Değerli dostlar, seçim ortamında geçim derdi ile boğuşmaktan hepiniz gibi bende yoruldum. İdealizm boynum da bir tasma gibi beni sıkmakta. Hani Fuzuli diyor ya; "Söylesem tesiri yok, Sussam gönül razı değil. Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.''
Kim aradıysa koştum, kim sorduysa cevapladım. Kolay bulunur oldum, beklenti içine girmedim. Mütevazılığın zayıflık olarak anlaşıldığı bir dönem de yaşıyoruz. Onlarca site ve binaya taslaklar ve maliyet analizleri yaptık. Neyi yapıp, neyi yapmayacaklarını söyledik. Sonuçta hep dediğimizin tersi oldu. Sesi çok çıkan ve menfaati âli olan insanların sözü dinlendi. Bizler nerede hata yaptık? Sorusunu kendimize sorup, cevaplar aradık. Mücadeleyi hiç bırakmadan çözümün bir parçası olmamız gerektiği sonucunu çıkardık.
Kentsel Dönüşüm, bina dönüşümünden öteye gidemiyor. Bu durum da mekân değişimi yanında, topyekûn kültür ve ekonomik inkişafın sağlanma fırsatını kaçırma anlamına geliyor. Biz ekonomik, kültürel ve mekânsal anlamda oluşturduğumuz çöküntü alanlarını (çarpık yapılanmış ve ekonomik ömrünü tamamlamış yapıların olduğu bölgeler)iyi analiz edip planlayamazsak büyük bir inkılabı kaçırmış olacağız.
Tek düze yüksek ve lüks mekânlar inşa ettikçe, toplum içerisinde ötekileştirmeyi de tetiklemiş oluyoruz. Oysa insanların sosyoekonomik ve kültürel yapısına göre mekânlar tasarlanırsa toplumun kent yaşamına entegrasyonu daha rahat olacaktır. Planlama ve Kentsel Dönüşüm; ne tek başına şehir bölge planlamacılarına, ne de inşaat firmalarına bırakılacak bir olgu değildir. Sosyologlar, psikologlar, tarihçiler, yer bilimciler, mühendisler, mimarlar ve aklınıza gelebilecek birçok müspet ilim erbaplarının birlikte çalışması gereken bir olgudur. Başka türlü ulu önder Mustafa Kemal’in muasır medeniyetler seviyesine çıkma hedefini tutturamayacağız.
Diğer yandan ekonomik krizin ve enflasyonun acımasızca sıktığı, vatandaşların bina dönüştürme gayretinde devletin yalnız bırakması ise ayrı bir üzücü durum. Tüm bu sorunlar karar vericilerin derdi olmalı ki çözüm bulunabilsin.
Bu sorun ve sıkıntıların ortasında vatandaşların sorununa karar vericilerin yanında olarak çözümleri aramamız gerektiğini düşünerek, Bayraklı da Belediye Meclis Üyeliği için başvurma kararı aldım. Diğer yandan da Çözümün minimum karda ve halk odaklı olduğu, kooperatif sistemini iyi uygulayan, BATI KOOP ile çözüm ortaklığı yapma kararı aldık. Hem İZKEF hem de İZKENDER olarak halk odaklı kooperatif sisteminin yayılması için destek kararı aldık. Örneğin; İzmir dışından büyük sermayeli bir firmanın on milyona sattığı bir daireyi, bu sistemde üçte birinden ucuza alma şansı yakalayan hemşerilerimiz kazanacak ve oluşan kar yine İzmir de kalacak. İzmirli hemşerilerimiz de aracıya ve fırsatçılara kendi mallarını kaptırmadan, arsa payı olarak maksimum kazanç elde edebilecek.
Pek yakında geniş ve halk odaklı toplantılarla çözüm önerilerimizi sizlere sunacağız. Kriz ortamında, konutlarımızı yenilemek çok zor ama topyekûn, kentin bütün bileşenleri birlikte hareket ettiğinde bu sorunu hep birlikte aşabileceğiz. Üstelik bütün bileşenlerin kazanç sağladığı birliktelikle, kent yaşamında alt ve üst gelir grubunun entegrasyonu için de büyük bir adım atmış olacağız…