Seçim kapıda, ülkede hükümet kurulamamış, partinize Anayasal hak olarak verilmesi gereken hükümet kurma hakkı verilmemiş ve bu süreçte birlik beraberlik içinde olmanız gerektiği bir anda yapmanız gereken nedir? Diye sorsam eminim ki tüm CHP’liler “partimizi iktidara taşımak için daha çok çalışmalıyız” der. İşin doğası da olması gereken ve verilecek cevap budur. Ama gelin görün ki iş CHP olunca kazın ayağı öyle değil.
7 Haziran seçimleri öncesi bileğinin hakkıyla listeye giren Atilla Sertel’i şikayet edip listeden düşmesini sağlayıp kamuoyunda partiyi tartıştıran ve birçok partilinin oy vermemesine sebep olan davranış gibi bir eylem daha geldi. Uzun yıllar Urla Belediye Başkanlığı, CHP İzmir İl Başkanlığı ve İzmir Milletvekilliği yapan Bülent Baratalı’nın yine uzun yıllar Urla İlçe Başkanlığı görevini yürüten Yusuf Baratalı çok sayıda “müşterisi” ile CHP İzmir İl Başkanlığı’nı bastı. Kullandığım kelimeler aynen doğrudur. Avukat olan Yusuf Baratalı Urla Balıklıova’da kaçak yapılaşma nedeniyle Kaymakamlık tarafından alınan yıkım kararını vatandaş mağdur olmasın diye uygulamamak için direnen CHP’li Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar’ı şikayet etmek için beraberindeki hasta ve yaşlı “müşterileri” ile birlikte İl Binasına adeta baskın düzenledi.
Urla’da CHP’li Belediye ile ne kadar sorunlu yer varsa avukatlığını alan Yusuf Baratalı, kaybetmesi yüzde 1 Milyon kesin olan bir davaya partisini (uzun yıllar CHP ilçe başkanlığı yapmış olsa da partili olduğuna inanmıyorum. Zira hiçbir partili bu tavrı takınmaz) karıştırarak CHP’yi kamuoyunda tartışmaya açarak yaralamıştır.
İşin trajik yanı ise dava tamamen haksız. Balıklıova’nın köy tüzel kişiliği döneminde, muhtarlıktan kiralanan kamuya ait alanlarda İzmir Valiliğince mühürlenmesine rağmen fen ve sağlık kurallarına aykırı olarak yapılan 74 adete konut ile ilgili Kıyı Kanununa ve İmar Kanununa aykırı kaçak yapılaşma olduğu, yasal olmayan yollarla işgal edildiği ve mevzuata aykırı olduğu İzmir Bayındırlık İskân Müdürlüğü tarafından 16.04.1998 tarihinde kaçak yapı olarak tespit edilmiş ve yasal işlemler o tarih itibariyle başlatılmış.
İzmir Valiliğince “söz konusu yapıların 3194 sayılı imar kanunun 32. Maddesi gereği yıkım kararı alınması gerekmektedir” denilerek, 164 parsele ruhsatsız kaçak yapı yapılamayacağı köy muhtarlığına tebliğ edilerek parsel 1998 yılında İzmir Valiliğince mühürlenen yerler için belediyeye kanunun uygulanması tebliğ edilmiş. Son dönemde yapılar kaçak olduğu için kanunu emir gereği TEDAŞ ve İZSU elektrik ve suyu kesmiş. Bunun üzerine oradaki mülklerde oturanların avukatı olarak Yusuf Baratalı İzmir 1. İdare Mahkemesi’ne yürütmenin durdurulması istemli dava açmış ama belediye haklı bulunmuş. Ardından bir üst mahkeme olan Bölge idare mahkemesine yapılan itiraz da mahkemece reddedilmiş.
Durum bu kadar açık ve net iken Yusuf Baratalı müvekkilleri ile partisi(!) CHP’ye adeta baskın düzenleyerek İl Başkanı Bedri Serter’den Belediye Başkanı Sibel Uyar’ın kararı uygulamaması için baskı uygulamasını istemiştir.
Nereden bakarsanız elde kalan bir olay. Öncelikle hukukçu kimliğine ters. Kanunlar ortada ve çok açık. Yapılan eylem ve girişim kanuna aykırı ve belediye başkanını kanun önünde suçlu düşürme çabasından başka bir şey değil. İkincisi Urla’da Baratalı adı ile özdeşleşen CHP’ye yapılan büyük bir “ihanet” durumu söz konusu. Tüm Urla’da, “Belediye Başkan adayı olamayınca Başkan Sibel Uyar’a düşman kesildi. Belediye ile sorunlu herkesin avukatı oldu” diye suçlanan Baratalı’nın ön seçimde uzun yıllar başkanlık yaptığı ilçede neden bu kadar düşük oy aldığının en net ifadesidir.
Hani derler ya “Ağacın kurdu içindedir” diye. CHP kendi içindekilerin çelme takması olmasa inanın çok daha ülkede çok farklı bir siyasi yapı vardı.
GönderMe1: CHP içindeki nezaketsizliğin temelinde ne hikmetse belediyeler var. Yıllardır bu partiye hizmet edenlerin partiyi yaralaması bir yana bazı belediye başkanları geçmişte yapılan ve bir çoğu biten yada büyük kısmı gerçekleştirilen yapıların açılışlarını geciktirerek kendi eserleri gibi üstleniyorlar. İzmir’deki CHP ilçe binalarının bir çoğunda duvarda “Emek en yüce değerdir” yazar. Sayın Başkanlar unutmayın sosyal demokrasinin temeli emekçilerdir. Emeğe saygı. Sizden öncekilerin eserlerini övmek yada onların ismini zikretmek sizi küçültmez. Aksine yüceltir. Bu nedenle “Sezar’ın hakkını Sezar’a verilmeli”
GönderMe2: Seçim süreci, başladı. Süreç ile birlikte kulislerde hızlandı. Yine bolca büyük insan profili ortaya çıkmaya başladı. Öyle profiller anlatılıyor ki bildiğimiz tanıdığımız isimler için “Vay be! Biz bunları nasıl fark edememişiz” dumurlarındayız. Şahısların gölgeleri ve haklarında anlatılanlar boylarını fersah fersah aşıyor. Ama unutmayın bir yerde gölgeler büyümeye başladığında o yer için güneş batmaya başlıyordur!
GönderMe3: Yerel seçimler üzerinden 1.5 yıl geçmesinin ardından bazı başkanların nasıl ve neden tercih edildiği ile ilgili bilgilerde ortaya çıkmaya başladı. Son dönemlerde bir başkanın babasının muhabbet masalarında “Ben olamadım ama 13 daire sattım oğlumu başkan yaptım. O kadar para harcadım tabi oğlum olacaktı. Ondan başkasının olma şansı yoktu. Yetmeseydi 5 tane daha satardım, yine yapardım!” dediği parti kulislerinde konuşuluyor. Hani geleneklerimizde oğlun babaya emretmesi gibi bir durum yok ama bence kibar yolla “Aman baba beni, kendini ve partimizi yakıyorsun” diye uyarın. Zaten partili olmadığınız iddiaları olsa bile siz yine seçildiğiniz partiye vefa borcu adına bunu yapın.