Geçtiğimiz günlerde Ankara’dan CHP içinde çeşitli pozisyonlarda önemli görevler yapmış, derin kulisleri olan bir dostum aradı, uzun uzun sohbet ettik. Meral Hanım’ın altılı masadan ayrılmasından, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarının Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapılması hamlesiyle yeniden masaya dönme sürecini değerlendirdik.
“Şimdilik yazılmamak” koşuluyla epeyce bilgi aldım. Nasıl olsa gelecekte bu konular daha çok gündeme gelecektir.
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Cumhurbaşkanı Yardımcılığı gibi önemli bir konuma getirilirken neden Tunç Başkan’ın neden bir pozisyonda değerlendirilmediğini sordum. Verdiği yanıtı virgülüne bile dokunmadan paylaşıyorum:
“Geçen biri daha sordu bunu bana. Aslında yanıtı basit; Meral Hanım Ekrem ve Mansur Başkanlar üzerinden yola çıktı, onları önerdi, onları kamuoyu gündemine getirdi de o yüzden. Konu bu kadar basitken Tunç Başkan’ın isminin ortaya atılıp, tartışmaya sokulması pek masum bir durum değil bence. Sanki Tunç Başkan, diğer iki başkanımızdan daha az başarılı, daha az seviliyor da o nedenle ismi geçmiyor gibi algılanmasına neden olur bu yaklaşım.
Kabul edelim Tunç Başkan, ülke genelinde ne Ekrem Başkan ne de Mansur Başkan kadar popüler değil. Fakat bunun nedeni Belediyecilikle ilgili çalışmalarda biri ötekinden daha iyi olduğu için değil. Öncelikle Tunç Başkan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı koltuğunu yine partilimiz olan Aziz Kocaoğlu’ndan aldı. Rahmetli Ahmet Priştina’yı da sayarsak –ki saymak gerekir- İzmir, 1999’dan bu yana Sosyal Demokratlar tarafından yönetilen bir kent durumunda.
Diğer yandan 27 Mart 1994 yılında yapılan seçimlerde Ankara’da Melih Gökçek, İstanbul’da Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanı seçildi. O tarihten 31 Mart 2019’da yapılan seçime–hatta Ekrem Başkan açısından 23 Haziran’a kadar- AKP’li yöneticiler tarafından idare edildi. Hatta AKP, her iki mecliste de Belediye Meclis Üyelerinin yarısından fazlasına sahip. Bu nedenle her meclis toplantısı engellemeler, tartışmalar ve gerginliklerle geçiyor.
İki başkanımız da bu toplantılarda yaptıkları çıkışlar, engellemeleri aşma için yaptıkları çalışmalarla sık sık gündeme geliyor. Kendilerine karşı yürütülen muhalefeti doğru biçimde yönettikleri, hemşerilerinin hakkını savunmada gösterdikleri başarı sayesinde de ülke genelinde bir ilgi ile karşılaşıyorlar."
Araya girip, “İzmir’in yatırımları da Merkezi Hükümet tarafından engelleniyor” dedim.
“Evet“ dedi, “Önce Aziz Başkan, şimdi de Tunç başkan bu konuyu gündemde tutuyor. Deprem nedeniyle gördük ki bu engellemeler ne kadar büyük olursa olsun, Belediye Başkanlarımız cesaretle hareket edince sorunlar aşılıyor. Havaalanları tamir ediliyor, yangınlar söndürülüyor, binlerce TIR ile yardıma gidiliyor, çadır kentler ve gölge belediyeler kuruluyor.”
Bir konuyu da ben hatırlattım, Tunç Başkan’ın babası Nurettin Soyer 1980 döneminde Ankara Sıkıyönetim Başsavcısı’ydı. Görevi sırasında MHP ve ülkücü kuruluşların davalarında 5 kişiye idam cezası ve 9 kişiye ise müebbet vermişti. Hatta ülkücü hareketin Başbuğ’u Alparslan Türkeş, "Cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün yöneticisi" olmaktan ötürü 11 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Ülkücülerin Tunç Soyer’i sevmedikleri bir sır değil.
En başta söyledim, Ankara’da siyaset kazanının durmadan kaynadığı yerde yıllarca bulunmuş biri, siyaset dilini iyi kullanır;
“80 darbesi hem sağdan hem de soldan çok insanın ölümüne, işkence görmesine, yıllarca hapishanelerde çürümesine neden oldu. Demokrasiyi güçlendirmek, temel hakları korumak, öylesi karanlık günleri bir kez daha yaşamamak için mücadele veriyoruz zaten.
Şimdi bu konuları tekrar deşmenin, eski yaraları kanatmanın kimseye faydası olmaz.
Kaldı ki bu ifade iki açıdan doğru değil. Birincisi İyi Parti’nin tabanının sadece Ülkücülerden oluştuğu önyargısı... Kesinlikle öyle değil. Geçmişte çok çeşitli partilere oy vermiş, çok farklı görüşlere sahip pek çok vatandaşımız bugün İyi Parti’de siyaset yapıyor.
İkincisi de Tunç Başkan babası değil ki. Eğer ki Nurettin Bey’in yaptığı görevlerde eksik yaptığı ya da yanlış yaptığı ile ilgili düşüncesi olanlar var ise bu düşüncenin muhatabı da Tunç Başkan olamaz. Ne İyi Parti’nin ne de Millet İttifakının bir başka ortağının babalar hakkındaki fikirler nedeniyle evlatlar hakkında önyargılı olacaklarını düşünmüyorum.“
Geldik oyalanmak gidiyoruz, boş geçen bir süre yazık oldu izmirlilere