Rahmetli Uğur Mumcu çok kullanırdı. AH BENİM SOL ELİM, acemi elim derdi. Sol içindeki yanlış ve yanılgılar bu sözlerle dile getirirdi. Son günlerde İzmir’de akraba atamaları örnek gösterilip sağlanan toplumsal destekle, "bireysel dürüstlük" ilkesi bayraklaştırılıp "düzenin değişeceği" umuluyor.
Okuyanların affına sığınarak bir benzetme yapmak istiyorum; "öküzü kuyruğundan tutarak götüremezsin, seni sürükler, kulağından tutarsan kuzu gibi olur istediğin yere götürürsün."
Temel sorun olarak örgütsel yapı görülmezse tek tek kişileri eleştirerek yanlışlar gündeme getirilerek Erdal İnönü’nün dediği gibi "birbirimizi yiyiyoruz". Oysa bugün uygulamalarını eleştirdiğimiz bu kişiler hep birlikte üyesi olduğumuz ya da oydaşı olduğumuz partinin kadroları değil mi? Bu kadrolar bireysel anlamda dahi "dürüst" olamıyorlarsa buna "ananı belleyen kadı derdini kime anlatacaksın" denmez mi? Üstelik, faydacılığın, bireysel çıkarın hoş görüldüğü, bireysel basarinin şaha kalktığı, tam da "gemisini yürüten kaptandır" döneminde, olayları örgütsel bazda ele alamazsak, yapılana sadece "didişme" denir.
Bu örgütü 10 yıl bir kişi kamu gücünü arkasına alarak belirledi. Bu dönemde neyin ne kadar farkında olduk? Liyakat denen şeyi kimse konuşabildi mi? İzmir Belediyesi en önemli kadrolarını Ankara'dan ithal etmedi mi? Kadro yetiştirmek amaçları olsaydı "özel kalem müdürü" atama kanalından yıllar içinde memuriyet kadrolarına, bugüne kadar yüzlerce dil bilen nitelikli bürokrat belediyelere kazandırılamaz mıydı?
Bilgiyi birikimi öncelikle örgüt kadrolarında aramalıyız. CHP de bu anlamda yapısal değişim sağlayamazsak yazılan söylenen "ilkeler" rüzgara karışır gider. Temel sorunumuz örgüt ve buna uygun yapılanma.