Havalar ısınmaya başlayınca elinde pamuk şekeri şımaran bir kız çocuğu oluveriyorum, dolayısıyla da hoplaya zıplaya yazılar yazasım geliyor.
Hazır bu moda girmişken keyifli bir yazı yazmak istedim.
En sevdiğim kahvemi yaptım ve sevdiğim kurabiyeleri de yanına koydum.
Herşey hazır. Ben de hazırım. Sırada ne yazacağıma karar vermek var.
Ne yazsam diye düşünürken birden odamın penceresinden dışarıya baktım. Kısa bir süre sokağı izledim. İnsan yoktu, araba yoktu, ses dahi yoktu. İn cin top oynuyordu adeta.
Tam bu gece bana sokaktan ekmek çıkmaz diye düşünüyordum ki bir ses duydum.
Nasıl heyecanladım anlatamam. Çünkü yazacağım yazı için figüran arıyordum.
Genç bir çift yol ortasında durmuş kavga ediyordu.
Adam gayet sakin kısık ses tonuyla kavgayı yatıştırmaya çalışıyor. Kadın ise tam aksine bas bas bağırıyor, üstüne bir de çığlıklarla ağlıyordu.
Konuşmalardan anladığım kadarıyla genç adam kadınla olan ilişkisini bitirmek istiyor. Ve bunun için kadını ikna etmeye çalışıyor. Kadın ısrarcı. Ayrılmamak için direniyor.
Sabırsızlıkla kavganın galibi kim olacak diye beklerken gördüklerim karşısında cama yapışıp kalıyorum.
Kadın adamın elini tutmuş bir şekilde yalvararak ağlıyor. "Köpeğin olayım", beni bırakma.
Aşk'ın onursuz hali dedikleri bu olsa gerek. diye düşünüyorum kadına acınası haline bakarak.
AŞK. Rengi kırmızı, logosu kalp. Yazdıran, çizdiren, içtiren, bağımlılık yapan, asabileştiren, heyecanlandıran, hatta bu duyguyu yaşamaya başladığını hissettiğin an, ömründe yapmadığın ve de yapmayacak olduğunu iddia ettiğin her türlü iyi ve de kötü davranışı, şuursuzca sana yaptıran korkunç bir o kadar da güzel bir duygu. Ancak bir çok insan, bu duyguyu gereğinden fazla abartır ve biten aşk'ın dünyanın sonu olduğunu düşünür.
Böyle zamanlarda hislerinizi değil, mantığınızı konuşturmanızı öneririm.
Sevginin, saygının karşılık bulmadığı bir ilişki hiç bir şey ifade etmez. Sevgilim diye adlandırdığınız insan sizi kırıyor, üzüyorsa asla buna göz yummayın!
Çaba gösterdiğiniz halde bir ilişki sizi yoruyorsa; bırakın gitsin.
Sırf o üzülmesin diye çoğu şeye ses çıkartmadığınız bir insan size vermesi gereken değeri vermyorsa, hemen kapıyı gösterin, yolu açık olsun.
Evet. Kabul ediyorum. İlk zamanlar tarifsiz bir şekilde canın yanar. Onsuz yaşamak istemezsin. Bir çok gece yüreğine işkence edersin.
Kimseyi istemezsin etrafında. Yalnız kaldığın kadar onunla yaşamaya devam ettiğini sanırsın. Uykun uykuya benzemez, yaşamak yaşamaya benzemez.
Sonra güçlü, mücadeleci bir yapıya sahipsen, kendini oyalayacak, zamanını, beynini en çok yoracak ve seni acınla başbaşa bırakmayacak bir şeylere asılırsın. Acılarını, hasretini yavaş, yavaş azaltmaya çalışırsın. Belki tamamen unutmasın ama hayata onsuz devam edeceğin gerçeğini kabullenir ve buna kendini alıştırırsın.
Ve bir zaman sonra onurunun, gururunun daha ağır bastığını fark edersin.
Siz siz olun kimsenin, hele ki size değer vermeyen birinin kulu, kölesi olmayın.