Son zamanlarda siyaset kulisleri başta olmak üzere İzmir’de herkesin ağzında 2 kelime var. “Ahlak” ve “Adalet”. Maşallah herkes bu iki kelime üzerine çok sayıda söylemde bulunuyor. Birini mi eleştireceksiniz hemen bu kelimelerle başlanıyor söze. Konu ister siyaset olsun isterse spor olsun fark etmiyor.
Özellikle İzmir’de bu kelimeler gerek siyaset masası gerekse de rakı masası fark etmeksizin o kadar çok kullanılıyor ki aklınız şaşar. Herkes bir ahlak ve adalet abidesi sanırsınız. Gelin görün ki bu sözleri dillerine pelesenk edenler bunu ustalıkla kullananlar ülkenin gündemini görmezden gelmekte de ustalar. Siyasette gündem nedir? Ülkenin içinde bulunduğu durum nedir? Ülkenin doğu ve güneydoğusunda neler yaşanıyor? Ülkenin ekonomisi ne halde? Nasıl yönetiliyoruz? Umurlarında değil. Onlar için asıl olan bu iki kelimeyi (ki kendilerinde zerre kadar ahlak ve adalet yoktur)kullanarak pozisyonlarını güçlendirmek.
Bu arkadaşların bir diğer özelliği ise “Ahlak” ve Adalet” kelimelerini kullanırken “ALLAH”, “RABBİM” (özellikle büyük yazılacak ki inançlı ve itikatlı biri olduğunuz tescillenmeli) kelimeleri ile cümleleri süsleyip birlik ve beraberlik mesajları vermeleridir. Bu arkadaşların bir diğer özellikleri de birlik ve beraberlik için dua ederken, kişiler arasına koydukları nifak ile arkalarından atıp tutmalar ile ve en önemlisi iftiraya dayalı gıybetlerle daha fazla bölünmenin yolunu açmalarıdır.
İşte bu insan modeli bugünlerde yoğun bir çalışma içerisinde. Özellikle İzmir’de kendilerine yeni roller biçme sevdası peşindeler. Bu uğurda bazıları fırdöndüye rahmet okutacak hızda dönüp duruyor. Maksat gitmek istediği hedefe almak istediği payeye ulaşsınlar. Gerisi önemsiz. İşte bu yolda yürüyen bazılarını daha dün yolda bulduklarına sattıkları dostlar ve arkadaşlarıyla can ciğer kuzu sarması ve onsuz olmaz pozlarında görmeye başladım. Bazıları ise sağda solda eleştirdikleri ve masalara meze yaptıkları hatta ve hatta basın yayın organlarına aleyhte haberlerini pasladıkları partilerinde dava adamı rolüne bürünmeye başladılar.
Bu insanlar için din, ahlak, modern kültür, felsefe ve bilim üzerine yazdığı eleştirel yazılarla tanınan ünlü Alman filolog ve felsefeci Friedrich Wilhelm Nietzsche; ''Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa bilin ki en namussuzu o'dur'' tespitinde bulunmuştur. Bence çok doğru ve net bir tespit.
İşte bu kentin en kötü kaderi de bu insanların son dönemlerde daha da palazlanmış olması. Umarım çok sık ağızlarına aldıkları “RABBİM” bunlara fırsat vermez ve hiçbir zaman muvaffak olamazlar!
GönderMe1: Geçtiğimiz yazılarda CHP İzmir İl Yöneticisi Yücel Özen ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Ak Parti İzmir İl Başkan yardımcısı Hüsnü Boztepe’nin İzmir siyasetine ayrı bir renk katacağını dile getirmiştim. Yanılmadığım ardı ardına yaptıkları açıklamalar ile ortaya çıktı. Gördüğüm kadarıyla bunlar öncü depremler. Daha büyükleri gelecektir diye düşünüyorum. Ortaya çıkardıkları eş-dost-akraba kadroları bence önümüzdeki süreçte seçimlerin sonuçları konusunda da etkili olacaktır. Bu ikiliyi izlemeye devam edin derim.
GönderMe2: Ak Parti İzmir’de 56. Maddeden yönetim kurulu üyeliklerinin düşürülmesi İl Başkanı Bülent Delican’ın elini daha da güçlendirdi. Delican hem daha rahat bir çalışma ortamı oluşturdu, hem de gelen taze kanlar partiyi daha da hareketlendireceğe benziyor. Parti içinde huzuru yakalayan Delican’ın önümüzdeki günlerde İzmir siyasetinde daha da aktif olacaktır.
GönderMe3: Ak Parti İl Yönetiminden devamsızlık nedeniyle düşürülen isimler sadece koltuk kaybetmekle kalmadılar önümüzdeki dönemde de yeniden bu koltuklarda oturma planlarını da önemli sekteye uğrattılar. Zira Ak Parti’de Tüzüğün 56. Maddesi partinin üzerinde hassasiyet ile durduğu önemli konulardan biridir.
GönderMe4: Ak Partili Belediyelerle ilgili çok fazla şikayet var. Hemen hemen hepsi sıkıntılı süreç yaşıyor. Bazı belediye başkanlarının halktan uzak ve üstenci bakışı(Menderes Belediye Başkanı Bülent Soylu’nun sosyal medya üzerinden vatandaşa küfredip hakaret etmesi buna en net örnektir) bu sıkıntının temel sebeplerinin başında geliyor. Özellikle bazılarında iyi bir basın ve halkla ilişkiler ekipleri olmaması ve kendi kafalarına göre (mantığını kimsenin anlamadığı) seçkinci bir tavra girmeleri kriz anlarında sıkıntılarını arttıracak gibi duruyor.