İzmirliler körfezden gelen koku sorunuyla çok eskilerden tanışıktır. 2000 yılından itibaren etap etap hizmete alınan Çiğli'deki atık su arıtma tesisinin tam kapasiteyle çalışmaya başlamasıyla bu sorun büyük oranda çözülmüş, yapılan pis su- yağmur suyu ayrıştırmalarıyla da koku sorunu hatırlanmaz olmuştu.
Ne olduysa (!) Tunç Soyer'in başkan seçilmesinin üzerinden bir-iki yıl geçmesiyle birlikte İzmirlilerin koku kabusu da geri döndü. İZSU'ya genel müdür olduğu andan itibaren makamı üzerinde onlarca ayak oyunu yapılan Aysel Özkan da bir bakıma "çözülemeyen" bu sorunun kurbanı olarak görevinden ayrıldı. Aynı kurumda, İzmir'in koku sorununu gidermesi beklenen adımlar da bu görev değişikliğinin ardından başladı. Ama yine de sorun tam olarak çözülmemişti.
Körfezdeki koku Tunç Başkan'ın kabusu olmaya devam ediyordu. Ta ki birileri Çiğli'deki atık su arıtma tesisinin kapasitesinin çok çok altında çalıştığını fark edene kadar. Tesisin teknik müdahalelerle tam kapasiteye çalışmaya başlamasıyla birlikte önce İzmir sonra da Tunç Soyer bu kabustan kurtulmuş oldu.
Kaba taslak süreç böyle işledi. Bu sonunun çözüm sürecini tıkayan, çözemeyen, çözmekten imtina eden ve sağlıklı bakış açısını yakalayarak kısa sürede çözüme ulaştıran görevlilerin isimlerini yazmadık. Tunç Soyer bunların hepsini biliyor. Bir yandan başarısızlık algısı yaratıp Soyer'e kumpas kuran hantal belediyeciler, diğer yandan Başkan'ı bu kaotik ortama teslim etmemek için canla başla çalışan yakın dostları ve çalışma arkadaşları...
Evet İzmirli, son yıllarda katlanmak zorunda kaldığın kokunun temelinde Soyer'in iyi niyeti üzerinden kendisini başarısız kılıp itibarsızlaştırmak isteyen, işini bilen (!) belediyeciler vardı. Birileri kendilerinin ve destekledikleri farklı siyasetçilerin ikbali için sana acımadı, Soyer'i kurban etmek istedi... Bunları da unutma!
Bürokrasi böyle bir şey işte.patronun gözünün yaşına bakmaz beş kuruşa harcar