Bizler öyle şanslı kadınlarız ki, "Dünya yüzünde gördüğümüz herşey kadının eseridir" diyecek kadar kadının toplum ve medeniyet içindeki yerini takdir eden Mustafa kemal Atatürk gibi bir liderin kurduğu ülkede doğmuşuz.
O lider ki; Türk kadınına her zaman güvenmiş ve Türk kadınının toplumda hak ettiği yere gelebilmesi için öncü reformlara imza atmıştır. Hiç bir ülkede, hiç bir lider, kadın hakları için böylesine duyarlı olmamış ve böylesine savaşmamıştır.
Bizler de savaşmak zorunda kalmadan elde ettiğimiz haklardan feragat etmek için neredeyse elimizden geleni yapmışız, yapmaya da devam ediyoruz. Kimimiz erkek egemen muhafazakar bir yaşamı tercih edip yaşam alanımızın kısıtlanmasına izin verirken, kimimiz de bu erkek egemen güç odaklarına yaslanıp hemcinslerimizle savaşıyoruz. Sonuçta her şekilde zarar gören biz oluyoruz…
Biz kadınlar birbirimizin başarısını tebrik edip yüceltmek yerine, genellikle başarıların hep 'avantadan' olduğunu ve başkaları sayesinde elde edildiğine inanırız. Birbirimizin başarısından mutlu olmayı öğrenmek ve başardığı için başka bir kadını tebrik etmek en çok zorlandığımız şey olabilir.
Oysa kadınlar olarak birbirimize bileneceğimize her zaman aynı safta olmak durumundayız. Kavga etmek, yarışmak, birbirimizin ayağını kaydırmak belki kısa vadede bireysel başarılar kazandırır ama uzun vadede mutlaka kaybettirir.
Emin olun erkeklerin birbirini kollayıp sahip çıktığı kadar kadar kadınlar da birbirine sahip çıksaydı, dünya çok daha masum bir yer olabilirdi…
Kurt muyuz, yurt muyuz?
Sosyoloji bilimi diyor ki; “Kadınlar toplumsal tarih boyunca geri bırakılarak, erkeklerle rekabet edebilmek için önce hemcinsleriyle rekabet etmeleri için zorlanmışlardır.
Çünkü kadın seçilendir, seçen olmasına izin verilmemiştir. Seçilebilmek için de diğer kadınlardan daha farklı, daha özel, daha yetenekli daha başarılı, daha yeterli olduğunu kanıtlamak zorunda bırakılmıştır. Bu yüzden kadın kadının kurdu değildir, ama kadın kadının kurdu olmak zorunda bırakılmıştır.
Biz buna yanıt olarak ''Erkeklerin; kadınlar birlik içinde olmasın diye uydurdukları, sonra da kendilerinin inandıkları, daha da kötüsü kimi kadınlara da inandırdıkları bir palavradır, aslında kadın kadının yurdudur'' diyebiliriz.
Ya da; ''Kadın aslında genel olarak kurttur. Ancak bunu sadece diğer kadınlar fark edebilir. Kadın erkeğin de kurdudur, fakat erkeğin bundan haberi bile yoktur. Erkek her şeyi kendi yaptığını ve her şeye kendi karar verdiğini sanır. Oysa güç kadındadır'' da diyebiliriz.
Bu tartışma böyle sürer gider...
Kendi adıma kurt değil yurt olmayı tercih edenlerdenim. Hep dedim, hep diyeceğim, seçimler gelir, seçimler geçer, kazanmak kadar kaybetmek de vardır.
Son söz her zaman anlayanadır;
Aslolan, içimizde öfke ve husumet büyütmeyi bırakıp egomuzun kölesi olmadan, “Birimizin başarısı hepimizin övüncü, kıvancıdır” diyebilmek ve aynı safta durmayı başarabilmektir.
Aslolan, Mustafa kemal Atatürk’ün neredeyse yüz yıl önce bizi hiç yormadan nazikce avucumuza bırakıverdiği haklarımızdan tüm kadınlarımızın yararlanması için omuz omuza savaşabilmektir…