Hayal kuran, büyük rüyaları olan insanları çok severim..
Hele hele bunu yapanlar, belediye başkanı, bakan, başbakan, bilim insanı,... ise.
Daha bir heyecanlanırım..
Neden mi?
Çünkü diğer insanlar zaten hayal kuruyor.
Ama kendi hayallerini...
Ev alayım, araba alayım, evleneyim, tatile çıkayım vs..vs..
GEÇİN BUNLARI!
Bana; ülkesiyle, dünyayla ilgili hayal kuranlar lazım.
Yani, belediye başkanı, bakan, başbakan, bilim insanı lazım...!
Neyse lafı fazla uzatmayalım!
Dün gece, TV100'de Okan Bayülgen-Başkan Soyer sohbeti vardı.
Bayülgen, delinin teki, tahmin edilemez, güldüre güldüre düşündüren, efsane bir insan...
Programda da patlattı bombayı zaten!
Fransa'nın bazı bölgelerinde, dünyaca ünlü şehirlerin adının verildiği sokak ve caddeler varmış.
Bunlardan biri de İstanbulmuş!
Ama caddenin girişine İstanbul yerine Konstantinapol yazmışlar!
Kızının adı da İstanbulmuş!
O'na bu caddeden bir ev alacakmış.
Sonra da, Konstantinapol isminin değiştirilmesi için eylem yapacakmış.
Benim kızımın adı İstanbul, bu Konstantinapol levhasını gördükçe morali bozuluyor diyecekmiş...
İşte bize böyle deli, uçuk beyinli insanlar lazım.
Esprisi bile süper!
PEKİ YA BAŞKAN SOYER?
O da Seferihisar'dan beri hayallerinin peşinde koşan bir başkan!
En önemlisi de herkes için mutlu bir hayat!
Şöyle anlatıyor:
"İnsanımızın, çok daha güzel bir hayat yaşaması mümkün.
Kadim kültürümüz, coğrafyamız, mükemmel iklimimiz, akvaryum gibi denizimiz bize bu imkanı sunabilir.
Ama bunun için dağın ardındaki vahayı görmek lazım.
Ben bunu gördüm ve insanları o vahaya götürmek için çalışıyorum"
BURAYA KADAR EYVALLAH!
Evet, Başkan Soyer'in bu sözlerine kim hayır diyebilir!
O vahayı aşıp, cennet gibi bir yerde kim yaşamak istemez!
Ama ortada büyük bir sorun var.
Mesela, "Yerli tohum, yerel üretim!
Ve yerel üretici pazarları" diyorsunuz!
Bunlar, elbette mutlu bir yaşamın olmazsa olmaz projeleri!
Peki, gece gündüz demeden peşinden koştuğunuz bu projeler kaç yıl devam edecek?
Seferihisar'da kapı kapı dolaşıp yerli tohum buldunuz.
Bunların bir kısmını da üretime kazandırdınız.
Yani süper bir iş yaptınız.
Peki ya sonra?
Yani, ortada devasa bir tarla sorunu yok mu?
Bu tarlayı işleyecek köylü sorunu yok mu?
Hadi büyükleri ikna ettiniz!
Ya gençler ne olacak?
Bugün, gençlerin yüzde kaçı doğup büyüdüğü yerde kalmak istiyor?
Tarımla haşır neşir olmak istiyor?
8 yıl önce Urla-Demircili'ye yerleştim.
Hem denize girmek hem de bol bol köy sütü içmek için!
Ama, köyde bir tane bile inek yok!
Niye? Çünkü, çocukları bile köy sütü içmiyor!
Bunlardan daha da acısı, tarlalar çatır çatır satılıyor.
Urla-Demircili hattına bir bakın!
10 yıl önce tarladan geçilmeyen bu yolda şimdi villalar mantar gibi patlıyor.
Demircili, böyle giderse enginar defterini kapatacak, turizme açılacak!
Yani henüz yolun başındayken kurduğumuz hayaller yok olup gidecek!
NOT:
Yanlış politikalar yüzünden köylü tarımdan uzaklaştı diyorsunuz.
Ama geçen aylarda, köylünün kullandığı suyu şehir tarifesine bağladınız.
Tepkiler üzerine de eski tarifeye döndünüz.
İZSU'nun sizden habersiz böyle bir uygulama yapacağını düşünmek bile istemiyorum.