gibi hatta suçun ta kendisi gibi iyiyim işte nasıl bir iyilikse... İyi olmak zorundayız, her şeye rağmen.
Çocuklar tacize tecavüze uğruyor, yakılıp öldürülüyor, yapanın yanına kar kalıyor. “iyi olmak zorundayız” diyoruz.
Sokaklarda kadınlar öldürülüyor. Ama biz “iyi olmalıyız”
Fabrikalarda işçiler ölüyor.
Meydanlarda bombalar patlıyor gencecik insanlar parçalanıyor.
Adı konmamış asimetrik bir savaşın içinde yaşıyoruz ama hep “iyi olmak zorundayız”
Adalete güven yok, hukuksuzluk almış yürümüş, işsizlik, yoksulluk paçamızdan akıyor ama iyi olmak zorundayız.
Farkında mıyız son birkaç ayda memlekette 60.000'i aşkın insan tutuklandı...
İstihbaratı enişteden sağlayanların, terör saldırısı gerçekleşince kayınpeder, yenge, elti, kuzen vs sülaleyi gözaltına aldırdığı bir ülkede yaşayıp olan bitene göz yumuyoruz.
Kaç bin kişi devlet eliyle işinden aşından edildi? Kaç yüz bin kişinin geleceği çalındı, biliyor muyuz? Hayır. Ama iyi olmak zorundayız.
Yarın başımıza ne gelecek biliyor muyuz?
Yani nerede ne zaman bir çatışmanın ortasına düşeceğiz ya da bir canlı bombanın kendini patlatacağı alan menzilinde olacağız biliyor muyuz?
Tabi ki hayır, ama iyi olmak zorundayız.
Çünkü evimize ekmek götürebiliyoruz hala ve sağız yaşıyoruz bir mucize bekleyerek kendimizden.
Halimize şükrediyoruz, şükrettiğimiz kadar da küfrediyoruz. Yalanla, talanla yaşamaya alıştık. Alıştıkça rahatladık.
Sadece yaşamayı başarmak hedefimiz oldu. Nasıl yaşadığımızı önemsemeden. Sevgiden, özgürlükten barıştan sözetmek suçtan sayılır oldu. Önce kızar direnir gibi olduk. Sonra iyice korkuttular gözümüzü ve sonra aldırmazlık kuşattı her yanımızı. Sonuç olarak kapattık gözümüzü, astık yüzümüzü, kestik selamı sabahı, kilitledik kapıları insanca duygulara…
Velhasıl-ı kelam iyi insan olmayı unuttuğumuzdandır sürekli “iyi olmak zorundayız” terennümü…
Sahi nasılsınız, iyi misiniz?