10 Kasım günü bir şekilde Türkiye’nin her hangi bir şehrinde bulunan bir yabancı olsam…
Saat dokuzu beş geçe tüm Türkiye’de iki dakikalığına hayat durup insanlar olduğu yerde donup kaldığında…
Sirenler ve araba kornaları sessizliği yırtarken; absürd bir film çekiminin tam ortasında kaldığımı düşünür, her şey normale döndüğünde “kamera nerde” diye sorardım…
Dünyada 10 Kasım’a benzer halkın top yekün katıldığı, bunca uzun zaman aynı duyguyla süren başka bir anma töreni var mıdır bilmiyorum, olduğunu da sanmıyorum.
Hepimiz bir zamanlar ellerinde kasımpatı demetleriyle okula giden çocuklardık. Okul bahçelerinde kasımpatlarıyla Atatürk büstleri süslemişliğimiz, tuhaf bir heyecanla siren seslerini beklemişliğimiz var. Yitirdiğimiz büyük liderin kim olduğunu yeni yeni öğrenirken, unutulmaması gerekliliğinin beynimize kazındığı yıllar, o büyük insanı en samimi duygularla andığımız izinde olduğumuz yıllardı…
Son onbeş yıldır milli bayram kutlamalarında olduğu gibi 10 Kasım anma törenlerinin de içinin boşaltılışını seyretmek ve milli bayramlarda yaptığımız gibi her 10 Kasım'da da aynı hamasetle “Atam izindeyiz” deyip yerimizde oturmak zorumuza gider oldu. Sanki yeniden ellerinde kasımpatı taşıyıp okul bahçesinde Atatürk büstü süsleyen çocukların içtenliğine kavuşur gibi olduk… Kimi yitirdiğimizi hatırladık…
Bir asker, bir savaşçı
Bir devrimci
Bir devlet adamı
Bir dahi
Ve bir yalnız adam
Ki yalnızlık dehanın getirisidir.
Öyle bir deha ki düşeceğimiz gaflet uykusunu, ihanetleri ve hileleri öngörmüş ve yapılacaklar listesini her yere not düşmüş… İstesek de istemesek de doğruyu bir yerinden yakalıyoruz…
O adamın dirisi de, ölüsü de, kabri de, ölüm yıldönümü de, kurduğu Cumhuriyette, devrimleri de bu ülke insanının büyük çoğunluğu için dokunulmazdır, önemlidir… İstisnalar kaideyi bozmaz. Muhaliflerin, hainlerin ve karşı devrimcilerin gayretleri bunu değiştiremez.
Karalama, eserlerini küçültme çabaları, küfür ve iftirayla onun 79 yıldır yattığı yerden taşıdığı gücü yok edemeyeceklerini fark edenlerin ani manevrayla dönüş hızı ve takiyye çabası bence takdire şayandır…
Birden bire Atatürk sevgisiyle dolup bu 10 Kasımda ilk kez Anıtkabir’de olacaklarını ilan eden malum zihniyetin temsilcilerine internette dolaşan bilgilendirmelere birkaç ilave de benden:
Anıtkabir Ankara’dadır.
Ankara başkenttir.
Anıtkabir ziyaretlerinde bedava yiyecek içecek dağıtılmaz.
Orada Türk bayraklarını yere serip üstüne oturmanıza izin verilmez.
Slogan atılmaz, yalakalık yapılmaz…
Orada Cumhuriyete, devrimlerine ve Ata’mın eserlerine bağlılık sözü verilir…
O sözden geri dönülmez…
Bunlar biline oraya öyle gidile…
Kendi adıma son söz olarak demek istediklerime de Turgut Uyar usta tercüman olmuş, diyor ki;
“Derdini bilemedik, dermanın olamadık Gazi Paşa
Sana hasretimiz can-ü yürekten…”