Bir süredir içimi gam kasavet kapladı.
Sıkkınlığım ağır geliyor, taşıyamıyorum. En güvendiğim tebessümüm bile küsmüş. Keyfim zaten firari.
Ağlasam rahatlayacağım belki ama, cıksss şuan için öyle uzun soluklu ağlamaya harcayacak vaktim yok.
Çoğu zaman rhun can çekişirken, neyin var sorusuna "Hiç" diyebiliyorsun sadece. Kocaman bir "Hiç" İşte o durumdayım şu aralar.
Şahsi sıkıntılarım boyumu aşmış ancak, ülke gündemi şahsi sıkıntılarımdan bir adım önde.
Bomba haberleriyle çalkanıyoruz son günlerde. Şehit haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Kadın, çocuk tecavüzleri cinayetleride gündemde yeterince yerini bulamıyor ama, yazıyor işte gazetelerde bir köşecikte.
Dünya sallanıyor zaten!
Güçlü Soydemir'in dediği gibi, bunca dertle hayret nasıl yaşıyorum. Ülke de onca sıkıntıyla hayret nasıl yaşıyoruz?
Neyse!
Buralar eskiden hep dutluktu ama ne oldu, ne yaptıksa hayatın tadını tuzunu kaçırdık biraz sanki. Derdi eskiler.
Eskiler dediysem, şimdiki eskiler değil. Eskiler çok eskiler. Hani şu ekmek karnesiyle ekmek alınan zamanlarda yaşayan güzel insanlar.
Bir yerde okumuştum, savaş zamanında ekmek karneye bağlanmış. Parası olanda, olmayan da "karne" ile ekmek almak zorundaymış. Parası olan yesin, olmayan yemesin dememiş kimse!
Param var, karne de neyin nesi? diye büyüklenmemişler, hani.
Ve bugün ekmek alamayanlar var şu an! Ekmeğinin fazlalığını çöpe atanlar da.
Dün den bugüne değişen tek şey ekmek değil tabii.
Şimdilerde örnek verilen, güya küçümsenen eski kuşakların, birbirlerine saygıları vardı, büyük küçük yerini bilirdi.
Sevgiler vardı insanların yüzlerinden okunan, eller vardı sevinçlerde acılarda kenetlenen.
Komşuluk sevdası vardı candan ve vefalı. Bir ölen oldu mu mahallede üç gün radyolar, televizyonlar susardı.
Yedi mahalle ötede de olsa kadınların, kızların namusuna tek bi laf gelmesin diye siper olurdu erkekler.
Artık ne insanlar eski tadında, ne de selamlar güler yüzlü!
Şimdi herşey değişti. Dünya değişti. İnsanlar değişti. Değerler bile değişti.
Her şey çoğaldı, insanlık azaldı. İsraf çoğaldı, merhamet azaldı. Kin ve nefret düşmanlıklar çoğaldı.
Huzur güven, sevgi, saygı yok olup gitti.
Tüm bunların üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
Her gün onlarca çocuk tecavüze uğruyor, yada öldürülüyor.
Toplum suskun, toplum sessiz, siyasiler kendi derdinde.
Gün için de şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Şehit sayısı ne kadarsa, tepkilerde o kadar oluyor maalesef.
Böyle olunca da hayat normal akışında devam ediyor. Tabii kimselerin neşesi de kaçmıyor.
Nasıl olsa "futbol denen bir uyutma sistemi var.
Takımlardan birisi bir kupa almışsa millet olarak buna daha çok seviniyoruz.
Zaten şehit dediğin kimdir ki?
Vatanı korumak adına canından olan, fakir fukara Ahmet amcanın, Ayşe teyzenin oğlu.
Kaderine terk edilen yoksulları, sokaklarda yaşayan yaşlıların üzerine basıp geçen vicdanlara iç sesimle sövüp geçiyorum.
Hadi şimdi hepiniz düşünün!
Biz neden bu kadar uzaklaştık, bu kadar yabancı olduk kendimize?
Biz nasıl bu hale geldik? Ve neydik ne olduk!