Fethullahçılık Türkiye’de hep dini bir cemaat olarak algılandı. Bir dini cemaatin dev bir cesamete bürünmesi öyle bağışla yardımla olabilecek bir durum değildir. Bakın Fethullah, cemaatinin devasa gelişimini nasıl anlatıyor? “Size dünyanın 160 ülkesinde, öyle dediler, bu sene 1400 e ulaşacak sayımız. Bu nisbet olsun diye nispetle meseleyi tavsif edelim diye bahsediyorum. Bütün Avrupa devletleri 2- 3 asırda 1200 okul açmışlardı. Demek ki; 20 sene elin alemin 2 asırda yaptığı şeyin çok ötesinde Allah size bir iş yaptırıyor. (Allah mı CİA mı?) Öyle bir iş ki bu zannediyorum mele-i alanın sakinleri bunu alkışlıyor.” (herkul.org.tr) Kendisinin bir konuşmasında anlattığı bu büyüklüğe, nasıl eriştiğini kimse sorgulamak istemiyor. CİA’nın rolü gündeme gelmiyor. Türkiye’de ki boyutu anlatılır gibi değil. Bu hareket Türkiye’de 15 Temmuzda iktidara el koymak için darbe yapınca bazı gözler faltaşı gibi açıldı. Oysa bu cemaat mademki dini gayelerle örgütleniyor, Türkiye’de iktidarda amaçlarına uygun bir de iktidar var. Buna rağmen neden darbe yapıyor?
Bunun bir CİA örgütlenmesi olduğunu hala bazı kesimler kendilerine itiraf edemiyor. Peki bu örgüt ülkemizde yalnız devlet yönetiminin kritik noktalarına adam yetiştirmekle mi yetindi. Siyasi kültürel çalışmaları yok muydu? Ahmet Altan vb.leri birer fikir suçlusu mu etki ajanı mı? Siyasi söylemlerinde neden hedef olarak Atatürk’ü koydu. Neden tek siyasi söylem olarak CHP’nin dönüştürülmesi ve ilkelerinden koparılması hedef alındı. Abant Toplantıları'nda dile getirilen söylemlerle Türkiye’de adı “liberal solcu”, “dönek”, “yetmez ama evetçi” olarak anılan kesimin savunduklarıyla nasıl oluyor da tıpa tıp çakışıyordu. Taraf, Radikal vb dergi ve gazetelerin işlevi neydi? Sonuç olarak 40-50 bin arasında tarjı olan Cumhuriyet Gazetesi neden dönüştürülecek yayın organlarının başında geliyordu?
Dünyada yaşanan bazı olayları daha net aydınlatan gelişmeleri örnek verirsek, ülkemizde dış güçlerin siyasetimizi dönüştürmek için baş vurdukları yolların tesadüf olmadığını, genel amaçlarının içinde kültürel ve siyasi dönüşümünde olduğu, konuyu derinlemesine anlıyamadığımız zaman, zihinlerimize zerk ettikleri zehiri birer doğru olarak savunmaya başlıyoruz. Öyle ki; düne kadar aynı siyasi yönde olduğumuz arkadaşlarımızla ve yoldaşlarımızla düşmanlaştığımıza tanık oluyoruz. Ülkemizin özellikle son otuz yılı aynen böyle oldu.
Sovyetler Birliği çöktükten sonra,eski düşmanlar arasında yakınlaşma olmuş, Soğuk Savaşın kültürel cephesinde görevli bir CİA ajanıyla bir KGB ajanı karşılaşıyorlar. CİA ajanı Rus meslektaşına merakla soruyor. “Bizim kültürel alanda ne yapmak istediğimizi anlamak için ENCOUNTER’i okur muydunuz? KGB ajanı derin bir iç geçirdikten sonra, “okurduk, okurduk, Encounteri’i okuya okuya sonunda rejim muhalifi olduk.” (Kir teorisi)
“CİA’nın bir çok ülkede onlarca dergisi vardı. Aynı yıllarda Avrupa’da Kültürel Özgürlükler Kongresi’ni kurmuşlar ve 35 ülkede şubelerini açmışlardı. Sosyalizme karşı bir kültürün yerleştirilmesi için gizlice milyonluk CİA fonları harekete geçirilmişti. Konserlere, festivallere, resim sergilerine edebiyat kongrelerine, kitaplara milyon dolarlar harcanıyordu. Ressamlara, müzisyenlere, yazarlara ödüller dağıtılıyordu. CİA’nın “kültürel özgürlükleri” çok genişti. Yeter ki sosyalizme ve Sovyetler Birliği’ne ilişkin övgüyü bırakın olumlu bir imge, göz ucuyla bakış tebessüm bile olmasın.” (Kir teorisi)
Yalçın Küçük; yukarıda alıntılar yaptığım kitabında “Dahası var, aslında, tümüyle tekelci düzen, bir kendi kendini kirletme ve bir insan aklını yok etme savaşıdır. Tekeller düzeni insanı akıl almazlaştırmak, “deriasonner” etmek ve insanı kir içinde yaşamaya alıştırmak için sürekli bir savaş halidir.”
Fethullahçılık bu kirliliğin ta kendisidir. Kültür emperyalizminin uç beylerini mutlaka dışarıdan getirmiyorlar. İçimizden devşirerek bir “yerli” etiketle sunuyorlar. Bugün Cumhuriyet Gazetesi’ndeki değişimi anlamak yerine birilerini suçlamak, AKP’ye geçti demek bu “kir teorisi”nin ta kendisidir.
YORUMLAR