Ülkemiz gerçekten büyük sorunlarla uğraşıyor. Sorunların nedenlerini tartışıp, çözüm önerileri konusunda muhataplarını belirleyemeden, yeni sorunlar doğuyor. Değerlendirdiğimizde ülkenin iç ve dış ekonomik durumundan kaynaklananlar olduğu gibi, bir kısmı da yaratılıyor. Böylece sorunlar yumağı altında ezilen, umutsuzluğa düşen halk, düşünme ve değerlendirme gücünü kaybetmiş durumda.
Aslında olayları değerlendirdiğimizde dış etkilerden kaynaklananları ayırıp, iç sorunlara baktığımızda, sebep olanlar; düzeni/sistemi yönetmekle görevli olanların eseri olduğunu kolayca görebiliyoruz. Düzeni yönetmekle görevli olanların sorun çıkarmanın arkasında yatan tek gerçek elde ettikleri hakimiyetlerini sürdürmektir. Bu kolay ve basit gerçeği tespit etmek için kahin olmaya, öyle önemli verilere sahip olup da analitik değerlendirmelere de gerek yok. Tek somut gerçek; herkes işgal ettiği pozisyonunu kaptırmamak için, mevcut olayları yaygınlaştırıp, çözüm adı altında daha da körükleyerek, kendilerini vazgeçilmez kılmaya çalışmalarındandır. Bunu ülkenin tüm sorunlarına baktığımızda görebileceğimiz gibi, daha küçük ölçekli siyasi örgütlenmelerde de tespit edebiliriz.
Bu girişi okuyanlar ister istemez diyecekler ki; tamam da kardeşim senin bu girişinin attığın başlıkla ilişkisi ne?
Dün İzmir’de yayın yapan ve partinin bazı kadrolarınca da izlenen bir haber sitesi İzmir İl Örgütü ile ilgili bazı kulis bilgileri verdiği iddiasıyla, ki; bence yönlendirme amaçlı yazısında, benim de adımı kullanarak, yalan yanlış şeyler yazmıştır. Şahsıma geçmişte “İzmir’i dizayn” etmek istediğim payesi vererek “kötüler geçmişte kaldı” demeye getirip, Aziz Kocaoğlu’nun hedefine yeni kişiler sürmeye çalışmaktadır. Yalnız bir konuyu atlamış; son kongrede Bedri Serter ve Nevzat Kavalar’ın birleştiklerini basına duyurduğu büroya gelen, yazı yazdığı sitedeki arkadaşı, bir tek beni görmüştü. Benim amacım İzmir’i dizaynetmek değil, kamu gücünü ele geçirenlerin bir dahaki seçim sürecinde ayni pozisyona gelmeleri için örgütlerdeki hakimiyetlerini koruma çabalarına karşı olmamdır. Bunu hem demokratik bulmuyorum hem de bu heveslerin partideki arkadaşları açısından yarışmaya eşit şartlarda katılmama anlamına gelmesini düşündüğümdendir. Ayrıca kişilerin ekmek paraları için belediyelerde çalışmaları zorunluluğunu, siyasi emellerine alet etmek ayrı bir sömürü tarzı olduğunu örgüte hatırlatmak amacında olmamdandır. Şöyle bir hevesim var; Aziz Kocaoğlu belediye başkanı olmadığı bir dönemde il başkanlığı seçiminde karşılıklı yarışmak üzere aday olmasını isteyeceğim. Partideki kırk yıllık geçmişimde il başkanlığına bu kadar hevesli bir kişiye rastlamadım. Oysa Belediye Başkanları örgütteki hakimiyetleriyle değil de yaptıkları çalışmalarıyla aday olmayı beklemeliler. CHP üyeleri başarıları değerlendirmeyi ve taltif etmeyi bilirler. Yaptıklarıyla parti içinde yarışmayı bitirmekteler. Bu da örgütte gittikçe tükenişi getirmektedir.
Bakın bir yıl önce bu konuda neler yazmışım. Ülkenin siyasi sorunlarının çözümünde örgütlerin rolü nedense hiç konuşulmuyor. Herkes çözümü Genel Başkandan bekliyor. Oysa örgüt ifade ettiğim dinamizme sahip olursa, çözüm merkezinin İl ve İlçe örgütleri olduğunu bilir. Eğer sorun Genelbaşkansa O’nu da değiştirmeyi bilir. Bu örgüt geçmişinde bunları başarmıştır.
“Ülkede “tek adamlık” ayrıştırma, ötekileştirme, baskı diktatörlük vb kavramlar tartışılırken, CHP İzmir örgütünde bu kavramların karşılığının olup olmadığı merak edilmiyor mu? Bu ne rahatlık ve öz güven. Ne çabuk unutuldu? Parti İzmir'de 2014 yerel yönetim seçimlerinde sekiz ilçe başkanlığı kaybettiği gibi, Büyükşehir Başkan adayımız değişmediği halde parti % 9 da oy kaybetti. Konu yalnız başka partilerden aday olanlarla izah edilemez. Partide ciddi olarak bir ötekileştirme var. Örgüt tabanında yerli yersiz "intikam alma" eğilimleri var. Artık bazı şeyleri ben yaptım oldu olarak değerlendiremeyiz. Ayni şekilde Haziran Genel seçimlerinde 13 olan milletvekili sayımız da 12 ye düştü. Peki; geçen il kongresinde de hiçbir örgütsel sorun tartışılmadı aynı yetkili ve etkili çevrelerin istedikleri il yönetiminde görev almıştı. Şimdiki "ağabey" arayışımız umarım başımıza yeni ve daha beter gerilemeler yaşatmaz. Oysa parti sadece il Başkanını yenileyerek, 1 Kasım seçimlerinde İzmir’de 12 olan mv sayısını 14 e çıkardı. Bunun dahi örgütte bir bütünlük yarattığı görülemiyor mu?”
Anlaşılan olguları değerlendirmek düşüncesine kimse itibar etmiyor. Herkes partiden elde ettiği olanağı yine kendi geleceği için değerlendirmek istiyor. Örnek çok. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sekiz ilçeyi kaybettiğinde kendisinin 10 yıldır yönetimde olduğunu unutup “ne yapayım parti mutfağında beni destekleyecek bir çaba göremiyorum” diyebilmişti. “Yenisolculuk” böyle bir şey anlaşılan.