Gözümde o çok büyüttüğüm kelime haznemde biriktirdiğim cümlelerim yok bugün. Ne harflerin bir araya gelecek takati var, ne de benim onları toparlayacak gücüm.
Dünya bana hiç bu kadar boş ve bu kadar çirkin görünmedi. Baktiğim herşey ifadesiz, anlamsız geliyor.
Sanki bir el bastı beynimin düğmesine başka, bambaşka bir dünyaya
gözlerimi açtırdı.
İyi bak!
Gören kalbinle bak!
Evet görüyorum.
Suriye'nin Afrin bölgesinden, Hatay'ın Reyhanlı ilçesineki bir eve Acımasızca ve kaleşçe atılan roketin delip geçtiği duvarları görüyorum.
Duvarların arkasında sere serpe sonsuzluğa uyutulan gencecik bir kız.
Hemen yanı başında, daha dün kızının çeyizlik dantellerini ören Anne'nin, çığlıklarını duyuyorum. Ve ayakta bile zor duran babanın, yürek acısına şahit oluyorum.
Daha 17 yaşındaydı Fatma Avlar. Okulunu bitirecek, meslek sahibi olacaktı. Sonra annesinin hayallerindeki gibi çok güzel bir gelin olacaktı. Gelinliği kefene çevirdi hainler.
Ve ne yazık ki, sinsice atılan roketin ardından ne hayaller kaldı geriye, ne de hayatlar.
Yüzlerce gencimizi Şehit etti Fatma'nın katilleri,
Yüzlerce ocak söndürdü kanlı eller,
Yüzlerce yangın yeri.
Yüzlerce evden ağıt sesleri yükseldi gök kubbeye.
Cansız bedenlerinde ki kan bile kurumadan teslim edildi kara toprağa.
Ah ne büyük acı!
Bir günde büyümüyor bu çocuklar efendiler. Dokuz ay ana karnında gezdirmek kolay mı sanıyorsunuz?
Hiç sordunuzmu geçmişte nasıl yaşadıklarını? Belki bir parça ekmeğe muhtaç olarak büyüdü. Belki babası yoktu. Belki anası temizlik yaparak büyüttü.
Belki de evliydi. Deli gibi sevdiği kızı almıştı. Yada nışanlıydı, sevdiğine kavuşmak için gün sayıyordu. Belki de yeni baba olmuştu. O gitmeden baba demeyi öğrenecekti kim bilir?
Delirmek işten değil.
Anlayamıyorum istenilen nedir?
Rahmet dilemekten, sabır dilemekten. Yorulduk artık.
Koca Vatan neyimize yetmiyor?
Neden herkesin eli kolu bağlı?
Tarih ve zaman bizlere hiç birşey öğretmemiş mi? Karanlık uykulardan uyanmanın yolu yok mu artık?
Gelecek günlerin kıymetini kanla mı ölçecek vicdanımız.
Şehit kanlarıyla sulanmış bu toprakların üzerine ihanet tohumları ekmeye çalışan kör zihinlere lanet okuyorum günlerdir.
İki kuruşa kanlarını satan soysuzlar, neyin gayesini ve neyin mücadelesini yüceltmeye çalışıyorlar. Hangi rüyanın hevesine kapılmışlar ki, üç günlük dünya için düşmanlığı yayıyorlar.
Anaların yüreğini ateşe verip, çocukları öksüz, kadınları er'siz bırakan, siz cahiller başınızı çevirip bir bakın. Arkanızda bırakıp gittiğiniz gözü yaşlı insanların arş'ı inleten bedduasına bakın. Bu beddualarla iki cihanda huzur tesis edemeceyeksiniz.
Hangi yüzle Allah'ın huzuruna çıkacak af dileyeceksiniz. Başka devletlerin gölgesine sığınarak kend cennet vatanını böldürürken, günahların nasıl aklanacak?
Hoş ne senin günahın beni ilgilendirir, ne de aldığın ahlar.
Ancak şunu çok iyi bil.
Biz vatanımızı, toprağımızı, bayrağımızı kmseye vermeyiz. Ölmemiz icap ederse bu uğurda ölürüz. Asılmak icap ederse boynumuz bu vatan için kıldan ince.